- 1347 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Cennet Menekşesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Bir demet rokanın yalnızlığı" diyor Ceren. İkimiz için... Soğuk bir salonun koltuğunda oturuyoruz. Önümüzdeki sehpada rakı bardakları, mezeler ve bir saksı menekşe var. Durup durup ağlıyor Ceren. Annesi öleli daha bir ay olmuş.
O’na destek olmak için sık sık yanına uğruyorum. Acısını bir an olsun unutsun, kafası dağılsın diye. Ama her gecenin sonunda kendimi onunla birlikte ağlarken buluyorum. Oysa ben Ceren’i biraz güldürebilsem tekrar hayata döner diye inanmışım. Öyle olmalı çünkü. Büyük acılardan sonra biri gelip hayatın devam ettiğine sizi inandırmalı. Yara ne kadar çabuk kabuk bağlarsa o kadar iyidir. O zaman ona dokunabiliriz.
Eğilip menekşeyi elime alıyorum.
"Bunun bakımını düzgün yapman lazım. Aşırı soğukta bırakmayacaksın. Işık görmesi lazım, ama direk güneş ışığında kalmamalı, toprağı sürekli nemli kalacak bu yüzden alttan sulaman daha iyi ihtiyacı olduğu suyu alttaki tabaktan emecek."
Ben anlatırken Ceren menekşeye bakıyor. Dikkatini çektiğine seviniyorum.
"Eğer üstten sularım diyorsan yapraklarına su değmemesine dikkat et, değerse leke kalabilir hatta yaprağı öldürebilir. Suyun oda sıcaklığına yakın olmasına dikkat et."
Menekşeyi Ceren’e uzatıyorum. Eline alıp incelemeye başlıyor. Ben Ceren’i izliyorum. O menekşenin yapraklarına dokundukça iyileşiyor sanki.
"Bugün her zamankinden daha güzelsiniz canlarım" diye kocaman gülümsüyor annem. Seksen yedi yılının Mayıs ayı, uzaktan bir bahar cennetini izliyorum. Üzüm yapraklarının arasından süzülen güneş ışığı annemin yüzünü aydınlatıyor. "Bak oğlum" diyor "Balkonumuz cennet gibi oldu." Gülümsüyorum. Cevap veremiyorum. Çünkü O artık benden çok uzakta. Bahar kokulu bir cennette menekşe yapraklarını okşarken bırakıyorum annemi.
"Anne" diyorum "Seni hep böyle hatırlayacağım."
Ceren’in koluma dokunmasıyla kendime geliyorum. Paramparça bir anason kokusu, içimde soğuk bir acı. Ve Ceren’in gözleri...
"Ne kadar beceriksizsin Önder, beni teselli etmeye geliyorsun ama her akşam benden önce ağlamaya başlıyorsun."
Elimle gözlerimi siliyorum. Ceren menekşenin yapraklarını okşamaya devam ediyor.
"O kadar güzel ki, bu menekşelerden bir sürü alıp evin her yerine koyacağım. Ama bu menekşenin yeri ayrı."
Birbirimize bakıp gülümsüyoruz. Biz gülümsedikçe anason kokusu dağılıyor. Yaramızın üstünde bir bahar güneşi... Ceren mutfaktan su doldurduğu tabağı getirip menekşenin altına koyuyor.
İki gün içinde Ceren’in balkonunu rengarenk menekşelerle dolduruyoruz. Balkonda... Menekşeler içinde bir Ceren. Yarası yeni kabuk bağlamaya başlamış... Odadan sessizce izliyorum O’nu. Sonra birden gülümseyerek bana sesleniyor. "Öndeeer baksana! Balkonumuz cennet gibi oldu."
kıyıdaki adam
YORUMLAR
Çok güzel...
Nesirde de en az şiirde olduğu gibi başarılı, lirik bir kalem...
İyi de kim bu adam yahu?
Ne diye saklanıyorsunuz abiler, iyi bir şeyse biz de saklanalım.
Kabak gibi ortada kaldık valla:))
KUVVA
Önder Kızılkan
Yolu yalnızlığa uğramışların, uğramamışlara nispeten telkinlere kapılması daha mı kolay
diye düşündürdü yazı.
Kendi acılarımızdan kaçma isteği veya ihtiyacı, aynı zamanda açıkça dile getiremesek de belli şeylerden kaçma ihtiyacından doğan bir tepkime olsa gerek.
Bu bağlamda düşündüğümüzde elleri yüzleri üzüntülere bulaşmış olanların, mümkün olan şeylerden bir umutları yoktur esasında.
Buna nazaran kendi kendilerini mutlandırmakta güçlük çekmeyenler, başkaları tarafından da kolaylıkla teskin edilebilir.
Yazıya dönersek yüreğe çiçek kokuları serpen bir güzellikte.
Tebrik ederim. Selam ve saygı ile.
Önder Kızılkan
Ne kadar yalın, anlaşılır bir dil kullanmışsınız.. Kelimeleri kast etmediğimi biliyorsunuz, anlatımdaki duruluk diyorum. Ve akışın eksik aksak görülen hiçbir yanı da çarpmadı gözüme..Satırı, cümlesi, noktası, virgülü..kafamız kalabalıklaşmadan ayrılmak bir sayfadan, huzur verici..
Kendimi balkondaki menekşeleri seyrediyor buldum bir an. Benim de çocukken menekşelerim vardı, babam menekşeleri çok severdi ve evin her yanını menekşelerle doldururdu.. Tabii bu menekşe sevdası ile sonra peygamber kılıcı deyi addedilen çiçeği sonra da yaprakları ceviz ağacının yapraklarına benzeyen başka bir çiçeği (adını bilmiyorum) yâni sıra ile bütün çiçekleri evimizde ağırlar olduk..Ve babamın sesi genelde çiçeklerin rengi değiştiğinde yükselir..Ve hep dağları özleyişim bundandır belki de, tabiatın sesiyle yaralar daha çabuk kabuk bağlar ...
Kelâmınız dâim olsun...
Sevgiyle..
**Havin_** tarafından 4/11/2013 11:24:58 AM zamanında düzenlenmiştir.