- 1448 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kartallar Kafese Sığmaz (Düşüngülü Eleştiri)
K A R T A L L A R K A F E S E S I Ğ M A Z
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
Ulus milliyetçiliği hoşgörülü
yüreğin işidir, gösterişe gelmez.
Dilde (sözcükte) milliyetçi olamayan
yürekte de olamaz.
Abdullah Ayata’nın kitabın adı ve içeriği nedeniyle uzun süre gündemde kalan ‘Son Ermeni’nin ardından yayımladığı ikinci romanı ‘Kartallar Kafese Sığmaz.’
Vaha Emirliğine konsolos görevlisi olarak atanan Murat, bir tesadüf sonucu Azize adlı prensesle tanışır. Yasak aşk nedeniyle gizlice evlenirler. Hamile kalan Azize çocuğunu Türkiye’de doğurmak için Londra üzerinden İstanbul’a gelir. Türk vatandaşı olduktan sonra resmi nikâh yaparlar. Oğullarına Lütfullah adını verirler. Azize Londra’ya yerleşir, Murat Vaha Emirliği’ne döner. Dönüşünden kısa bir süre sonra da Ebu Kasım’ın adamları tarafından öldürülür. Azize oğluyla birlikte Londra’da yaşamaktadır. Lütfullah, basket oynarken Serkan adlı bir Türk çocuğunun kolunu kırar, daha sonra ailesiyle tanışır. Serkan’ın babası Oğuz, yıllık iznini kullanmak için Avanos’a gelirken Lütfullah’ı da yanlarına alır. Murat’ın memleketi Yahyalıya giderler. Murat’ın kardeşleri ve annesini bulurlar.
Lütfullah, kanının verdiği devinimle bir gün elbette Türk olduğunu öğrenecekti. “Çünkü, ‘Kartallar Kafese Sığmaz’ diyor Abdullah Ayata. Romandaki tüm öyküler yalan üzerine kurgulanmış. Numaradan da olsa her öyküde yalan kullanılması gerçekçi değil. Biz ulus olarak bu kadar yalan söylüyor muyuz?..
Romanın kadın kahramanı Azize aşkı Murat için prenseslikten vazgeçtiği gibi Vaha Emirliği’ndeki servetini de bırakıyor… Aslında yazarın dile getirmediği ne büyük aşk var!.. Kitap kapağında da hiç aşktan söz edilmemiş!?.. Neden aşk romanı olmadığını irdeleyelim: Murat ile Azize arasında hiç diyalog yok. Kadın yazarlarımız zifaf gecesini ballandıra ballandıra (tecavüzü bile) anlatırken, Ayata, gerdek gecesini nasıl anlatmış, onun kaleminden okuyalım. “ ‘Yemin ederim ki hayatım boyunca ilk ve tek erkeğim sen olacaksın.’ ‘Benim tek kadınım da sen…’ ..Lambayı söndürdüler. Perdelerden sızan ay ışığı tüllerden sızarak eşyaları belli belirsiz şekilde aydınlatıyordu. Yatağa girip birbirlerinin oldular.” (s.102) Ten teması ve diyalog olmadan aşk romanı yazılabilir mi?..
Ayata, her iki romanında da kahraman izlenim verdiği karakterleri tam öykünün orta yerinde öldürüyor, yerine oğulları geçiyor. Yazarın merak devinimi yaratma, heyecanı doruk noktasına çıkarma gibi bir düşüngüsü yok.
Kahramanlara dönük olaylar ayrı ayrı katmanlarda kurgulandıktan sonra iç içe yerleştirilerek roman oluşturulmamış. Romana geniş açılımlar da verilmediği için çok seslilik de yaratılamamış.
Dini sosyolojik bir olgu olarak düşünüp yazan Abdullah Ayata faklı kültürlerdeki kahramanlarını aynı üslupla konuşturmuş. Konsolos Galip Bey’in tanıştırmasından sonraki ilk buluşmalarında Murat, Orhan’a ‘Orhan’cığım.’ (s.38) diyor. Yine aynı günün akşamında, ‘Birlikte iki hamburger ve kola ile döndü. Akşam yemeklerini’ yedikten sonra birlikte ‘Gemilerde talim var’ şarkısını söylüyorlar. Orhan, Murat’a ‘Sen Arap kızına tutuldun galiba köftehor.’ (s.55) ‘Hoppala!.. kendine gel oğlum.’ (s.55) diye konuşturuyor. Konsolos Galip Bey’i “ ‘Onları cezalandıracağım’ falan gibi laflar etti” (s.151) Perihan Hanım’ı ‘Hadi bir bekleyeni varsa sözlüsü, nişanlısı falan.’ (s.20) Mimar Orhan’ı “ ‘…bir süre ders alayım,’ falan diyecek.” (s.112) ‘yirmi gün falan kala’ (s.112) ‘benzer bir tebrik kartı falan’ (s.58) diye konuşturmuş. Farkı kültür ve yaştaki insanlara aynı absürt ve argo sözleri söyletmiş. Galip Bey’e ‘Vay hergele vay!..’ (s.141) Mimar Orhan’a ‘Kerata!..’ (s.104) Vaha Prensesi Azize’ye ‘Vay keratalar vay!’ (s.311) ‘Gelin bakalım haytalar.’ (s.304) ‘Yaramaz keratalar.’ (s.238) Londra’daki Türk Gençlik Cemiyeti Başkanı’na ‘buraları ziyaret edin keratalar.’ (s.220) diye konuşturmuş.
