- 907 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
BEN ÖĞRETMEN O. D . 1
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Balıklı günlerin, deniz hasretiyle yanıp kavrulurken.Bir okulun müdürlüğünü yapmaktaydım.Yunt dağının bir köyünde.
Müdürlük dediysem sırf müdür değildim aslında;okulun hem öğretmeni,mutemedi ,ita amiri,memuru.Ayrıca okulda hademe olmadığından okulun ayni zamanda hasan efendisiydim.Üç sınıf ve odamın..
Kış aylarında öğretmenler ,uzaktan gelen öğrencilerim üşümesin diye sobaları da yakıyordum .O zamanlar taşımalı eğitim icad edilmemişti daha.Öğrenciler üç köyden günde 3-4 km yol yürüyerek gelirlerdi okula.Islanmışlarsa sobanın etrafı onlarındı birinci olarak elbiselerinden çıkan buharlara bakarak ders anlatırdım..
Öğle yemeklerini de yanlarında getirir sıraları üstünde yerlerdi .
O zamanlar maaşları elimizde yapıyorduk.Ek dersleri,vergi iadelerin yapıp muhasebeye onaylattıktan sonra alıyorduk paralarımızı.
Müdürlük makam parası öğretmenlerden biraz fazlaydı o fazlalıkta şehire bir sefer indiğimde eriyip gidiyordu.
Maaş günleri zor geliyordu,okulun tüm öğretmenlerin maaş cebimde başıma bir şey gelecek diye korkuyordum.Demek ki zenginlerde böyle huzursuz..
Sonra ki yıllarda bankalara hesaplara yattı da kurtuldum.
Merkeze bağlı köy olarak geçiyordu aşağı yukarı 40 km kadar uzaktı şehire.Tek arabası
vardı sabah 7 de köyden ,öğleden sonra 3 te şehirden hareket ediyordu .Kamyondan bozma otobüstü arabamızda.
Merkeze bağlı köy olduğumuzdan okul toplantılarına bizi de çağırırlardı.Benim gibi üç köy müdürü de gelirlerdi içlerinde en uzak ulaşımı zor olan benim köydü .
Toplantı uzadı mı arabayı kaçıracağım diye beni sıkıntı basardı.Müdürler genellikle toplantılar da saate çok baktığımda mı yoksa halimi bildiklerinden hocam siz çıkabilirsiniz derlerdi.Onlar kaldığımız yerden devam edelim derlerdi.
Derin bir nefes alarak garajın yolunu tutardım.Bazen perşembe gününe gelirse balığımı marulumu alır öyle giderdim.
Günlük işlerle uğraşırken bir gün bir kararname geldi ,Artvin’e tayini çıkan sosyal bilgiler öğretmeni yerine Diyarbakır’ın bir kazasından eş durumuyla O. D . adlı bir öğretmen tayin olmuştu.
Okulumda daktilom bile yoktu ,yazıları araya bir karbon kağıdı koyarak yazardım sonra sayı numarası giden evrak kayıt iş bitmedi birde onu yerine ulaştırmak önemli işim yoksa sabahtan otobüse gider tanıdığım öğrencisi olduğum velinin eline veya muhtara verirdim sarı zarfı .Diğer köylülere versem o hocam benim işim çok kusura bakma derlerdi bende bakmazdım...
Köyde telefon bir muhtarın odasında bir de ptt muhtarlığın önüne bir kulübe koymuşlardı
.Sağlam kaldığı günlerde oradan jetonla telefon ederdim.
Çocuklardan başı hiç boş kalmıyordu.Telefonun sesini duyan hemen koşardı .Boyu ahize yetişen .
__ Alo kimsiniz,kimi aradınız.
Bazen beni ararlardı milli eğitimden biz kapatalım yarım saat sonra hasan hoca gelsin diye.Çocuk koşarak haber verirdi.
--Hoca seni aradılar sonra yine arayacakmışlar.
Hemen telefona koşardım.Ben arasam jetonla düşürmek mümkün olmazdı milli eğitimi...
YORUMLAR
sizi geç tanıdım bu yüzden sayfaya düşen yazınızı da okumak için bir hayli geç oldu bir öğretmenin hele ulaşım ve yolu olmayan okulda ki mücadele verdiğiniz o günleri sanki ben yaşamış gibi okudum öğretmenlere eskiden saygı vardı sevgi vardı o kadar zor şartlar altında öğretmenliği severek yapmak bir anne baba kadar sevecen çocuklara bilgiyle besleyen öğretmenlerimiz en kutsal varlıktır öğretmen bir sanatçı en güzel eseri de talebesidir bu da benim sözüm teşekkürler öğretmenim tebrik ederim
Hasan hocam saygılar sunarım. Ellerin dert görmesin. Başımdan geçenleri kim yazdı böyle diyecektim. Sonra kim olur. Cefakar öğretmenlerimizden başka dedim. Çoğuna masal gibi gelir. Varsın gelsin. Memleket eksikleri ile bu hale geldiyse bilin ki sizin alın teriniz vardır. Sağlık dileklerimle devam edin yazmaya dört gözle bekliyorum anılarınızı. Çok yaşayasınız öğretmenim.
Sevgili Hasan Hocam
Öncelikle günün yazısı seçilmesinden dolayı bu güzel yazıyı ve yazarını kutluyorum.
Evet..Öğretmenlik zor zenaat...Neticede insan yetiştiriyorsun...O çamurlar, karlar, ıslanmış bedenler, üşümüş minicik parmaklardan ülkenin kaderini ellerine teslim edeceğimiz nesiller yetiştirmeye, o çamurlar içinde açan güller çıkarmaya çalışıyoruz.
Allah emeklerimizi zay etmesin.
Yazının devamını hemen okuyacağım
Selam ve sevgilerimle.
Hasan Özaydın
sami biberoğulları
Aloo orası neresi...
çevir ha çevir manyatörlü telefonu
kışın köy arabasına binip ilçeye inen köylü akşamüstü arabayı dürte dürte çıkarırdı köye:)
hatırlattığınız için teşekkürler hocam
saygılar
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın
yaşanmış güzel anılar.Ülkemin o zamanki halleri buydu kardeşim.
Devamını bekliyorum.
tebrikler.