- 710 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
MEZHEP SAVAŞI KIŞKIRTICILIĞI
Haçlı ve Siyonist ittifakının derdi var. İslam dünyasında ayrılık konularını körükleyip, birbirleriyle savaşa tutuşturmak, böylece işgale zemin hazırlamak istiyorlar.
Bu ayrılık konularının en tehlikelisi mezhep çatışmasıdır. Şayet Müslümanlar arasında mezhep çatışmasını başlatabilirlerse, bu çatışmanın dışında kalabilecek İslam ülkesi sayısı çok azdır.
Türkiye’de son yıllarda bu tehlikeli kışkırtıcılık ne yazık ki epey yol aldı. Bir çok kardeşimiz safiyane bir şekilde bu kışkırtıcıların etkisinde kalıyor. Kışkırtma en çok İran ve halkının mensup olduğu bizden farklı mezhepler üzerine yapılıyor. Lübnan Hizbullah’ı da ikinci sırada gibi gözüküyor.
Öyle derin fıkıh ve kelam bilgimin olduğunu iddia edemem. Ama bir kişinin İslam Dini’nin sınırları içinde veya dışında olduğunu tespit etmek o kadar zor olmasa gerek. Bu sınır herkesin şahsi takdirlerinden değil, imanın şartlarından teşekkül eder. Buna Amentü şartları da diyoruz. Sayalım:
1-Allah’a iman etmek,
2-Meleklere iman etmek,
3-İlahi Kitaplara iman etmek,
4-Peygamberlere iman etmek,
5-Ahiret Günü’ne iman etmek,
6-Kader’e, yani hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etmek.
Her Müslüman’ın bu şartları ayrıntısı ile öğrenme ve ona göre iman etme görevi vardır.
Bu şartların tamamına iman eden Müslüman’dır. Bir kişi bu şartlardan bir tekini bile ayırıp ona iman etmiyorsa bu da sınırın dışındadır.
Bu sınırın içinde olup da İslam’ın başka kurallarını, inanmakla birlikte, ihlal edenler çeşitli derecelerde olmak üzere günah işlemektedirler. Ama onlara kafir diyemeyiz. Kafir diyen kişi kendi imanını tehlikeye atar.
Bu sınırları ve kaideleri hatırladıktan sonra İran konusundaki kışkırtmalara gelelim:
-Bu İran mezhep olarak küfür içindedir. Müslümanlar için en tehlikeli millet bunlardır. Mazilerine bakıldığında bunlar hep Müslümanlarla çatışmışlar, Haçlılarla iş birliği yapmışlardır. Haçlılarla çatıştıklarını hiç duydunuz mu? Zalim Esed rejimi onlar sayesinde ayakta duruyor. Ashabı Güzin hakkında ileri geri konuşuyorlar. Erbakan Hoca bile bu konuda yanılmış, onların ayağına kadar gitmiş, ittifaka dahil etmiştir.
Bunun paralelinde başka şeyler de söyleniyor olabilir.
Bir defa İran’da yeknesak bir halk yapısı yoktur. İman dairesi dışında olanlar da bulunabilir. Ama tamamını küfürle suçlamak asla doğru değildir. Sınırlarımız bellidir. Bu sınırların dışına çıkan bizim ülkemizde bile bulunabilir. Ama hepimizi onlar gibi göstermek nasıl yanlışsa, İran için de öyledir.
Haçlılarla işbirliği ve Müslüman katliamı konusundaki yukarıdaki kışkırtma cümleleri doğru olabilir mi? O zaman İran’daki Müslümanlara da muhtemelen şu kışkırtmalar yapılıyordur:
-Bu Türkiye var ya, bunlar İsrail’i ilk tanıyan ülkedir. Cezayirli kardeşlerimizin bağımsızlığı aleyhine çalışmış devlettir. Bunlar Büyük Şeytan ABD ile işbirliği halindedir. Son yıllarda milyonlarca Müslüman’ı katleden ABD, NATO ve onun koalisyon ortakları bu Türkiye’nin desteği ile bunu yaptılar. Afganistan, Irak ve Libya’da akıtılan kanın sorumlularından birisi de bu Türkiye’dir. Zalim Haçlıların silahlı kuvvetlerinin, Müslümanları ezmesine yardım etmeye devam etmektedirler. Bunlar kendi ülkelerinde faizi dünya gerçeği olarak serbestçe uyguluyorlar, zinaya da ceza vermiyorlar. İsrail’i bize karşı korumak için füzeler kurdular. Bunlarla savaşmak gerek…
Muhterem okuyucularım, kışkırtma sadece bize yapılmıyor ki. Şimdi iğne ve çuvaldızı alıp aynada kendimizi seyredelim. Münasip olanı kendimize batıralım. İran’da yaşayan bir Müslüman olsak bu kışkırtmalara kanma tehlikesi içinde olmaz mıyız?
