SEVGİLİYE MEKTUPLAR: HAYATIM DEĞİŞTİ
İnsanlar hep çok şekilciydi bu dünyada, zarfa değer veriyorlardı ve görünüş herşeydi, ben şöyle derdim arkadaşlara; bakıyorsunuz şekle şemale, çıkınca huzura şeklinizden sual olunur yahut ayrılır mısınız acep yaradanın karşısında, içimde harkulade bir aşk mektubu olsa ve çamura düşse, siz onu almazsınız kirlenmiş sayarsınız, oysa neyin kirlenip neyin temiz olduğunu bildiğinizi sansanızda gerçeği ancak o bilir o görür, harika bir kapak ve zarf mükemmel bir tasarım ve içi küfür dolu, hangisini okumaktan haz alırsınız allah aşkına, yaratılanı yaradandan ötürü sevmek en güzeli değilmidir yüreği inançlı bir insanın? Çok üzülmüştüm, hayatın içinde ve dertlerim vardı, yağmur yağıyordu şakır şakır, tam beni eve götürecek otobüsü bekleyeceğim durağa doğru yol alırken, yolda bir zarf gördüm. Kapalıydı. Durdum aldım. Adres varsa ulaşması gereken yere ulaştırırdım. Adres yoktu, belli ki elden verilecekti sevgiliye… Kirliydi zarf ve içinden bir hayat çıktı, hayatım değişti. Çirkin demeyiniz, içindeki güzellikleri ne güzellikleri sakladığını bilemeyiz dercesine hayatımı değiştirdi… İşte içindekileri;
“Ben çocukken bir düş kurdum başıma geleceklerden habersizce, gözlerimiz perdeliydi ve biz acizdik aslında bu dünyada ve insanlar kendi kaderini kendi yazar diye kocaman bir yalan söylenmişti bize, sanki ilahi kalem bizim elimizdeydi, sanki alnımıza yazılan yazıların akibetini biz belirlermişiz gibi…. Düşleri vardı beni oyunlarına çağırsalar bile iştirak edemediğim arkadaşlarımın, ben kendimi bildim bileli elimde bir kalemle kalbimde bu insanlara layık olmalısın sediyle yükselen bir büyümüşlüğüm vardı ve vaktim bile yoktu oyun oynamaya, bu hayat benim değildi ve ben sanki bunu dünyaya geldiğimde anlamışçasına haykırırcasına ağlamıştım kimsesizliğime… Herkes bir şeyler oluyordu; doktor, savcı, hâkim ve bana geliyordu sıra ayağa kalkıyordum zafer kazanmış bir komutan gibi çocukça aklımla “Ne olacaksın?” sorusuna karşın “Zengin olacağım” diyordum, veren ve alan gücü yüreğimde hissetsemde çocuk yüreğimin anlamlandıramayacağı şekilde…
Zengin olacaktım evet, üç kamyon alacaktım, kimbilir kaç yüreğine duygu üflenmemiş insan böyle bir cevap karşısında ticari zekâsıyla taşımacılık yapacağımı düşünürken ben amaç edinmemiştim düşüncemde ve bu dünyanın maddi servetine göz dikip yaşayamamıştım ki, gerekte yoktu herşeyin sahibi o idi. Bizler emanetçiydik aslında ama farkında olmadan bize verilen emaneti bile kırmakta kullandık birbirimize karşı, kardeş kardeşi kırdı… Ben o üç kamyonu alacaktım, meraklı gözlerle bana bakan insanlara cevap olsun diye anlatıyordum sadece yanımda yaratanımı hissederek ondan başka kimsemin olmadığı bilincinde neler yapacaklarımı anlatıyordum. Birincisine binbir çeşit elbise dolduracaktım ben ve açık olan kalmayacaktı açıkta kalan, ihtiyacı olan herkesi giydirecek kadar yetecekti, ikinci kamyonda ağzına kadar yiyecek dolacaktı ve aç kalmayacaktı çevremde açlık oyunları oynanmayacak ve savaşmayacaktı insanlar kendileriyle, gece kapılarının önünde bir poşet bulacaklardı, içindeyse ihtiyaçları…
