- 1172 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ebedi Sevgiliye Doğru/ Kadere İman
Gecenin ikisi olmuştu. Bir an önce kendimi toparlamalıydım. Günün yoğun telâşından uzak, sakince düşünmeye ihtiyacım vardı. Zihnimi tekrar bir anti virüsten geçirmeliydim. Düşüncelerimi sorguladım. Son yaşadığım imtihandan dolayı yeniden kara bulutlar zihnimi işgal etmişti. Bir şeyler yapmam lazımdı. Bu karamsarlık yeni bir fırtınaya işaret ediyordu. Yaşam kaliteme, maneviyatıma hem de sevdiklerime zarar verecekti. Dinimizin keşkelere izin vermediğini biliyordum. Kadere imanımı yeniden tazeleme vaktim gelmişti.
Hemen Ayet, Hadis, menkıbe ve beyitleri araştırmaya başladım; Okudukça rahatlıyor, düşünce krizim yavaş yavaş sakinleşmeye başlıyordu.
‘’Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık. ‘’1
Hz. Ali (R.a) anlatıyor: "Biz bir cenaze vesilesiyle Baki’u’l-Ğarkad’da idik. Derken yanımıza Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere bir şeyler çizmeye başladı. Sonra: "Sizden kimse yok ki, şu anda cennet veya cehennemdeki yeri yazılmamış olsun!" buyurdular. Cemaat: "Ey Allah’ın Resûlü” dedi. Öyleyse hakkımızda yazılana itimad edip ona dayanmayalım mı?"
"Çalışın, buyurdular. Herkes kendisi için yaratılmış olana erecektir. Cennetlik olanlar, saadet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır. Şekâvet ehli olanlar da şekâvet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır!" Sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız" 2
Ebu’d Derda radıyallahu anh şöyle buyurdu:
-Arpa ekmeği yeyib, kıl elbise giymekde iş yoktur. Asıl önemli olan: Allah’dan râzı olmakdır
Birgün Mûsâ aleyhisselâm münacaatında şunları söylüyordu:
- Yarabbi! Benimle konuştun. Bunun için beni seçdin. Daha önce bir beşerle konuşmadın. Hangi amelim için bana bu ihsânı yapdın?
Şu cevabı aldı:
-Ya Mûsâ senden râzıyım. Buna sebeb hükümlerime râzı oldun.
Abdülkâdir Geylâni kuddise sirruh buyurur:
Ey oğul! Kadere rızâ göstermek, kavgalar, çekişmeler ve didişmeler sonunda dünyalığa nâil olmaktan daha güzeldir. Kadere rızâ göstermenin siddîklerin kalplerinde husûle getirdiği tatlılık, nefsânî arzularla zevklere nâiliyetin verdiği tatdan çok daha büyüktür.
Allah dostlarının nazarında, kadere razı olmak, dünyadan ve bütün dünyadakilerden çok daha tatlıdır. Zira Allah’ın takdirine razı olmak, her hal ü kârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar..." 3
Bir gün Sümbül Sinan Efendi, ders esnasında dervişlerini çetin bir imtihana tabi tuttu. Onlara dedi ki: “Ey bir avuç topraktan ibaret olan canlar! Bu âlemin nasıl yaratılmasını isterdiniz?” Her derviş kendi gönlünce cevaplar sundu. Sıra Muslihuddin Musa Efendi’ye geldi ve yüzünde elmaslar oynaşan Sümbül Efendi tatlı bir tebessümle: “Eee, bir de sen söyle bakalım Musa Efendi, sen nasıl bir dünya isterdin? Âlem bir nizam içinde…” Musa Efendi başını kaldırmadan cevap verdi: “Efendim, bu âlem öyle tatlı bir nizam içinde ki; buna bir şey ilave etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez!” Sümbül Efendinin istediği de buydu. Ay yüzünde görülmemiş bir ışık belirdi ve dedi: “Aferin derviş Musa ! Demek her şey merkezinde, böyle olmalıydı diyorsun! Öyleyse senin adın bundan böyle Merkez Muslihuddin olsun!” Bundan sonra derviş Musa , Merkez Efendi ismiyle gönüllerde taht kurdu...