İran, yada benzeri ülkeler hakkında yukarıdaki diğer kışkırtma cümlelerini yazının hacminden dolayı ele alamıyorum. Bu cümleleri 6 maddelik iman sınırı şablonu ile herkes cevaplayabilir.
İran’lı Müslümanların kusurları ve günahları elbette vardır. Yanlışları elbette vardır. Ama İran’ı tümden İman sınırları dışında göremeyiz, gösteremeyiz. Hele hele, İslam Dini’nin en büyük düşmanları olan Haçlı ve Siyonist devletlerle aynı kefeye koymak hangi mantık, ölçü ve bilgi iledir. Enteresandır, Yahudi’sini Hıristiyan’ını cennete sokmak için yırtınan birçok ılımlı İslamcı ve onlara inananlar da İran’daki Müslümanları İslam dışı olarak görmekte ve göstermektedirler. Bunda bir değil birçok gariplik yok mu?
Erbakan Hocamız İslam Birliği için çok gayret sarf etti ve başardı. Bu ölçüleri çok iyi bilen hocamız elbette İran’a da gitti ve onları da bu birliğe dahil etti. Bu İran’daki bazı iman sınırı dışındaki inanışları ibra etmek anlamına mı geliyor?
Bir de kolaycı bir güruh türedi. Bizler Suriye’de karşılıklı Müslüman katliamının önlenmesi için çalışmalar yaparken, Esetci damgasını vuruveriyorlar. İnsaf kardeşim! Son yıllarda İslam dünyasında katledilen milyonlarca Müslüman’ın nasıl ve ne maksatla katledildiğini unutacağız, herkesin de unuttuğunu zannedip sadece Suriye’yi ele alacağız, katliamı durmaya çalışan Milli Görüşçülere “Esetci” damgasını vuracağız. Bu ne insafsızlıktır?
Mezhep kışkırtıcılarının amacı bellidir. Bizi birbirimize kırdırmak. Sonra da rezil istila ve katliamlarını yaparak, İsrail’in önünün açmak, Haçlı seferlerini nihai zafere ulaştırmak. Bu oyunu bozmalıyız. Müslüman katliamını bir an önce durdurmalıyız. Onların bu oyunlarını bozacak olan yegane tedbir İslam Birliği’ni oluşturmaktır. Hem de bir an önce!
İslam Birliği, İslam Güvenlik Kuvvetleri, İslam Ekonomik İşbirliği, İslam Kültür İşbirliği…
MÜSLÜMANLARIN AHI
Acaba kime karşı kimin için,
Getirip kurdun bunca silahları?
Bir an önce kur İslam Birliği’ni;
Kurtar Müslümanları, sil ahları!
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Kardeşim,
Bu söylediğiniz hayale bile sığmıyor. Aklı-mantığı bir yana koyduktan bu yana müslümanlar sadece güdülüyor. Çrpık bir kader algısıyla kendimizi sorumsuz ve tamamen aciz görerek aslında Rabbimizle olan bağımızı da koparmış bulunuyoruz. Bir delinin veya kölenin dini mesuliyeti var mı? yok. Aklı düşman sayan ve birilerine taparcasına bağlanmayı kutsayan bir din algısıyla bizim deli ve köleden ne farkımız var? O zaman biz din dairesinin içinde miyiz? dışında mıyız? Bu tür bireylerden meydana gelen toplumlar birlik olsa ne olur olmasa ne olur?
Saygılarımla.