Üçüncü kamyon hayatımda en sevdiğim kamyondu işte hemde baştan aşağı kırmızı, aklınıza gelecek her türlü oyuncak olacaktı içinde ve kimsesiz çocukların abisi olacaktım ben, onların gözlerindeki ışıltıyı gördükçe muttluluk akacaktı bereketiyle birlikte ve güzellikleri paylaştıkça mutlu olacaktık hep beraber, annesi babası olmayan bir yanı yarım kalmış çocukların abisi olacaktım ben ve bu düşü taki 17 yaşında platonik aşkları tanıyana kadar tek başıma taşıdım ve kimseyi almadım bu düşün içine, bu düş bizim düşümüzdü sevgili aslında ve ben senin yokluğunda bile düşlerime bir başkasını almadım. Biliyordum o da benden başkasını düşünmedin ve benden başkasını düşlerine almadın, bekliyordun aşkla, beklediğim gibi… Yalnız bırakmazdın beni…
Şiir yazmaya başlamıştım ve ben o düşe senli bir düş daha ekledim o şiirleri yazacak ve ellerin ellerimde gözlerin gözlerimde bu çocuklar için büyük bir yazar olacaktım ve senin hayranlık duyup sevdiğin tek yazarın ben olmalıydım. Gaybı ancak o bilirdi. Ben sadece o platonik aşkın ortasında benim yanımda yine aynı ilahi aşka brünüp elleri ellerimde sıcaklığını hissettiğim ve tek vücutken diğer ellerimizle o çocuklara birer anne birer baba olabilme düşünü kurmuştum sevdiğim. Nerden bilirdim annesizliğin bu derecede zor olacağını, babasız kalınca insanın bir yanının yok olduğunun gerçekliğini…
Ben babamı hep korkarak sevmiştim oysa, evin lambasını değiştirirken de ağlamıştım sevgimi gösteremesem de ona bir şey olacak diye hıçkırıklarla ve zorla yatıştırmışlardı beni saatler sonra, çünkü ben gösteremesem de sevgimi babamı babamdan çok sevmiştim sevgili, senin gibi…. Yoksa ben keşkelerine gömmek için sevmedim seni…
Günlerden cumaydı, şakır şakır yağmur vardı, ilk ben attım adımımı dışarı, dizlerim taşıyamadı yükümle ağırlığını, yığıldım hayatın ortasına saçlarımdan yağmur yağmur sen düşerken damla dalma ve ben sana sarıldım ve ben yine seni yüreğimdeki canıma sardım, yağmur değip üşütmesin seni, ıslanıp hastalanmayasın diye…
Üşüdüm, geceler boyunca üşüdüm merhametsizliğin orta yerinde ayaz gecelerde, artık bırak yüzümü sesimi bile duymak istemiyordun ve ben gerçekten üzülüyordum bana karşı yaptığın her harekette ve sen bana diyordun ki beni sen yarattın, gözümün nuru insanların yaratmak gibi bir kudreti yoktu bunu sende biliyordun, hayat sana yalan söylüyordu ve sen o yalana inanıp beni karşına alıyordun ve ben ölüyordum.
Artık gerçekten ölüyordum, sadece bir gül gibi solmaktan geri kalmamış bir ruhla, kurumuştum can çekişiyordum avuçlarında, ah seni senden fazla sevdim ve gaybı o bilirdi emin ol bunca gözyaşlarının sel olup akacağını ve senin sonum olacağını bilseydim, gösterseydi gaybi yaradanım bana yine seni severdim, çünkü ben seni aşktan bile fazla sevmiş en güzel bekleyenindim.
Aşırı hassastım hayatın içinde ve hala öyleyim ki hakkıma girenlerin ahirette ızdıraplarını yüreğimde hissettikçe üzülüyorum onlar için, merhamet diliyorum içten içe, bana zarar verdiler belkide ama yinede dua ediyorum ben onlara, affetmesini bilmeyen insan affı bulamaz o yüce huzurda, o da söylüyor yüce kitabında…
Ve sen yüce kitabı içinde saklayan bir insan olarak ben seni iki kat daha fazla aşka bulayarak sevdim ama gel gör ki bu zamanda görevini yapmıştı şeytan ikimiz içinde oynamıştı oyununu ve sen sana ne kadar iyilikler içinde gelsem kötü görüyordun artık, ne söylesem yanlış anlıyordun ve bana azrailin elinden ölüm solutuyordun, ben bunca zaman bize engel olanların sonunda cesedimi ayaklarının altına almana rağmen o aşkın yüceliğini anlatmaya çalışırken sana sen bana sanki içindeki aşkı kine bulayıp geber diyordun içten içe ya da kötü davrandıkça kimsesiz çocuk yanıma böyle azarlar gibi görünüyordu bana koskoca bir hiçsin dercesine, hiçtim.