Üçüncü tekil kişiyle anlatım yapan Ayata, romanına özgü bir dil oluşturmuş. Halk ağzıyla anlatmayı ve konuşturmayı seviyor. Temiz bir dili olduğu söylenemez. Romanın yüzde 52.3’ü (65.8)* (16.5)** diyaloglarla geçiyor, Latife Tekin’in ‘Muinar’ı yüzde 72.3’ü diyalog. Ayata, film senaryosu gibi gereksiz konuşmalara da yer vermiş. Sayfada ortalama 5 (6.1)* (6.5)** kez paragraf yapmış.
Çalımlı sözleri ve estetiği görmemezlikten gelen Ayata, dilin süslü büyüsüne kapılan okurun güzel sözlerle gözünü boyamamış, oysa Kayserliler bu işi iyi yaparlar… Türkiye, ‘Yalan dünyanın cennetidir. Oranın havasına, suyuna, insanına alışkın olan kimse dışında yaşayamaz.’ (s.307) Hoş olmayan sözler: ‘bir erkekle sizin izniniz olmadan gidip evlenirse ne yaparsınız? …Halkın gözü önünde ibret olsun diye başları uçurulur.’ (s.147) Absürt ve argolu sözler: ‘Seni hınzırın dölü seni!..’ (s.28) ‘zevzeklenme.’ (s.89) Romanlarına ilgi çekici kurgular seçen Ayata, sözcüğü iyi alımlayan okurun önüne yüzde 17.8 (15.6) (17.6) oranında yabancı sözcük sürmüş. ‘Gökyüzü spot lambalarını, enerji tasarrufuna’ (s.275) ‘Tövbe haşa ona isyan mukabilindedir.’ (s.148)
Romanlarına albenili adlar koyarak okurun dikkatini çekmesini bilen Ayata, kısa ve özlü anlatım aracı olan sözvarlığımız atasözünü her at üç (yüz atmış) (0) sayfada bir kez kullanmış. “Yaa ‘Dağ dağa kavuşmaz, insan insana’ gerçekten kavuşurmuş.” (s.273)
‘Son Ermeni’ romanında semavi dinlerin kardeşliğinden söz eden Ayata, imge aşılamak için cümle sonlarına rast gele noktalama yapmış, aşıların hepsi tutmamış. ‘Yoo… yoo, görmemiş tanımamış saymalı, unutmalıyım…’ (s.60) ‘Sevginiz sular gibi temiz, köpük gibi ak olsun, dercesine… Kumlar yerlerinden kımıldayıp sevinçle birbirlerine sarıldılar…’ (s.80) Sayfada ortalama 1.1 (0.7) (2.5) kez imge yapmış.
Türk misafirperverliğini öne çıkaran Ayata, diyaloglarda eleştirel bir tutum sergilememiş. “ ‘Vay! Toprağım nerelerdesin?’ ‘Canavar hoş geldin. Kolun nasıl oldu?’ ” (s.221) Sayfada ortalama 1.5 (1.5) (1) kez soru yöneltmiş.
Betimlemenin kopya etmek olmadığını bilen Ayata, insana ait değerlerin başka bir canlıya yansıtılmasını (örnekteki gibi) romanında beş altı kez yapmış. “Derin pekmez koyusu bir uykuya daldılar. …Hurma ağaçları yapraklarını aşağıya iyice sarkıtıp ‘sabaha kadar kapalıyız’ levhasını astılar.” (s.23) ‘Sular nefes alamıyor, içlerinde oynaşan balıkları susturmuşlar, ses çıkarmamaları, hareket etmemeleri tembihlemişti fısıltılar halinde…’ (s.73) Bir kanıt türü olan betimlemeler gerçekçiliğe uygun olmalı, fantastik veya abartılı yapılmamalı. Sayfada ortalama 9 (7) (7) satır betimleme yapmış.
