Sözcüklerin Dansı
Sözcükler, sözlüklerde durduğu gibi durmazlar. Ateş olur şairlerin kaleminde, ozanların dilinde gönülleri yakar. Bir şairin dile getirdiği sözcükler dizisi, milyonlarca insanı yüreğinden yakalar. Redif olur, cinas olur, uyak olur kulağı ve gönlü okşar. Bazen ahenktir,ritimdir, ezgidir şarkılarda, türkülerde.
Bazen de sözcük söz olur, söz namustur denir. Kamus dolusu sözcük verilip de yerine getirilmeyen sözün yerini tutmaz. Yahut bir davranışı söz olur diye çekingen davranır insan.
Şarkılarda, türkülerde bazen hüzün yumağıdır sözcük, bazen şen şakrak öten bir bülbül sesidir. Her söz şiir, şarkı olmasa da her şiir ve şarkı sözdür, sözcüklerin dansı teşkil eder onları.
Bir söz söylersiniz, sizi sözünüz ele verir. Kaç kıratlık olduğunuz anlaşılır. Belki de atalarımız o yüzden “Söz gümüşse sükut altındır.”demişler. Bir de eskiden bazı duvarlarda asılı, kelamı kibar kabilinden beyit vardı sözle sözcükle ilgili:
“Bir söz söyle ki sözünden ibret alsınlar.
Söz bilmezsen sükut et ki adam sansınlar.”
Netice-i kelam, söz ve sözcük insanın hakim olması gerekli unsurlar. Yunus’un dediği gibi:
“Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire naşı.
Söz ola ağulu aşı.
Bal ile yağ ede bir söz.” Söze hakimiyet ve usturuplu söylemek yaraşır er kişiye. Yerli yerinde söylemek gerekir. Çam devirmek veya laf ola beri gele kabilinden söylemek söz söylemek değildir. Dilini ve gönlünü temiz tutmak yeğlenmelidir. Yoksa laf olsun diye konuşana er kişi yerine başka sıfatlar yakıştırırlar.