Sensiz bir hiçtim ve sende idrak edememiştin sana mesaj kutusunu doldururcasına mesajlar yağarken cevap verdiğin tek insan olmamın sonunda bizim bunları yaşayarak tek vücut olacağımızı ve yaradanın böyle dediğini anlamamıza engeldi şeytan, ben yok yere aşk olsun diye sevemedim platonik olsa bile, hamd olsun ellerinin kokusunu yitiririm diye sen yokluğuna sürgün edip kalemi bana karşı kırsanda, bu aşkı bir firavun görse secdeye düşerdi alnı imanla dediğim zamanlarda gözlerime yaşları eksende, ben hayatın bana verdiği o zor sınavların yanında şeytan tüm ateşlerini alıp bana gece gündüz aldığım her nefeste “O senin yanında üzülür” diye vesvese verirken, suskun zamanlarımda ağladığım anlardaki yokluğumu seni cezalandırma olarak yanlış anlasanda gülüm, ben sen benim sesimde bu titreyişi hissedersin, beni sıkıntıya sokan şeytanın o vesvesesiyle üzülürsün diye sustum, ağladım ve seni senden fazla düşünerek hatta senden fazla severek canım bu halde yandım, mecnunun metrasi yoktu, şirin ferhatı bir başkası için terkedip gitmedi önünden ferhattan dağlarcası varken, aşk oyun değildi, sevdaysa şaka...
Bu ağlamalar mübahtı gözünde bana ama ben seni hep sana kıyamadığım olduğum için kaybettim, sen benim can özümsün sevdiğim. Nefesimi analiz etseler aldığım havada bile sen çıkarsın aslında, görebilirsin.
Ama insan yaşadıkça anlıyor gülüm, senin yanlış anladığın o zamanlarda bana sen hala düşüncelerini bana diretiyorsunlarını söylerken de senin diretmelerini göstermeye çalışıyordum, sevmediğin şeyi sevdiğine yapma ruhum üzülüyorum, haddinden fazla üzülüyorum ve sen hala yüreğimin ilk göz açtığı, ilk gördüğüsün.
Merhametsizliğin ise bana karşı anlamı yok, biliyorsun bu yolda kimsemsin, ben boş yere şeytanın sınavımı zorlaştırmak arzusuyla sana verdikleriyle cezalandırılıp kimsesizliğe mahkûm edildim.
Olsun sen varsın içinde, hayalin bile de olsa zerre kadar bil ki ben şükrüme şükür katarım kokun var diye, çekerim çekilecekleri ve sığınırım yaradanıma, aşkla yok olurum, hamd olsun sen kokar mezarım, taşım. Beni hayattayken saramasan da canım, cezalandırmaya devam ederken otursan mezarımın soğuk taşlarına buram buram kokar sen ve bahar gelir bana, ellerin toprağıma deyse görürsün kü aşkım, toprağımda gizlenen ne kadar güzellikler varsa tohum tohum, çiçek açar, sen bana geldin diye düğün dernek kurar can özüm.
Ah bir anlayabilsen. Şimdi omzuna düşse başım, ben bir sen olur gözlerimden akarım canım, o kadar sevdim seni de… De’si beni bitiriyor işte sensizliğimde, hüküm yedikçe… Anladım ki kalbimi benden daha iyi bilen yaradanım, seni senden daha fazla sevmenin yetmeyeceğini seni senden daha fazla anlamamı istediği için bunları verdi bana aşka bulayıp, hamd olsun. Şükürler olsun ki beni vücuda getiren o ilahi yaratıcının sevdiği kullarındanım, pişiyorum o aşka bu sınav dünyasından sevdiklerim, canım dediklerimi ateşe bulayıp verse de… Aşkta hamdım, sende yandım…
Koşarak geldiler ardı sıra, hayatın ortasına güçsüz düşünce gözyaşlarım yağmuru bastırınca, evladından sınav olan bir baba, “La Tahzen can, üzülme, boş değil bunlar, sınav dünyası, neler yaşıyorsun bilemiyorum ama belli ki ağır, belli ki ateşten gömlek, geçecek can kardeşim gerçeği göreceğiz, şeytana yenilmeyeceğiz bizi bizden daha iyi anlayacak sevdiklerimiz ve biz güleceğiz, hadi kalk, bak yağmuru hiç etti gözlerin, bu nasıl bir azap ki kardeşim, seni böyle görünce ben bittim, unuttum evladımı bile…” Diyince doğruldum, sanki dünya seferber oldu benim için, gökkuşağı bana destek veriyordu, tanımadığım insanlar üşümemem için uğraşıyordu ve bilmediğim yerlerde sen öldüğümden habersiz sensiz, Yaşıyordun. Mahkum ettiğin sensizliğimde ölüyordum.