Halk adamı gibi tavır içinde olan Ayata, yazının temeline her elli üç (yetmiş beş) (on) sayfada bir kez mizah atmış. ‘Herhalde yani… Sen de yanımda boş bardak taklidi yapıyorsun. Mübarek! Adamın oyuna katkısı olur.’ (s.238)
Romanında farklı kesimlere seslenmeyen Ayata, yazınsal dile estetiklik katan pekiştirmeleri sayfada ortalama 0.1 (0.1) (1.3) kez kullanmış. ‘bir tarafa bırakıp abur cubur yemeğe’ (s.94) ‘biraz mırın kırın etti’ (s.235)
‘Son Ermeni’ye kendi şiirini koyan Ayata, insanın yüreğinden geçen şiire bu romanında bir dize olsun yer vermemiş. Her üç yüz on dokuz (0) (yirmi iki) sayfada bir kez alıntı yapmış. Her yüz atmış (0) (yetmiş dokuz) sayfada bir kez montaj tekniğinden yararlanmış. “ ‘Cennet anaların ayakları altındadır’ sözünü hatırlar” (s.147)
Zaman zaman nefis betimlemeler yapan Ayata, bellekte özgün çağrışımlar uyandıran deyimleri sayfada ortalama 0.1 (0.5) (0.5) kez kullanmış. Oldukça düşük bir oran. ‘bizimkisi buluta ok atmak.’ (s.20) ‘Boşa koysa dolmuyor, doluya koysa almıyor, hesabına gelip’ (s.63) ‘Hadi yine dört ayak üzerine düştün.’ (s.72)
Kahramanlarına Türk adları koymaya özen gösteren Ayata, anlatımda pekiştirmeyi yapan benzetmeyi 0.8 (0.7) (1.2) kez yapmış. ‘bulgur kazanı gibi fokur fokur’ (s.49) ‘saman alevi gibi parlama’ (s.20) Sözcüğün gerçek anlamının dışında aktarılması olan eğretileme sayfada ortalama 0.3 (1) (0.1) kez kullanılmış. ‘Kumlar Rüzgâr Baba’ya yalvararak’ (s.116) ‘sinsi çöl farelerinin bir an önce açığa’ (s.177)
Romanlarında milliyetçi, muhafazakâr görüşlere yer veren Ayata, rol verdiği kahramanın aklından geçenleri dile getiren bilinççakımını her yüz altı (0) (kırk yedi) sayfada bir kez kullanmış. ‘Onu yakından tanımalıyım, diye geçirdi içinden.’ (s.60) ‘Ya Rabbim. Çıkar bir yol göster, diye dua ediyordu içinden.’ (s.97)
‘Son Ermeni’ romanında tarihlere dikkat etmeden yama yaptığı için göçüklere neden olan Ayata, sözcüğe yan anlam vermeyi akıl edememiş. Sayfada ortalama 0.4 (0.2) (1.7) kez mecaz yapmış, düşük bir oran. ‘Gökyüzünde birkaç küçük yaramaz çocuk, yıldız hızlıca yer değiştirdi. Saklambaç oynamaya başladılar.’ (s.275) ‘Kızın içine düşeceksin’ (s.64)
Yazıya işlevsellik katan ayrıntıları sevmeyen Ayata, terimi sayfada ortalama 1.4 (1) (3.6) kez kullanmış, düşük bir oran. ‘Bakan Hazretleri sizi bekliyor.’ (s.300) ‘ticaret hacmimizin kapasitesi’ (s.300)
Romanlarına derinlik vermeyen Ayata, kahramanın kendi kendine konuşması olan içmonoloğu her yüz atmış (0) (yüz yetmiş dokuz) sayfada bir kez kullanmış. “içinden geçen bir düşünceyi mırıltı halinde söyledi. ‘Yahyalı nere, Vaha Emirliği nere. Zavallı babacığım kaderinde burada öldürülmek varsa, kim ne yapabilir ki.’ ” (298)
Edebi bir donanıma sahip olmayan Ayata, ikilemeleri sayfada ortalama 0.1 (0.7) (0.2) kez kullanmış, düşük bir oran. ‘görülebilen yerleri pırıl pırıl, ışıl ışıldı.’ (s.16) ‘Ipıl ıpıl, pırıl pırıl.’ (s.36) ‘Yumuk umuk elleri, pırıl pırıl gözleri’ (s.135) Aynı ikilemeleri sıkça kullanmış.
Geriye dönüş tekniğiyle anılara dönüp melodram öğelerden yararlanmayan Ayata, bezemenin olmazsa olmazı sıfatı sayfada ortalama 3.1 (3) (5.6) kez kullanmış. ‘Sade bir lokantada sıcak mercimek çorbalarını’ (s.241)
‘Son Ermeni’ romanının arka kapağında yazılanlardan anlaşıldığına göre, ‘Horkut, Torosların Cinleri Kartallar Kafese Sığmaz, Keşke O Deli Ben Olsaydım’ roman dosyaları basılmayı bekliyormuş. Hiçbir eleştiri alınmadan dosyalar bekliyorsa, bu yazılanların ne anlamı var..?! * * * Kartallar Kafese Sığmaz / Abdullah Ayata / Altın Kitaplar / 319 s. / / / * * * * Yazar, neden edebiyatın hudutlarını bulandırmak, şair ise kaos ister?!.. Kavalcılar yeteri kadar bulandırmıyor mu?..
* - Abdullah Ayata’nın ‘Son Ermeni’ romanın değerleri.
** - Romanları çok satanlar listesinde yer alan Canan Tan’ın ‘Yüreğim Seni Çok Sevdi’ romanının değerleri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.