- 600 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EZİLENLERİN YAZARI
Necati cumalı büyük bir ozan, değerli bir romancı, öykü ve oyun yazarıdır.Edebiyatın her dalında kalem oynatmış,sade ve yalın bir dille yazması onu kitlelere mal etmiştir. Halkın içinden geldiği için, halkın dilini kullanmış, halka inmesini bilmiştir.
Cumalı,şiirle girmiştir yazın dünyasına. İlk şiir kitabını 1941 yılında 20 yaşındayken yayınlamıştır. Adı ‘’Kızılçullu Yolu’’ dur. Bu kitapta yer alan şiirleri yıllar yılı dillerden düşmemiştir.
Daha sonra ‘’Harbe Gidenin Şarkıları’’.’’Mayıs Ayı Notları’’, ‘’Güzel Aydınlık’’, ‘’İmbatla Gelen’’gibi yapıtları izlemiş sonunda yalnız şiir kitaplarının sayısı on üçe ulaşmıştır. Öyküler, romanlar ve denemeler bunun dışındadır.
1953 yılında yazıhanesini İzmir’e taşır Cumalı. Ve o günlerde Güler adlı bir kıza sevdalanır. Şiirler yazar onun için. Ama bir müddet sonra İzmir’den gider Güler. Güler’in gidişine çok üzülen şair ona ‘’Urla’da’’ adlı şiiri yazar:
Ah Urla viran Urla
Ömrümü yedin, bitirdin
Derdim günüm hasretlik gözlerim yolda
Dört duvar oldu bana
Bağ bahçe tarla
Kalktım İzmir’e gittim
Kalbim darala darala
Gülerim canım ciğerim
Seviştiğimiz günleri hatırla
Sen gittin
Ben kaldım kuşlar kurtlarla
Ama hiçbir ozan aşksız yaşayamadığı gibi Cumalı’da yaşayamaz. Bu kez gencecik bir kıza aşık olur.Ve en güzel şiirlerinden birini yazar onun için.Adı’’İthaf’’tır bu şiirin:
Küçüğüm, sen şimdi on sekizindesin
Güzelliğin gün günden dillere destan
Hatıramda her biri seninle canlanan
İzmir’in günlerinde gecelerindesin
Sönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde
Yüzyıllardır uyuyan şu bizim İzmir
O âşık kadınları, levent erkekleri nerde?
Sahiden yaşayıp göçtüler mi kimbilir?
Balkonlara, yalılara dalar düşünürüm
O günler uzaklaşan yelkenlerin peşi sıra
Akan bulutlar gibi geçmiş: ne iz, ne hâtıra!
Sır şimdi bunca güzel hayat, güzel ölüm!
Sır şimdi gözyaşları, saadet dilekleri
Bize gelen yüzyılların hikâyesi sır
Eski İzmir diye ne varsa şunun bunun bildiği
Yaşlıların kırık dökük anlattığıdır
Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır
Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim
Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır
Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim.
Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklariyle anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum
Her ne kadar yazdığı şiirde ‘’Küçüğüm şimdi sen on sekizindesin’’demişse de, sevdiği kız olan Oya bu yaşın çok altındadır. Cumalı ise otuzun üstünde. ‘’Gecelerdesin’’sözcüğüne uyak olsun diye ‘’on sekizindesin’’ demiştir. Çoğu kez imgeler dünyasında yaşayan bir ozandır. Bu nedenle çocuksu yanı ağır basar. Her dönemde tatlı, sevimli bir çocuk olarak kalmıştır.
İzmir için ne yazarsa o günkü kıza adayan ozan, Urla’ya da çok şey adamıştır. Urla nın taşlarıyla, topraklarıyla oynamış, suyunu içmiş,dağlarında gezip havasını koklamıştır. Urla üzerine yüzlerce şiir yazmıştır.Ege yöresinin kasaba ve kırsal kesim insanlarını gündeme getirdiği öykü ve romanlarının çoğunda Urla halkını ve köylülerini bulursunuz.’’Zeliş, Susuz Yaz, ve Nalınlar’’adlı yapıtlarını , Urla’da avukatlık yaptığı1950’lerde yazmıştır. ‘’Tütün Zamanı, Yağmurlarla Topraklar, Acı Tütün’’de Urla’daki tütün üreticilerinin güçlüklerle dolu yaşamı çıkar karşınıza.
Urlalılar adlı uzun şiirinde Urla’nın çeşitli tiplerini, İbrahim’i, Muhsin’i,Arabacı Hasan ile karısı Meryem’i, Eda’nın düğününü, zeytin işçilerini getirir gündeme.