Bir bahçenin gülü evladı olan dikeni için diyordu sanki sınavı özetlercesine; “La tahzen, üzülme, bakın bana kokusu bile yok, siz en azından ağlayabileceğiniz bir varlıkla yaşarken, ama yaşıyor insan, allaha sığınıp, şeytan ne kadar hata yaptırsa da düşünerek yaşıyor, geçiyor kırgınlıklar, geçmeli unutmalı da zaten, sen ben dememeli biz olmalı bu hayatta, şükrettiğim tek noktası var, her ne olursa olsun beni ben olarak seven bir yoldaşım var yanımda, alnı secdeye benimle bir düşen, şükrediyorum ama umutsuzluğa yer yok, Allahımdan hala ümitle istiyorum, diliyorum dileklerimi, sen ki böyle bir aşkla böylesine bir sevgiyle üreten birisin, o aşk sende oldukça kardeşim Allah her daim yolunu açık edecek ve sana istediğin herşeyi verecektir, silkelen hadi”
İçimde bir ışık ve aşkımda bir aşk ki ben kendişme baktım şöyle, daha ilk gün kü gibi zerre kadar eksilme yok sevgimde, karşımda seni gördüm hayalinle ve bana koşuyordu, birden atıldım düşeceksin diye korkarak yine, koştum sarıldım sana sıcacık, yüreğimde bir yangın bir aşk, aşkımda bir ışık… Ben seni senden fazla sevdim be, anlamıyorsun derken bana sevdiğim, göremiyorsan ben napabilirim demiyorum asla… Çünkü ben seni senden fazla sevdim ve onun için sende aynı ölçüde sevdikçe asileştin. Ama artık gel sevdamızın ölçüsünde farkındayız biz, kin tutmaz kalplerimiz, ilacıdır birbirine gönüllerimiz, o yüce kelamı içimizde taşıdıkça sevdiğim ben seni her gün elime aldığımda bir vav gibi aşkın huzurunda eğilip bir elif gibi sevdim ve ben aşkım seni nun gibi kalbime yazdım. Keşkelerime gömmek, seni üzmek için sevmedim. Bilseydim müptelası olduğum o güzel gözlerine yaş ekeceğim, yaşların varken gözlerinde yaşı silmek için onca insanın arasından yaradanım bunları yaşatmayacak olsaydı sıyrılarak gelmezdim sana, düşünsene ruh özüm, iki gözüm.
Geldim evdeydim, tirim tirim titriyordum elimde telefon, artık nefesim ağır geliyordu, gözlerin yoktu, öleceğimden korkuyordum, üzülüyordum. Sesini de almıştın benden, kahrıma kahır ekledim, müsade istedim Azrailden… “Canımı alacaksan, müsaade et, birkaç çocuk tebessümü göreyim, kitap çıkarıp onlar için tebessüm edeyim onlara efendimizin sünnetine uyar gibi, merhamet edin, ben bu dünyada hiç gülmedim, bu hayat benim değildi, bir tek onun gözlerinde çocuk oldum ben, bir tek o bana dokunduğunda yaşadım gül koktum, bir tek o varken sıcaktı nefesim. Üşüyorum. Ölüyorum.
Bana ancak o can verebilirdi, öldürdüğü gibi, müsaade edin, onun gözlerine bakıp, milyonların arasında kitabımı gözlerinin en gerisine bakarak imzalarken ve ona demli bir bardak çay sunup ellerinin sıcaklığını ellerime bırakırken -emin olun elinin tersi ölümden beter, hele sevdiğin için yanlış anlaşılıp haketmediysen iki kere ölüm – nefesime güç verin, anlamasa da son kez “Seni Seviyorum, ahiretten öte. Anla!” dememe müsaade edin.”
