Cümle Dışı Unsurların Aşk Bağrı Değilim Şulenar
hayrettin taylan
Evvelkiler ezelcileri burmalı m’analara taşıyamadılar.Görülmemişliğin filminde oynayan dünküler de denenmişliği bilemediler.Hal ile halim arasında kaldı perişanlık. Şimdi perişah olsam da senin halsiz kaldığın çaresizlik yakınlığına nasıl ilaç olacağım.
Bugün kendi nefsine dayanamadan dün olmayı rızasının hizasına yazdı.
Aşkı alıp kendin arzularını anlıklara önlük yapan demlerin süzgecinde geçmedi gerçek aşk. Oysa her gülüş bir manaya teslim.Her söz , bir gülüş için imzalanır.
-Gülüşündeki mührün sahibi olmak beni mutlu ediyor.Hayat sen ile senden kalanlara teslim oluyor.
Güzel düşlerini hayaletle sözlendiren cümle dışı unsurların bağrı değilim.
İnsan; yaşanmaya,yaşanmayı kendi güzel ilgileriyle ilaçlamaya hazırlık yapan yaşlılık yolculuğudur. İlk gün ile son gün arasında kalanların kalaycısıyız.
-Umut , kendi mutlarını c’anından aşka kıyı etmek için çırpınır.Çırpısını toplayan bülbül yuvasına yakın açılır gül cemalin.Gülünle gülüşün arasında kalan her mesafenin efsanesiyim. Mitlerimi bir ben bilirim, bir de beni bilen bilir.
-Apansız kaldığım sevda yellerinde üşütme beni yalnızlıkla. Nefessiz kalacağım senli dokunuşlarda kalmaya, anılmaya, aşmaya, akmaya, paylaşmaya aksın dünyamız.
Nefesime saliseler kadar s’al olmuş anların kıymet taşını taşır yüreğim.Sana en büyük inciler yerine seni incitmemeler aldım.Tek taş yerine, tek vücut olmuş duruşumuz, altın bilezikler yerine altı da üstü de bir olan adamlık gerekti. Mücevher mutluluğu kimsi akrabasıdır.Mücevher gibi bir yürek olmadan mücevher taşımak neyin ölçüsü?
-Ki kadınsılığın zaten mücevher gibi.Onları süsleyen davranışların parlıyor.Ve zihniyeti olan zaten ziynetlerini taşıtır .
Güzellikleri yaşamaya eşdeğer duruşlarda durulandım.Mutlu olmak için , kendinle mutlu olmayı şıklar arasına almak gerekir.
-Son sürati yok s’onsuzluğun.Bu yüzden onunla kalan, onunla kendine keşifler sunar.Bir başlangıç sonu ile bir ilkin iklimi arasında kendine mevsimsel alınyazı alıntısı yapar.Dipnotları içindeki çocuğun kitabında yer alan
B’enlerim oldu. Bu benlerim doldu sayende.Sızısı birikmiş okyanuslarım okundu usun didik didiklerinde.Bir an ile bir anı arasında suskun yarınlar derlendi.
Masalları yazılmış perinin gözlerinde okundu sözlerim.Bir sen ile bir ben arasında destansı bir geleceğe asıldı hasretimin atlas takvimi.Artık her gün bir renkle renkli dünyanda koparılıp okunuyorum.
-Asılları Aslı’nın asil duvarında yazılı yaşanırlığın asıl yazısı olup yazgımı taşıdım sana.
-Derinlik kendine kuyu açarken, asıl huyumun kuyusunda beni gördün.Orada Yusuf gibi değildim.İkimizde kuyudaydık belki.Ama benim huyumun ve talihim kendine yeni bir kıta gibiydi. Sen de Züleyha gibi zor şartlar eksenindeydin.
-Mevsimlerin kucağında değildin.Baharların kendine göreydi.Teslim olduğun hayatın çizgileri arasındaydı bütün dünyan.Kendi üstüne çizen bir dünyanın çizilmemiş yerindeydin. Aşılmışlığın faturasını ödemeye hazırdın.
-Büyümüş bir kelebek gibi beklediğin gün’eşlere uçmaya hazırdın.İçimdeki kuyu gittikçe derinleşiyordu.Orada beni çıkarmanın nakışlarını oyalıyordun.
-Bu sevdaya tanımsız bir şuleydin.Yakılmışlığımı alevlerle oyalıyordun.
Terki yoktu bu güzel düşlerin.Bensizliğin boşluğunda, güzel yarınlar sıralanıyordu.Sırrı bilinen yarınlarımıza aşılanıyordu yeşil gözlerinden akan bakışlar.
Yokluğundan alıntılı cümlelerim hoşluğunda yeşeren kitap gibi kalıyordu. Kopuşun manalarında kendimiz oluyorduk.Bilinenlere doğru gidiyordu beklentilerimiz.
-Yarım kalmışlığı sevmiyorduk, yarim kalmışlığın tanımıydık.
Gönlümde düğümlenen kelimeler senli gerçekliğin bağıyla çözülüyor.
Düğüm düğüm kalan uzakları, kavuşamamayı siliyor sevgin, pozitif dünyan.