- 822 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK YAMALI ELBİSE 13.. bölüm
13. BÖLÜM
Asya Floransa ya geleli neredeyse bir hafta olacaktı Patronu gerçekten bir jest yapmıştı çünkü hayalindeki gibi bir otelde kalıyordu.
Hotel Berchielli nehir manzarasında bütün güzelliği gözler önüne seriyordu., aynı zamanda şehrin kalabalığını ve gürültüsünü geride bırakmıştı.
Bu sessizlik ve farklılık iyi gelecek dedi.
Leonardo Da Vinci!. DEDİ GENÇ KADIN BU ŞEHİRDE YAŞADI DAHA KİMBİLİR KAÇ YAZAR .. BUNU DÜŞÜNMEK BİLE Asyaya ayrı bir heyecan veriyordu.
Sanatçıların ruhunun yaşadığı bir yerde nefes alıyordu.
O kadar çok gezilecek yerleri vardı ki çocuk gibi seviniyordu genç kadın... görüşme için bir gün daha vardı , bugünkü durağı çan kulesi olacaktı.
Kule ince eve uzundur. Projeyi hazırlayan Giotto 1334 yılında inşaata başlar fakat, 1336 yılında ölür. Dolayısıyla, kulenin yapımı ancak 14. yüzyılın sonlarında tamamlanabilir; Gotik döneme ait olmasına rağmen kulenin çok renkli mermerlerle yapılmış olması ona Klasik dönem özelliği vermektedir.
sırf tarih kokuyor burası ,acaba burada doğsaydım nasıl bir yaşamım olacaktı.
Ayrılıklar ve ihanetler olacakmıydı, Demir hiç tanımayacaktım, Armondo ve yahut Antonino olacaktı.
Söylemesi bile tuhaf geldi, gülümsedi kendi kendine.
Nehir boyundaki yürüyüşler Arno nehri ; gerçekten duyguları kabartan bir yerdi.
Nehrin bu yakasında en çok gitmeniz gereken yer de Michelangelo Tepesi. Zaten bu kadar güzel olan her şehirde böyle bir tepe olur. David’in bir heykeli daha vardır burada. Akşam güneşi vakti gitmek için en güzel zaman bence. Fotoğrafçı bakış açısıyla ters ışık diyenler olacaktır, güneş karşınızda kalıyor çünkü fotoğraf çekecekken. Öyle diyecek olursanız da iki kere gidin diyeceğim! Tekrar karşıya döndükten sonra yine sağ tarafa, Santa Croce‘ye doğru yürüyün. Derici dükkanları ve güzel restoranlar vardır bu meydanın civarında. Kilisenin önündeki banklara oturup fotoğraf çekin, çektirin.
Klavyenin tuşlarına basarken , İtalyayı bu şehri yazıyordu Asya , gezdiği yerleri okuyucusuna anlatmalıydı.
Aşk dedi gülümsedi kadın burada bile aşk sınır tanımıyor ve aşıyor , emek buradada var.
Gittiği lokantaki garsonun anlattığı hikayeyi düşündü duygulanmıştı kadın.
Gündüzki konuşmayı düşündü;
Hikayesini anlatmak istiyorum elli yaşlarındaki o garsonun. Kanadalı bir anne ve İtalyan bir babanın oğluymuş. İtalya’da iyi İngilizce konuşan insan görmek imkansıza yakındır bilen bilir. Kusursuz bir Amerikan aksanına sahip bir İtalyan ve Fransızca ile İspanyolca da biliyor. Nasıl İtalya’ya geldiniz dediğimizde de, garsonluk yaptığı büyük bir gemide bir kadına aşık olduğunu ve İtalya’ya onun için yerleştiğini söyledi. Ne zamandan beri böyle bilmiyorum ama, epeydir böyle şeyleri duyunca gözlerim ıslanıyor, sarılmak istiyorum hikayesini anlatana.
Yaşlar aktı gözlerinden aşk her yerde yakıyordu Asyayı çünkü o büyük bir aşıktı.
Yazmaktan yoruldu bir an pencerenin havalanan perdesine takıldı gözleri kaç kere aynı manzarayı görmüştü ve hep o anlarda düşünmüştü.
Bu öyle bir acıydı ki , içeri giren havayı bile kırbaçlıyordu.
Açık bir yarası vardı kadının ve kanıyordu için için.
KANA SEN GÖNLÜM
kanaki bir şifa bul yarana.
Gönlüm kar olmuş , yaş dolmuş.
Aşkı atmış , görünmez baharlara.
Derviş olmuş bu yara , sonsuza yürür.
Her tomurcukta , tekrar debelenir acım.
Semaya bakar ellerim...görünmez gözlerin.
Seni öyle sevdim ki yar.
Ne biter ateşim , ne biter yaşlarım.
Gül olunurmu sevgili,işte yine soldum yar.
