Adından Öte, Manasından Öte, Ben ‘den Öte…Aşk İşte…
hayrettin taylan
-İçsel bir hecenin sızında toplar seni.Beyindeki özel bölgenin yüreğe teslim olduğu bazen tanımsız, bazen isimsiz bazen çok tanımlı, tutkulu, yakıcı, baştan alıcı bir duygudur aşk…
Kolaydan zora, zordan kolaya, iç olaydan her olaya, olmaya, yaşamaya kafiyeli gibi.
Acıyor... Acıtıyor... Aciz bırakıyor. Yaralıyor, içsel yaranın merhemi de zor bulunur. İçin ağlar, damlalar ünlemlerini toplar. Herkes bu özel duygunun ya içinde, ya sınırında , ya uçurumunda, ya dipsiz kuyusunda, ya imkansız sızısında, ya da en en zirvesindedir … Üst zirvede, sevgi ile hüzün aynı terazide değil.Nedense hüzün hep ağır.Her seven, sevdiğinin hüzün atlasında siyah benlere dolar.
Yakıyor... Küllerinden güller yetiştiririz. Külden yetişen gülün dikeni …Kanatıyor...
Sızlıyor...Sızım sızım içsel gölümüz olur.Sazanlarımız yetişir, sazan gibi, azan gibi yakalanırız.
Vazgeçilmiyor ki öylece devam ediyoruz. Hayırını bile hayra yorarız. Gitmişse sevdiğindendir. Seni çok sevdiği için gitti.Öyle masalsı, öyle pembemsi yalanlara inanır dururuz.
-İknalarımızın düş ağrısı başlar.Düş alacasında yanar umut meşalemiz.
Unutmuş;ama hep sevmiş
Unutmuş;ama hep sevmiş
Unutmuş;ama unutamamış
Sevmiş, sevmiş kadar yaşamış, yaşamak sevmekmiş…diye uzar… gider…işteler…
Bir şule masalında yanar yüreğin. Alevleri oyalayan onun sözlerinde, gözlerinde, dediklerinde belki de diyemediklerinde kalırsın.
Tarifsiz bir sızıyı topluyor.Toplamında bütün dünya, bütün duygular, bütün hesaplar, bütün zaaflar var.
Keşfedilmemiş demlerden demlenir yüreğin çayı.Sıcağı, buhusu, onun şekerliği yüreğe inmişse… arayış keşfinde kalır ….
Kalır, kalır hep kalır arayışın arıtılmış, aranmış, arkaik düşlere teslim edilmiş yerinde.
... Usulca iniyor gönlün en kurak yerine bir damla bakışla.Bir bakışla, bir görüşle, bir dokunuşla, bütün hayallerini sarar.Gecen, gündüzün, ömrün olur dem be dem filmini çeker oynar.
-Hücrelerini ütülüyor.Hicretlerini bindiriyor sonsuzluk gemisine.Gam ile zorluk ikileminde gidiyor, gidiyor, kavuşmanın son basamağına.
-Aşkların çoğu aşk, son basamakta bitiyor. Sızısı yeniden bütün basamakları yüreğine yerleştiriyor.Göğün içinden geçiyor sol yanından geçenler.İn imkansıza, en tanımsıza, en sayılmaza, en acımıza, en farklılığa akar.
Çekim yasası , virüs Gibi… gelir en sağlam, en kemiksiz, en özel yerini hasta eder. İnsanın kemik olmadığı tek yeri belki kalbidir, en çok da onu kırarız, bazen severek, bazen giderek, bazen sevdiğini anlamayarak.
Şule şule bilmece gibi, içimizdeki alevli cevabı ararız.Oyalı bir bulmaca gibi, soldan sağa
Hecelenir aynı teğette yaşanırlık.Eksenimiz değişir.Hep onun etrafında döneriz. Döner, döner, döner yeriz …
Aşk kendi gökkuşağını oluşturur.Renginde Hüzün , Tutku... umut, kavuşma, haz, sevgi gibi nice renk vardır.
-Coşkulu bir şelale gibi iner , içimizde dev kazanlar oluşturur.Aşk oluşturduğu özel bir şekil olur. Şekline dişisel dijital tuvaller ekler. Can ile canan arasında yürür,
Gül Kurusu...!!! Aşk ıslağı, hüzün küflü, yar benekli, içsel bir derinlik …Onunla onsuzluğu , yana yana ,iç içe, alev aleve…Sen ve ben’e taşır.Taşınmaz bir mülk gibi kalır onun sevgisi.Mülkümüz kadar, ülkümüz kadar hatta vatanımız kadar yer olur yar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.