‘’Dört Kollu Pişpirik’’te şu çarpıcı gerçeği koyar gözlerimizin önüne:
Bekçi Ethem, yol çavuşu Ali Rıza,
Kürt Ziya, ben
Süleyman’ın kahvesinde
Pişpirik oynuyorduk
Dışarısı ışık denizi
Hava limonata
Ethem bir ara
Dışarı baktı,baktı
Urla’mız güzel dedi
Eşi yok dünyada
Gamsız Ali Rıza
Güzel ama, dedi
Biz adam değiliz,
Hakkını veremedik
Neden dedi Ali Rıza
Neyimiz eksik
Zengin olmadık diye mi?
Karnımız doydu
Üç beş kuruşu denk getirdik mi?
Oturuyor kahvede
Ya kağıt oynuyor
Ya düşlerle geviş getiriyoruz
Senin benim gibilerle
Kalkınır mı Urla?
Necati Cumalı, aşk, yalnızlık ve yolculuk şiirlerinin yanında zengin bir doğası olan Urla’nın yoksul insanlarının çilesini, üzüntülerini, beklentilerini getirmiştir gündeme daha çok. Zaman zaman da bu temayı Türkiye geneline yansıtmış , toplumsal olaylara değinmiştir. Cumhuriyet ilkelerine bağlı bir kuşağın, bu ilkelere ters düşen bir yönetimle çatışmasını koymuştur ortaya. Sanat için sanat yerine toplum için sanatı yeğlemiştir. Romanlarında, öykülerinde, şiirlerinde, oyun ve denemelerinde çoğunlukla Türk insanının yazgısı, Türk köylüsünün çilesi vardır. Edebiyat dünyasında büyük ustalardan biridir Cumalı. İşte ‘’Vurun Yalnızlığa’’adlı şiiri:
Yalnızlık öldürdü beni
Işığını gözlerimin önce
Yüreğimin sevincini
Yalnızlık aşkımı hevesimi
Gücümü kuvvetimi
Gözgöze geldiğim
Bütün karanlık pencerelerde
Yalnızlığın gözleri
Sokağa çıkan
Eve dönen
Yıllardır yalnızlıktı benimle
Her kış gecesi saat yedide
Yalnızlıktı esen
Konak önünde
Yalnızlıktı oturmuş meyhanede
Bekleyen beni
Gülmek istemiyorsam
Konuşmak istemiyorsam
Sevişmek istemiyorsam
Yalnızlık sebebi
Kımıldasam
Değiştirsem yerimi
İtsem elimin tersiyle
Gider gene gelirdi
Bir gün girerseniz odama
Cansız uzanmış bulursanız beni
Bakın başucuma
Bakın dört duvara
Yalnızlık orda
Sizinle nefes nefese
Sizinle burun buruna
Uzanmış yanıbaşımda yatağa
Geçmiş masama
Saymayın güldüklerimi
Saymayın sevdiklerimi
Bilin doymadım ben
Ne aşka ne dostluğa
Vurun yalnızlığa
Çok çalışkan ve üretken bir kişiydi Cumalı. Şiir, öykü, roman, oyun ve deneme olmak üzere elliye yakın yapıtın sahibidir. Bütün bunların arasında Lanston Hughes’in ve Keller’in oyunlarını Türkçe’ye kazandırmıştır. Ölümünden birkaç yıl önce yaptığı söyleşide şöyle diyordu:
‘’Boşuna yaşamadım . (Ben) diye bir şiirim vardır. Gerçekten de boşuna yaşamadım. Olanakları elden geldiğince zorlamaya çalıştım. Kaderim bana yaşama olanağı verdi. Bu yaşa kadar ne yaptın, diye soracak olurlarsa,alacaklı çıkarım ben. Kimsenin haylazlık etmeye hakkı yok yaşamda.’’
Evet, haylazlık etmemişti ozan. Gece gündüz çalışmış,yazmış, daha güzel bir dünya ve daha özgür bir Türkiye’nin yaratılması yolunda durmadan uğraş vermişti. Ama Türk ulusu ve Türk sanat dünyası Cumalıya çok şey borçludur. Bu güzel insanın ‘’Ben’’adlı şiiriyle onun anısını tazelemek istiyorum:
Kimsin sen, nesin, necisin
Düşler ardında bir şair
Alt yanı sakarın yanı
Ne dersen dert edersin kendine
Madem yerini ezilenler arasında seçtin
Ezilenlerle birlikse sende ezileceksin…Uykuların kaçacak geceleri
Karanlık ortamım ışır
Uyanır kafesinde BEN’im
Çığlıklar atar karanlıklara
Yara, nereme baksanız yara
Kapatır ellerimle yüzümü
Tümünüz için ağlarım
Cumalı ulusu için, yurttaşı için ağlayan bir ozan, bir yazardır. Unutmayalım ki çağlar boyunca yazarın soylusu ezilenden yana olmuştur. Cumalı yaşamı boyunca kalemi ve yaşantısıyla ezilenlerin yanında yer alan seçkin bir yazardır.