Kifayetsiz ve Kafiyesiz Kalamazdım Mistik Manzumende / Şulenar
hayrettin taylan
Şairzal:
-Kapat gözlerin dedi zaman çabuk geçiyor.Saliseleri de kapat. Sen yoksan zaman da yok.
-Aşk var, sen ve zaman yok.Zahirlerin zahirelerindeyim. İçim daire daire sevgine denizine açılmakata.
-Hayra yorulmuş hayrın sularında kendime yenilmiş bir umut sancısıyım.
Mukadderatın kendisiyim. Yeni zamanların algısındayım.Kendimle seni taşıyorum başlangıçlara.
Yol eşitlerini, zaman hızını, aşk bütün haşmetini veriyor.Bana , seni daha çok zamanla tanıştırmak düşüyor.
-Kalp atışlarım çaresiz seni düşündüğümde. Çaresizce atışlarını yazdırıyor cümlelerime.
Hadi, zamanımı al koynuna. Saatimi yüreğinde unutalı geçmiyor zaman. Aradığım zaman sensin.Biraz daha zaman ver dedikçe dünya yaşlanıyor sırtımda. Umudun vanası açılıyor.Sana doğru akıyoruz.
Şulenar:
Ben aşkına şuleyim, aradığım ,arındığım, arıtıldığım, eridiğim, beklediğim, ömrüme eklediğim kelimeyi buldum.Şairin dudağına, tertemiz bir buse koydum.
Bir öpücük kadar temiz bir dünyan, sevdam, gelişim var.Dudaklarındaki kirli geçmişi temizlemeye geldim. Bir öpücük kadar güzel, temiz,içten, istendik yarınlar sunmaya geldim.
-Buseme meylini artır şairim.
Şairzal:
-Kırılgan bir geçmişin erinmişi değilim, yaşanmışıyım. Bir can kırığı fanusunda yaşadı giden. Yüreği kendisi kadar aşktı.Aşktan zamana geçti, geçtiği yara aralarında yarim olarak kaldı.Zamansızlık, onu da sildirdi yürek taşlarımda.
-Eriyen kayalarımın arasında kayboldu gitti. Eskiz bir özlemin tabu kadastro müdürü değilim. Eski aşk toprağıma ektiğim sevda meyvelerini zamanla yemek normaldi.
Şimdi , mistik sürreyalar ortasında parıldayan seni yaşıyor her halim.
“Sev beni” ...
Yıldız öbekleriyle söz öbeği ol cümlelerimde. Beni yüklemine zaman zarfı yapıp açıver aşkın tüm saniyelerinde.
Şulenar:
-Mum ışığından umutlar yaptım karanlık yalnızlığıma. Meğer, bir ömür seni beklemişim. Meğer içimdeki çocuk yeni doğuyormuş. Kulağına ezan okudun, başladım senin namazını kılmaya.
-Namazına duran mistik algılar dervişesiyim. İtikadımca sağa sola selam vermek olmazdı. Seni sevince sola selam verip bitirdim namazı.
-Sevdanın duasına durdum. Ya Rabbim, beni bu güzel aşkın yüklemi yaptığın için sana minnettarım dedim. Her şeyin hayırlısını diledim, dilemenin en özel yerinden.
Şairzal.
-Başucumdan güzel yarınları açan, güzel kelamları yazan muştulu bir kalem vardı.
Ve
İlk kezlerinin ucunu açan ufkun öznesi olarak yazdım seni.
Sevdanın en doğusunda gün’eşim olarak doğdun.Bütün medeniyetler gibi beşiğini saldın kadınsal ışıltınla. Bir aşka kaşif olmanın huzurunda kendime yeni atlaslar sundum.Seni sevmek her renge denk geliyordu.Seni tanımak egzotik bir kıta gibiydi. Her şeyin kozmik algılara götürüyordu. Ben’le tanışan ben’in d’okunmasıydı.
Elif, kadar ilk, aşk başı dik ve bütün ilkleri yaşamaya başlangıçtım.
Mim kadar yüreğimde mumyalı tutkular birikmiş, alfabenin sonunda alfalarını sunan gerçeğin ritmik sevgilerine teslim oluyorduk.
-Aşkı , hecelere öğretiyordum,cümlelerim kaldırsın diye.Yeni kelimeler sevgimizin yapım ekleriyle türedi. İsimden isim yapan yapım ekleri gibi aynı sevda isimlerine türetildik.
-Sev
-Sevgi
- Sevgili
- Sevgililik
Huzur,sadakat, kavuşmanın sadakasında yeni anlamlara beni teslim ediyordu.
*Bu devrin şuurunda kendimi bulmuş, bilmiş, aşmış, ruhsal derinliğini keşfetmiş, ustaları iyi bilen yaşayandım.
Şulenar:
-Kaç tarih sen gibileri yazdı.Böyle cümleleri manalara ağlatan kaç zeka örüntüsü var bilemedim.Seni okudukça ustalarını merak ettim.
Birkacını öğrendim, onları okudum. Sen ustalarını aşmışsın şairim;ama ustaların cevher, ustaların ruhsal aydınlanmanın arifleri.
-Sen de benim Cemil Meriç’im ,Kafka’m, Gazal’im, İbn-i Sinam ,Mevlanam,Tolstoy’um,İbn-i Rüşt, Muhammed İkbalim… sen de…daha nice senin eridiklerinde kaldım.
-Kaç menkıbe benim için mistik kurgular yaşadın.Kavuşmayanların mevziinden kaç kez vuruldun imkansızlığın sızılarına.
-Bir aşığı öldüren kurşunlar, sözler,tavırlar, duruşlar, damlalardır.
Şairzal:
- Sümeyye gibi yüreğinde et doğranmış menkıbesi aşkında olan özeldin. Bense başı kesilmeye kurban edilmiş aşkın İsmailiydim.
-Tam sana kesildiğimde kurban olacak yarınların simgesi geldi.
Dur, dedi bayramınıza daha var dedi zaman.
Ben de mistik algının Zeydi gibi taşları göğsüm eridim.Taş bağrımdaki taşları eritmek için damlalarınla bir su değirmeni yapıp erittim.Zeyd gibi ufaladım imkansızlığı.
-Ve zor olan gerçek aşk ile aşk arasında kirlenmişlikten arınmaktı.Toplumun toplamıyız sonuçta.Onlar gibiyiz, onların benzerlerinden üretilmiş egolarımız, nefsimiz var.Arınmışlığı bilmeden şirkin ortasında sirk oynamayı aşk sanan doyumsuzluk failleriyiz.
Şimdi kifayetsiz kaldığım bu kafiyeli belirginlerde, ezberlenecek bir şiir gibi değilim. Tam aksine imgesel, derin, bilinçli, inançlı bir özneyim.
-Sen ,Yusuf’ yaptın beni uzaklardan. Züleyha’m olarak ayak bastığın manaların, yerlerin, yarlerin yolcusuyum.
-Aşkın denizinin fethine gelen Hayrettin Paşa’yım.Çerkes adasını da fethe geldim. Etrafındaki anacıl surlar, sırlarla dolu. Ben sevdanın atomlarıyla geldim.Fethi sensin, ruhu sensin bu aşkın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.