- 1285 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
ADAM DEĞİLİM !
ADAM DEĞİLİM!
Resim bana ait,, ayakları görünen kişi benim,, adamlığımın yarısı yok işte :)
Bazen bu dünyaya ait olmadığımı düşünürüm. Işınlanmışım da, yanlışlıkla düşmüşüm bir yerlerden, ama çok uzaklardan gelmişim duygusuna kapılırım. Dayanamadım, geçenlerde anneme sordum. Çünkü en doğrusunu annem bilir. Babam bu dünyada yaşamadığı için ona soramadım. ‘Anne, bana doğruyu söyle, beni sen mi doğurdun? Başka bir yerden falan gelmiş olmayım?‘ Annem garip garip yüzüme baktı, elinde süpürge ya da terlik olsa kesin kafama fırlatırdı. Mesafeyi de ayarladım, burnumun üzerine bir yumruk almayayım diye. Annem önce cevap vermedi, ama ben düşüncelerini okudum o an. Annem büyüttü beni, nasıl tanımam ki huyunu suyunu. Şöyle sertçe bir bakışı vardı ki, yanardağ olsa yanında, anneminki baskın çıkardı. Pimi çekilmiş el bombası gibiydi. Eyvah dedim bir fırtına kopacak. ‘ Manyak mısın sen oğlum? Kafanda var mı senin? Seni ben doğurdum tabi. Kim doğuracak. Bizim sülalemizde kanı bozukluk olmaz. Namusuma da laf söyletmem.’ dedi. Biliyordum bu cevabı vereceğini. Konu açılacak olsa, hemen namustan söz ederdi. Yine namustan başladı anlatmaya. Bunu hep yapardı. Kaçıncı baskıydı bu kim bilir? Ezberlemiştim diyeceklerini. Sanki bandı geriye alır, dinlerdiniz. Bandı geriye almayı şimdiki nesil bilmez. Eskiden kasetçalarlar vardı ve şarkıyı dinleyeceğiniz zaman, geriye sardırırdınız. İşte annem de aynısını yaptı. Sülalesinden aldı konuyu, zamanımıza gelene kadar bayağı saat geçti.
‘Anne, namus meselesi ayrı, yani diyorum ki, babama bakıyorum huylarını almışım, bir de sana bakıyorum, saçımızın kıvırcık olması dışında hiçbir yerimiz benzemiyor. Ben ak diyorum, sen kara diyorsun. Hatta çok da zıt düşünüyoruz. Babam belli de, vallahi seni bilemedim. Kızma be anne. Bu soruyu sormam gerekiyordu. Ben farklıyım sanki. Ne bileyim işte bu dünyaya ait değilim, yani ben başka yerlerden gelmişim sanki.’ dedim. Ulan nerden sordum bu soruyu, baltayı taşa vurmakla kalmadım, annemin sinir katsayısını da yükselttim. Annem bunun üzerine sinirinden başladı ağlamaya. ‘Yahu anam, dur, ağlama. Yanlış anladın, anamsın tamam, iyi ki bir soru sordum sana. Bilsem sormazdım. Hadi üzülme anam.’ dedim, yanağından öptüm. Bu kez başladı gülmeye. Ulan dedim kendi kendime, manyak bir aileyiz işte. Hem ağlarız, hem güleriz. ‘Otur karşıma da, sana anlatayım.’ dedi.
Annem okul yüzü görmemiş. Varlıklı bir ailenin kızıymış. Babası ölünce, annemi amcası büyütmüş. 1980 yılında Kenan Paşa ‘ okuma yazma bilmeyenler için kurslar açtı da, anam a’yı b’yi öğrendi. Ama zeki kadındır, unutmaz hiçbir şeyi. Cahildir ama zekidir. Matematiği hala benden kuvvetlidir. Ben okula giderken bile çarpım tablosunu anneme sorardım öğrenmek için. Matematiğim çok zayıftı, hala da öyleyim. Allah’tan hesap makineleri çıktı da işim kolaylaştı. Şimdi dönelim esas konumuza. Annem aldı sazı eline, başladı anlatmaya :
‘ Oğlum, babanla 1968 yılında evlendik. 1969 yılının Ekim ayının 6 sında Pazartesi günü öğlen saat oniki buçukta Ankara Gülhane Askeri Hastanesinde dünyaya geldin. 7 aylık doğdun. Doktorlar ölmemen için seni 3 gün oksijen çadırında tuttular. 3 gün benden saklamışlar, üzülmemem için. Seni soruyorum hemşirelere, uyuyor diyorlar senden için. Beni de uyutuyorlar ki, seni sormayayım. 3 gün sonra seni kucağıma verdiler. Ölmemen, yaşaman için çok dualar ettik. Baban bir yandan ben bir yandan hep ağladık, çok üzüldük. Ama iştahlıydın. Doktorlar, ölür bu bebek diyorlardı, kulağımla da duydum. Herkes inansa da bir tek ben inanmadım senin öleceğine. Anayım yavrum ben. Nasıl büyüttüm seni bir bilsen. Rahmetli Polat amcam, ‘ Bu çelimsiz bebek, bu elmayı yerse adam olur, yemezse, ölür.’ dedi. Kendi eliyle bir elmayı rendeledi, sana yedirdi. Koca elmayı yedin. Allah rahmet eylesin, amcam dedi ki, ‘ Bu bebek ölmez. Kim ne derse desin, inanma. Hem de göreceksin, bu bebek büyük adam olacak’’ dedi. Annem, sonra da devam etti anlatmaya ‘Bak, dediği çıktı amcamın. Okudun, adam oldun.’ dedi. Baban içli adamdı, sen babana çekmişsin oğlum. Huyun suyun aynı baban. Babanın içkisi vardı, senin yok. Çok tertiplisin, titizsin. Baban da öyleydi. Benim evladımsın oğlum sen. Annenim ben senin. ‘ Bir an durdu ve şu soruyu sordu :’ Oğlum doğru söyle, içmiyorsun değil mi? İçersen sütümü helal etmem sana. ‘ dedi. Yıllardır bu süt davası devam eder. Onun yüzünden tüm mahalledeki kızlar kardeşim oldu benim. Kimseyi sevemedim. Ulan burada da çıktı karşıma süt davası. ‘Yok anne, ne içkisi, içmiyorum tabi. Kumar da oynamıyorum. Bilmem zaten oyun moyun.’ dedim. Rahatladı. İçi huzur doluydu. ‘ Gelinimi de üzme Murat. O elin gurbetinde. Senle beraber yıllardır gurbette. Bak, gelinimi üzersen sütümü helal etmem sana.’ Tamam dedim, çattık.. Keşke açmasaydım bu konuyu. ‘ Başka ne kaldı anne, her şeyi söyledin. Süt, süt diyorsun, şu süt meselesini karıştırma.’ dedim. Demez olsaydım, civataları gevşemiş makine gibi öyle bir ses çıkardı ki, gürledi adeta. ‘ Yoksa içiyor musun sen? Gelinimi üzüyor musun? ‘ Anne dedim, tamam, sustum, kızma. ’’ Sustum mecburen. Geliniyle yıllardır geçinemeyen annemdir. Bunu demez tabi. Ama sever işte, ana yüreği.
Adamlık neyle ölçülüyor?Mevkii ile mi? Para ile mi? İnsaniyetle mi? Annemin gözünde, içki içmemekle, kumar oynamamakla, karıya, kıza bakmamakla ölçülür.
Ben adam mıyım peki? Değilim. Olmak da istemiyorum. Çünkü farkım olmalı benim, herkesin adamlıkla yarıştığı bir dünyada, ‘adamım’ deyip de değerimi neden düşüreyim ki?
Sevgiyle kalınız.
Vecdi Murat SOYDAN
04 Mayıs 2013- Saat 12.50-Isparta
YORUMLAR
Gülümseyerek okudum, çok güzel bir adamlık anlatımı olmuş .
Gittiğiniz yol da ilginç, bir anı da o yol için yazsanız eminim o da çok güzel olur. Ayaklara sözüm yok. :)
Kaleminiz susmasın, saygılar.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Teşekkür ederim, sağlıcakla kalınız.
Sevgili Murat.
Sanırım dünyada, en azından bizim ülkemizde analar hep aynı. İstemedikleri, tasvip etmeyecekleri bir şey olursa hemen süt davası başlıyor.
Uzun zaman sonra sitede bir yazını görmek güzeldi. Çok hoş ve anlamlı bir yazıydı. Ancak benim için yorum yazmam adeta engellenmiş. Çünkü benim diyeceğim sen demişsin zaten.
''Ben adam mıyım peki? Değilim. Olmak da istemiyorum. Çünkü farkım olmalı benim, herkesin adamlıkla yarıştığı bir dünyada, ‘adamım’ deyip de değerimi neden düşüreyim ki?
Böyle haklı ve doğru bir sözün üzerine nasıl yorum yaparsın ki?
Ellerin, yüreğin dert görmesin
Selam ve sevgilerimle.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
İyi ki varsınız.
Hikâyeni okurken annem ve erkek kardeşimi hatırladım. Dün yine içip gelmiş ama annem anlamamış. Anlasa, içmemesini, içerse hakkını helâl etmeyeceğini söylerdi.
Annelik böyledir,
gelinlerle geçinmese bile çocuklarının mutluluğu için onların geçinmesini, iyi olmasını ister.
kutluyorum,
selâmlarımla..
Öykümü okumanı isterdim..
Yaşanmamış Aşkların Şairi
efendim bu adamlık nasıl kime göre adam kime göre değil ben hala bilmiyorum kimisine göre çok iyi adam olan bir başkasına göre olmuyor ilgiyle okudum yazınızı annenize fazla yüklenmeyin onunda kendine göre değerleri vardır analar her zaman cefakardır vefakardır kaleminize sağlık saygılarımla selamlar
ilgiyle okudum.Güzel bir tartışma.Ev halleri bunlar.Yalnız Annenizi çok sıkıştırdınız.Üzmeyin anneleri.
Adam gibi adam olmak için çaba sarfetmeye gerek yok.Adil olmak sevgi dolu olmak, kibir ve yalandan uzak olmak yeter sanırım.
kalemine sağlık dost
Yaşanmamış Aşkların Şairi
tebrikler çok güzel olmuş doğru haklısın herkes adam olmak için yarışıyor iblisler bile ozaman sen adam olma farkın olsun , bu arada terazi burcu olduğunu biliyordum ama 6 ekim doğumlu olduğunu biliyordum , annem 6 ekim doğumludur
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Ayaklar önden gittiğine göre,
Başın bazen dumanlı.
Onun ölçüsü o olduğuna göre,
Adam sayılırız bizde ...
Tebrik ederim saygılarımla.