Okuduğum sözler ve aldığım manevi ilâçlar yavaş yavaş tesirini göstermişti. Kara bulutların zihnimi birer birer terk ettiğini görüyor gibiydim. Yeis ve hüznüm kayboluyordu. Yeniden istikamete giden yola girmiştim. Gönlüm ferahladı. Hayat planımı tekrar gözden geçirip amaçlarımı belirledim. Ömür kısa ve vazifeler çoktu. Lüzumsuz yere ailem ve sevdiklerimi de üzmeye hakkım yoktu. Rızık ve ecel bile takdir edilmişken ne diye bu kadar üzülüp kendimi harap edeyim ki diye düşündüm. Benim kul olarak vazifem çalışmak ve dua idi. Takdir Allahü Teâlâ’nındı.
Ne diye üzülürsün Ey Can
İstikamet yolundan gitmelisin
Çalış ve dua et Ey Can
Takdir Allahtan’dır sabretmelisin
Nefsimin, şeytanın ve yardımcılarının hayat imtihanımdaki vesveseleri bu kez daha çabuk bitmişti. Gençliğimdeki imtihanlarım gözümün önüne gelmişti, film gibi seyrediyordum. O demler de bundan daha hafifleri atlatmam bile günler alıyordu. Şimdi ise birkaç saatte imtihanın sırrını çözebiliyordum. Manevi ecza dolabında ihtiyacın olan ilaçlar/ ilimler elinin altında hazır oldu mu ve onları gerektiğinde içiyorsan/okuyorsan, problemlere gülümseyerek bakıyorsun.
Daha önce yaşadığım ağır imtihanda ezberlediğim bir beyit aklıma gelmişti. Onu A4 kâğıda yazıp uzun süre evimin duvarına astığımı hatırlıyorum. Her okuduğumda sakinleştirici ilaç gibi rahatlatırdı. Şimdi yeniden almam gerekmişti. İyi de geldi…
H.z Ömer (r.a)den özlü şiir
Gönlünü ferah tut sen
Allah’tır işleri takdir eden.
Takdir edilmeyen başına gelmez,
Kurtulamazsın alnına yazılandan.
Mevlâm’a sonsuz şükürler olsun ki Müslüman doğmuşuz ve dinimizden kopmak yerine daha çok sarılmışız. Tüm çözümler Ayet, hadis ve Allah dostlarının sözlerinin içinde mevcut, yeter ki çözümü yanlış yerlerde aramayalım. Tercihlerimizi dikkatli kullanalım.
1: Kamer Suresi,49)
2: Leyl 5-7). Buhari, Tefsir, Leyl, Cenaiz 83, Edeb 120, Kader 4, Tevhid 54; Müslim, Kader 6, (2647); Ebu Davud, Sünnet 17, (4694); Tirmizi, Kader 3, (2137), Tefsir, Leyl, (3341).
3: (Fethurrabbani 51. meclis)
Mihrican Ulupınar
27.04.13
12:43
YORUMLAR
İyi de kardeşim, din niye var, günah-sevap, cennet-cehennem niye var, dua niye var, sırat niye var. Böyle bir din algısıyla, aklı ve cüz-i irafeyi yok sayarak kulluk sorumluluğunu bir yana bıraktığınızın farkında mısınız. Ben kaderimi yaşıyorsam, bunda benim sorumluluğum ne?
Mihrican Ulupınar
Bazen öyle bir imtihan gelir ki kadere iman ile ayakta durabilirsiniz.
Biz elimizden geldiğince dinimizin ve cüzi irademizin gereklerini yerine getireceğiz. Çok çalışacağız hem de çok... Bu bilgiler(ayetler,hadisler,) tembellik değil aksine ruha güç veriyor.
Yorumunuzla yazıya değer kattınız çok teşekkür ediyorum. Sorgular bizi hakikate taşır inşaallah. Saygı ve hürmetlerimi sunuyorum değerli kardeşim.