Çarşıya Ben de İnemem
Gel de merak etme şimdi neden çarşıya inemediğini. Yazmadığına göre mühim bir şey olmalı elbet. Ya da yazmaya değmeyecek bir neden. Ne bileyim ne. Hem sorarlar adama sana ne, diye. Tabi ya banane. Ama merak ettim yine de. Neyi mi? İşte bunu:
“…Niçin (çarşıya) inemediğimi anlatmaya kalksam hem pek uzun sürer, hem de bir işe yaramaz. Biriyle karşılaşmak istemiyorum sayın olsun bitsin. Bunu keselim. Artık çarşıya inemem o kadar!..
Hikâyeyi böylece bitirebilirim. Benim bitirişlerimden biri olur. Olmasına olur ama hayır. Ne çarşıya çıkıyor, ne bembeyaz kahveye giriyor, görmek istemediğimin karşısına geçiyor, ne de kahveci ile konuşuyorum…
Evimde odamdayım. Bir ara yanıyorum. Anam sirke koyuyor. Okuma artık yat, diyor. Işığı söndürüp gidiyor. Etrafı dinliyorum. Kaşık adanın köpeği hâlâ havlıyor. Rüzgâr camları dövüyor ve kapıları sarsıyor. Işığı yakıyorum…
Bu da bir bitiriş şekli ama bu da değil. Değil, bu da değil. Çarşıya inemem; o kadar.”
Sait Faik/ Çarşıya İnemem
Evet, çarşıya inememesinin nedenini merak ettiğim kişi: Sait Faik Abasıyanık. İçinizden belki de gülüyorsunuz bana.” Yazmış işte yazar, ne sorguluyorsun”, diyor ardından da ekliyorsunuz; “İşin gücün mü yok?” diye.
Yok, evet yok. Aslında vardı ama şimdi yok. Ne mi vardı. E, ben de çarşıya inecektim. Ama şimdi inemiyorum. Neden mi? Söylememmm.
Faik’in neden inmediğini merak ettiğim için gülüyordunuz. Noldu? Şimdi de siz benim neden inmediğimi merak ettiniz hadi itiraf edin.
Hem, Sait Faik inmezken ben ne diye ineyim. Evimde oturayım, kırıp dizimi. Tam anamın istediği gibi. Üstelik ben inersem çarşıya, anam sirkeli bez nasıl koysun alnıma. Hadi diyelim indim çarşıya, döndüğümde sirke satar suratı bana. Yok yok, iyisi mi ben de çarşıya inmeyeyim. Zaten inemem ki! Neden mi? Faik söylemiyor neden inmediğini ama ben onun kadar ketum olamayacağım. Ee, ne de olsa bayanım. Ağzımda bakla ıslanmaz ki! İçten patlarım vallahi!
Bugün arkadaşlarımla Değirmendere’ye gidecektik. Yani çarşıya inecektik. Ama öyle gezip tozmak için değil ha. Bir iş için diyelim. Geçelim. Sabahleyin Hacer aradı. Sesi pek bozuk. Yataklara düşmüş, hastaymış. Özür dileyerek gelemeyeceğini söyledi. “Eyvallah” dedim, “yat aşağıya, bir de ilaç iç tok karnına ”. Birsu arkadaşım da dünden bildirmişti mazeretini. Kuzeninin doğum günüsü varmış. Tabi git kutla, ne denir? Akşama doğru bir hasta da Sümeyye çıktı başıma. “ne oluyorsunuz ayol” dedikten sonra geçmiş olsun diledim arkadaşıma.
E, kaldık mı Fatmanurla başbaşa. O da “Yok”, dedi. “Akşam akşam ‘çarşı’larda kız başımıza. “ Haklı, bir şey diyemedim tabi.
Bir ben kaldım ortada. Laf aramızda pek de pısırığımdır. E,bu yüzden çarşıya inemem, böyle tek tabanca.
Ama Faik öyle mi ya. Pısırıklığı, anasının izin vermemesi gibi hanımkız nedenlerinden çarşıya inemeyecek değil ya. Bak pek merak ettim nedenini. Kızdım billahi! Ben yazmaya değmeyecek kadar gereksiz ve bir o kadar önemsiz nedenimi söylüyorum sakınmadan. Ya Faik?
Ne diye söylemiyor neden çarşıya inemediğini? Şimdi diyeceksiniz; “Sorgulamak ne haddine?” Kabul, haddim değil. Sırf meraktan soruyorum. Ha, mümkün olsa yapışacağım yakasına; “ Söyle, Allah’ın aşkına, ne diye inemiyormuşsun çarşıya. Adamı çatlatma! “diyeceğim. Ama şimdi o, dertsiz tasasız, bir yığın angaryadan kurtulmuş, huzur içinde uyurken ebedi uykusunu, benim saçma merakımı gidermek için uyanacak değil ya.
Hem fazla merak şeytandan derler. Tövbe, merak etmeyeceğim şu dakkadan sonra, söz! Hem banane diy mi canım? Herkes kendi derdine. Ben ki hanımkızım , o vakit akşam akşam orda burda gezemem. Bu yüzden çarşıya inemem. İşte bu kadar!
YORUMLAR
Çarşıya inemez, bence yazarlar aç gezer, çok borç alır da ondan.Okuyunca ben öyle düşünmüştüm bilmem doğru düşünmüş müyüm:))Yazmak insanların çoğuna değersizdir.Bir akrabam bana malayani işlerle uğraşma demişti.Yazmanın ve okumanın kıymetini bilen ne yazık ki çok az .Yazarlar çok satamaz işleri değer görmez genelde zor geçinirler:))Selamlar
Oh be: Bu yazıya ilk yorumu ben yazıyorum. İlk yorumu yazmak niye önemliydi bu kadar? Eeee siz de bunu meraka durun bakalım.
Belki önemsiz bir nedeni vardı? Gayet hoş bir yazıydı sahiden. Fakat ilk yorumu ben yapayım demem bundan değildi.
Belki hava soğuktu o gün? Böyle yazılara ihtiyacımız var dedim okurken.
Belki alacaklılarına rastlamak istememiştir? Gülerken iyi hissettirebilmek hüneri olabiliyor demek bazılarının.
Romatizması var mıydı rahmetlinin? Gerçekten günü bu yazıdan gayrısıyla kapatmayacağım kesin. Ellerinize sağlık. Sıkı bir okur kazandırdı bu yazı size. Eğer öteki okuduklarımı beğenmezsem, böyle hoş şeyler söylediğim gibi söyleyiveririm, haberiniz olsun.
Belki anacığıyla kalması gerekmiştir? Bu da son aklıma gelendi şimdilik. Ama eve giden yol boyunca türetmeye devam edeceğim.