Kalkamadım ayağa, zor da olsa içim üşüyerek harf harf merhamet ve aşk diledim yaradandan, o dost olduktan sonra düşman olsa ne dünya, o düşmaz olursa dost olsa neydi ve ben hamd olsun ki babamdan sonraki bu sınavımda aşkımdan çok şeyler öğrendim, düşlerimi sakladığım ruhtan neler öğrenmişim meğer ve biz bedelini çoktan ödemişiz acıların…
O zaman alacaklı biziz ey dünya, gerek yok bizi hasta eden kötü düşüncelere, sıkıntılara, biz bizi biliriz, allah kelamını ve korkusunu taşır kalbimiz, hamd olsun aşkta yanmasını, dilimize sevdayı şükre bulamasını da biliriz. Derken sıcacık bir cevap, kalbim nasıl ısındı, yanındayım aşkım dercesine, seni senin gibi seviyorum dercesine, ihlasla, aşkla, imanla, şefkatle ve merhametle hamd olsun.
Ben yaradanımdan yedi yaşından beri kendim için “Allahım, beni kendinden çok sevecek ama senin korkunu içinde taşıyacak, senin o yüce kelamını bilir kıymetine kıymet katıp saklayacak, gözlerine bakınca hüznü bulmadığım beni benden fazla anlayacak, ahiretliğini bana hizmet ederken kazanma bilincini taşıyıp, efendimizin eşlerini örnek alarak ve benim hatalarımı bile onların efendimize yaklaştığı şekilde yaklaşıp doğruyu gösterecek, ihlâslı ve sadık bir yoldaş, canparçası bir eş nasip eyle” diye dua etmiştim.
Şükür şimdi tüm o kötü düşünmeye sevk eden şeytanı kovduk yanımızdan, güzel düşünüyoruz, güzellikleri yaşıyoruz. Beni bilen biliyor, ben herşeyi yaşamayı eşine saklamış bir adamım… Hatalarımızda oldu olmadı değil, ama ben sevdiklerimi paylaşamıyorum gözümle bile, söz dinlemediler mi üzülüyorum, kızıyorum işte…
Herkesin düzeltmesi gereken bir kötü huyu var elbette, ben düzeltmeye çalışıyorum. Hatta eşim ellerini ellerime kenetledi, ellerimi koklayıp öpüyor bende onunkini, allah tüm kardeşlerimin evliliklerinde eşlerine itaatsizliği, asiliği ortadan kaldırıp ömürlük aldıkları her nefeste çoğalan muhabbet versin. Can vermiştim, ölmüştüm, yine onunla can buldum. O da gördü gerçeği hamd olsun, canım oluşunu… Kimsesiz çocuklar için hayal ettiğim kitabımı çıkarmak için harekete geçmem gerektiğini öyle yüce bir aşkla hissettim ki, eminim bu evren bize istediklerimizi verecek. Hissediyorum. Aşkımla birlikte hissediyoruz. Aşkımsın. Seni Seviyorum.
Allahım sana şükürler olsun. Merhametini esirgeme bizden. Allahım… Aşkımızsın. Seni Seviyoruz.”
Gözyaşları içine bitirir bitirmez, gözlerimi silerken telefonum çaldı.
- Aşkım, bitanem, ben çok düşündüm, hakikaten söylediklerinde haklıydın ruhum, insan yaşadıkça öğreniyor, şeytana uyduk birbirimize zulmettik aşkım. Ben sana ağladık, sen bana ağladın, bize çok ağladık, çok çektik bitanem. Allah herkese doğru yolu göstersin, bizler ki inançlıyız gül kokulum. Affetmeyen af ve mağfiret bulamaz, kitapta da yazıyor, bebeğim ben seni affettim, benim hatalarımı da sen affeder misin? Seni emin ol senden fazla seviyorum. Bir daha hiç üzmeyeceğim seni. Söz veriyorum.
- Bende seni çok seviyorum Aşkiştom, bana koşarken düşmenden korkup uçurumlar bile olsa aldırmadan düşecek kadar.
- Nasıl seviyorsun ruhum de bakem bir daha?
- Kördüğüm gibi aşkım, kördüğüm gibi,
- Ne zamandan beri peki?
- İlk günden beri….
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.