Kanıyorum şifasız sularda yüzüyorum.
Takatım kalmadı sana , hicranı yakıyorum.
Derdimi derdimle tokatlıyorum.
Acımı yalnızlığıma sürüp
dahada kanıyorum.
Ayrılık kozasını örüyor.
Masamda amanyok kokan mumlar var.
Kalbim deli deli çılgın bir sele kapılmış.
İradem kırık çoğu zaman nasırlı bir acı olmuştur.
Hep suçsuz olmak kanatır beni , uçurum arar yüreğim.
Serseri bir mayın tanır .. gönlümü yanarım.
Her kaçış tekrardan seni bana getirir ölürüm.!
Cihana mermi dayanmaz, diritir aşkın beni.
Ayrılığımın yaması acıtır ,kanarım gönlüm kanarım.!
Divane bir sevdada yanarım gönlüm yanarım.
Mısralarımdan ayıkladın buseleri, şevkatleri...
Canımın kırbacıyım kanarım. !
Gavur bir acı dedi kadın ve geceler İtalyada olsa bile karaydı.
Gün ağarırmıydı bilinmezdi bir beyaz , gelipte.. silermiydi tüm hüzünleri meçhuldü.
Uyumalıyım dedi Asya sabah Tercuman Antonino gelecek ve biraz gezdikten sonra hayranı olduğu yazarı görmeye yaşadığı eve gidecekti, bu heyecanla dalmıştı bile uykuya.
Antonino esmer genç ve heyecanlı bir adamdı ; kimbilir burada kaç kızı ağlatmıştı olağan üstü çekici ve bir hayli sempatikti, dersini iyi iyi çalıştığı belli oluyordu bu adamın.
Arada sırada çalan telefonla konuşmasını kesiyor ,sonra genç kadına vurucu sempatik gülüşler atıyordu Asya etkilenmişti bu adamdan.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı.
EN SON GEZDİKLERİ YER ÇOK ETKİLEMİŞTİ.
Antonino anlatıyordu bir yandan;
Santa Croce Floransa ’nın en ünlü bazilikasıdır.Bu Bazilika aynı zamanda detaycılığıyla Floransanın en ihtişamlı yapıları arasında yer almakta olup aynı zamanda Franciskan mezhebinin de en önemli kilisesidir.
Kent uzun seneler ünlü medici ailesinin boyunduruğu altında kalmıştır.Antonina işaret Asyaya bu gördüğün amblemler onları simgeler, sizin Osmanlı amblemleri gibi dedi gülümsedi.
Çan Kulesi ve yapılış şekli çok etkilemişti Asyayı adam konuşurken kendini o tarihlerde hayal ediyordu.
Medicini ailesi ne kadarda soylu bir aileymiş böyle düşündü onlardada aşk ve ihanet varmıydı acaba.
Isızlıkları , kırılmışlıkları ve kaçışları varmıydı.
Kimbilir neler geçiyor aklınızdan hanımfendi amat bu aile sandığınmızdan biraz daha sert.
Dinliyordu Asya tarih nasıl etkliyordu .;
Mediciler, İtalya’nın Floransa kentini yönetmiş soylu bir ailedir .. İtalya’da ve Avrupa’nın öbür ülkeleriyle yaptıkları ticaret ve giriştikleri iş ilişkileri sonucunda büyük bir servet kazanan bu aile 400 yıl süreyle siyasal gücünü sürdürmüştür.
Günümüzde Medici ailesi büyük paralar harcayarak yaptırdıkları ya da satın aldıkları olağanüstü güzellikte sanat yapıtlarıyla hatırlanır. Ailenin en başarılı üyelerinin yaşadığı dönemde yaptırdıkları görkemli kilise ve saraylarla Floransa İtalya’nın en güzel kentlerinden biri oldu. Bu yapıları bugün dünyaca ünlü büyük sanatçıların heykel ve tablolarıyla donattılar. Böylelikle sanat çevrelerini de desteklemiş oldular.
Ne var ki, Mediciler güzel sanat yapıtlarını sevdikleri kadar, yönetmeyi ve güç sahibi olmayı da seviyorlardı. Rakiplerini alt etmek için çoğu zaman acımasız ve kurnazca yollara başvurur, hatta onları öldürürlerdi.
Bu kelime ne kadarda ürpeticiydi ürperdi kadın ama bir o kadarda şakındı bu adam tam tarih kokuyordu bu gençliğin ve yakışıklığın yanında birde bilgi hazinesine sahipti.
Takdire değerdi.;
Hele hele Dumo meydanına geldiğimizde aklımı kaybediyorum sandım.. Böyle bir ihtişam hayatım boyunca görmedim. Sulu boya tablo gibi dumo. Yeşil, beyaz ve pembe mermer kullanılarak yapılmış. Her yer heykel. İtalya’ya gelirken bir yazarın dediği söz aklıma geliyor. “Floransa’da insandan çok heykel yaşar” Gerçekten doğru. Her yer heykel dolu…
çok mutluydu Asya.
