- 1972 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Hasta Tavuk
Eşimde bende doğaya hayran olan bireyleriz.
Bir karınca yuvasının, yanına çömelip dakikalarca karıncaların çalışkanlığını seyredip yanımızda getirdiğimiz gofret yada bayat ekmek kırıntılarını yuvanın etrafına döküp onları kırıntıları yuvalarına taşımasını seyrederiz. Çevremizdeki ağaçların dört mevsim fotoğraflarını çekeriz. Derenin içindeki bir çakıl taşı bile bizim için önemlidir...
Yani doğaya bizden hiç bir zarar gelmez..
Eşimin annesi ve babası köyde oturuyor.
iki saatlik köy yolunu, O ağacın altı, bu tepenin üstü, şu derenin kenarı derken,biz ancak beş saatte bitiriyoruz. Köye vardığımızda gerçekten de çok yorgun oluyoruz.
Köye yorgun argın vardığımız bir gün,kayınpederim telaşla mutfağa girdi keskin bıçak arıyor. Heyecanlı bir sesle...
-Bahçeyi ilaçlamıştım, iki tane tavuk kümesten kaçıp, bahçeye girmiş, yediklerinden zehirlenmiş, onları acele ameliyat etmeliyim dediğinde çok şaşırdım. Onun şaka yaptığını düşündüm. Köylerde hasta hayvanları ölmeden önce keserler. Kaynanam iki tavuğu kucağına almış bir halde ceviz ağacının altına geldi.
Kayınpederim tavuğun kursak tarafından üç santim kadar kesti. Tavuğun kursağını çıkarıp, yardı içini boşalttı ve kursağı bir güzel yıkadı. Zavallı tavuk gözlerini bir acıyor ,bir kapatıyor arada bağırıyor: ama bu farklı bir ses, acı içinde sanki inliyor.
Kursak yıkanma işi bitince, önce kursakta açılan yarık, sonrada deriyi yorgan iğnesi ve yorgan ipi ile dikti. Operasyon bitmişti. Zehirli yiyeceklerden tavuk kurtulmuştu.
İkinci tavuğa da aynı işlem uygulandı. İki tavuk kümese bırakıldı.
Kayınpederim, tavukların zehirlenmelerini erken fark etmenin gururu içinde, ünlü bir, cerrah edası ile ellerini yıkadı.
Ben, tüylerim diken diken ,kah bakarak, kah başımı çevirerek izledim bu ameliyat işini.O,tavukların öleceğinden de adım kadar emindim.
İki tavukta iki gün kümesden dışarıya çıkmadılar. Aygın baygın bir halde kümeste durdular. Üçüncü gün, neşeleri yerine geldi. Hala daha yaşıyorlar.
İki tavukta zehirlenerek ölmekten kayınpederimin yaptığı ameliyat neticesinde kurtuldu.
Meğer, bu ameliyat işi köyde herkes tarafından bilinen ve zehirli yiyecek yiyen her tavuğa da yapılırmış. Elbette kayınpederim tarafından...
Köylüler gerçekten de işini biliyor. Öyle zehirli buğdaya iki tavuğu, heba etmiyor. Çünkü mal kıymeti biliyorlar. Kayınpederim:
-Yeni tavuk almak kolay, önemli olan malına sahip çıkmak, dediğinde ne anlatmak istediği ortada idi... Bir tavuk bile, ne kadar önemli idi insan hayatında ve nasıl sahip çıkıyordular.. Ders almamak mümkün değildi.
O ameliyat olayını gördükten sonra hiç hastayım, ya da oram ağrıyor, buram ağrıyor demedim. Neme lazım. Bir bakarsın beni de acilen ameliyata alıverirler..
YORUMLAR
Doktorun uğraması zordu köylerimize.
İlk doktoru üniversite yıllarında görmüştüm.
Ama bir şekilde doktor yüzü görmeden yaşamımızı sürdürdük.
Nasıl mı?
Tabi ki geleneklerden gelen yöntemlerle... Kocakarı ilaçları v.s.
Kırıkçı çıkıkçı, hoca...
Ha bir de...
Bizim hepimizin ebesi olan o sempatik yüzlü kadın.
Aldığı eğitimin tümü aileden. Hiçbir tıp eğitimi yok.
Ama çocuk ters gelse bile doğumdan önce çevirebiliyordu...
çocukluğumda dayımın köyüne çok giderdim...akşam davar sürüsü gelince dayımın önünden tek tek geçip ahıra girerlerdi dayım hepsini dikkatlice gözler bazılarını ayırırdı.. şun yılan sokmuş... bu kötü ot yemiş bu yardan düşmüş der hepsini tedavi ederdi. aynı kayınpederiniz gibi...çok güzel bir anlatım... saygılar
İlginç geldi öykün ama buna benzer bir olay da bizim ineğin başına geldi. Tabii bizimki bambaşka.
Yıllar geçti üstünden. Yine de unutamam. Bizim ineklerden biri doğururken buzağıyla birlikte
arkası öylece dışarıya çıkmış. Bizim Çubuk'un ebesi gelmiş akla. babam bir koşu gidip Dudu ebeyi
evinden alıp gelmiş. Dudu ebe ineğin dışarıya çıkan neyi var neyi yok büyük bir çulla birlikte içine
tepmiş ve orayı dikmiş. O içine sokulan çul-çabut her neyse sonra dışarı atılırmış..
selâm ve sevgiler..
Yeşil eriklerin etkisi herhalde ( bu arada tam giderken erik almaya sizin şiiri okuduktan sonra komşum denk geldi, elinde yeşil erik dolu torba! Başka bişey isteseymişim olacakmış cidden, afiyetle yiyorum da şimdi..) düşündüm de erkekler bu yazıyı okumamalı; eşlerinin şekilleri bozulunca mazallah kendileri düzeltmeye falan kalkarlar...:)
Şaka bir yana hayretler içinde okudum...ürktüm biraz ama sanırım başka çaresi olmadığı için bildiği bir şeyi uygulamış kayınpederiniz, canlarını kurtarmak adına.
İnsan sahip olduklarını korumalı, gözetmeli ve bunun için ne gerekiyorsa yapmalı bence de.Bu kapsamda da ; tavuğa sahipken başka evin tavuğuna göz dikmiş olan horozlara sesleniş var sanki..( yoksa eriklerin etkisi mi !) ...:)
Ben sevdim bu yazıyı; farklı idi...
Sevgilerimle
Maşallah, kayınpederinize, Sare Hanım. Biz de tabiatı çok severiz. Açan her çiçeğe tek tek dokunur, koklarız. Kırlar, dağlar, tepeler, ekilmiş tarlalar... Bana beş yıldızlı otellerden daha fazla keyif verir. Bir tepeye oturup ekinlerin deniz gibi dalgalanışını, rüzgârın başakları okşayışını seyretmenin keyfi dünyalara bedeldir, nazarımda. Tabiidir ki, bu güzellikleri korumak, bunun için çabalamak da o kadar önemli.
Velhasılı, biraz kendimi buldum, bu güzel yazıda. Yazıyı güzel bir espriyle bağlamış olmanız da çok hoşuma gitti.
Selâm ile.