Ve bir hayli acıkmıştı …
Antonino hissetmişti bu durumu ;
yemek yiyelim Asya dedi çok acıktım ben ve çok konuşmak susattı beni.
Kahkaha attı ASYA sen çok yaşa.
Duamı ettin bana.
Evet dua.!
Tamam hadi gidelim yemek yemeye ,;
Napoli usulü pizza gerçekten harikaydı burada insan her gün yese sanki farklı yiyiyormuş hissi veriyordu.
Karınlarıda doyduğuna göre göre kalkmaları gerekiyordu burası gerçekten başkaydı sanki büyülü bir şehirdi.
Antonino kalkalım Asya BAY Armondo bizi bekliyordur, çok sevdiysen bereber tekrar geliriz buraya nasılsa gidene kadar beraberiz dedi gülümsedi muzipçe, bu adamda karşı konulmaz bir çekicilik vardı.
Asya heyecanlanmıştı kendine çeki düzen vermek için bayanlar tuvaletine gitti.
Ayna çok güzeldi ya da kendisi bu kadar güzelmiydi evet saçları karamelin tüm güzelliğini almıştı dudaklarına baktı kalemle çizilmişti sanki
üzerinde yeşil tonlarında spor ve klasik karışı bir elbise vardı ,İstanbulda makyaj yapmayan kadın burada makyajsız gezmiyordu.
Gözlerinin güzelliğini ortaya çıkaran siyah bir kalem çekmişti aynada ki bu yansıma çok hoşuna gitmişti kadının.
Çantasından çıkardığı parfümü sıkınca rahatlamıştı bir anda çocuksu bir mutluk yayıldı yanaklarına.
Heyecan dahada çekicileştirmişti kadını alışık olmadığı halde topuklu bile giymişti.
Evet şehrinde kendisininde hakkını verecekti yeniden doğacaktı burada.
Sesizdi adımları sokak taki renklere uymuştu ruhu , karanlık ve yabancılık ürkütmüyordu onu yokuşlar bitmez gözürken eski gibi gözüken ama tarihi olduğu gözüken kapının yanındaki zile bastı antonino.
Kapıyı yaşlı bir kadın açtı ve onları bir bahçeden geçirdikten sonra büyük bir salona getirdi.
Adam ayakta bekliyordu onları Armonda yaşınndan beklenmeyen bir çeviklikle elini uzattı hoşgeldiniz Asya.
Kadın şaşırmıştı sanki bu adam yıllardır ismini kullanıyormuş gibi hitap ediyordu, kalbinin atışı hızlandı ne kadarda Demiri andırıyordu onun biraz yaşlı haliydi.
İtalyan erkekleri gerçekten havasındanmı suyundanmı ya da tarihlerinden bilinmez heykellerinin ihtişamları kadar çekiciydiler.
Yanımızda bekleyen kadına bir şeyler söyledi, sanırım içecek bir şeyler istedi dedi Asya.
e... dedi kaşını kaldırdı Armondo ’ adı bende saklı ’
o şarkıyı biliyormusunuz ?
çok severim fakat çok şaşırdım siz nasıl biliyorsunuz ?
aşk var ya içinde şaşırmayın aşk ve acı varsa ben de bilirim.
Karşınızdaki adam çok aşklar yaşamış Asya hanım..
birden yanına yaklaştı elini tuttu, antonino bile şaşırmıştı ama konuşmaları çevirmeye yoğunlaşmıştı..avuclarını tuttu ve gözlerine baktı.
Sizide buraya bir aşk getirmiş belli dedi.
Asya hiç beklemediği bu durum karşısında afallamıştı.
Adam onu mat etmişti duyguları alt üst olmuştu.
Bir anda tekrar aynı çeviklikle koltuğuna oturdu içerisi sanki mandalina kokuyordu güzel bir esinti vardı reras tamamen açık olduğundan dalga sesleri dolduruyordu Duvarlar taştı şöminenin üzerinde irili ufaklı heykeller vardı, duvardan duvara kitaplık gözüne çarptı ne kadar çok dedi Asya içinden.
Kadın tepsiyle içeri girdi mis gibi kahve kokusu yayıldı odaya .
Konuşması ve sorması gereken oydu fakat adam onu çoktan mestetmişti.
Venüs’ün Doğuşu, Floransa’nın en dramatik devrinde geçen; sanat, din, güç ve ihtiras temalarıyla örülmüş bir aşk hikayesidir.
Asya uzun bir gecenin sonunda odasında yatağında uzanırken Armondonun çıkarken ki, sözünü düşündü .
Kadınlar ve aşk yalnızken çiçek açar.
Garip bir rahatlıkla uykuya daldı.
Hatice Nilüfer Dirilen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.