GECENİN MORUMSU HÜZNÜ- SEVGİLİYE MEKTUPLAR 20
SEVGİLİYE MEKTUPLAR (20)
Yokluğunun kıyılarındayım yine, sahile sensizliğim vuruyor, deniz kabuklarına, çırpınan denize soruyorum seni, ağız birliği etmişçesine etrafımda ne varsa; deniz, ay, gökyüzü, mor gece bilmediğim bir suskunluk oyunu oynuyorlar bana karşı. Kendimi avutuyorum senli olan düşlerle, geçen öyle bir düş gördüm ki beni kendime getirmeye yetti ve içim umut doldu. Keşke olmasaydı bir sonu...
Uyanmışım sabahın altısında, saatin yedisinde düşmüşüm yola, bir yere gidiyormuşum.
Arabaya biniyorum ve başımı çeviriyorum sola, seni görüyorum. Bir gün öncesinde de hayal meyal seni görmek için dualar ettiğimi hatırlıyorum. Cebimde üç tane çikolata varmış, elimi atıyorum cebime, birini çıkarıp sana uzatıyorum, konuşmuyorsun, alıyorsun elimden çikolatayı ve ben gözlerine bakamıyorum. Biliyorum ki o güzel gözlerinde kaybolacağım bakarsam. Nasıl olduysa toplayıp cesaretimi, titrek bir sesle sana soruyorum:
-‘Dersin ne zaman bitiyor?’
-‘Biri yirmi geçe bitiyor. ’
-‘Ne zaman döneceksin peki?’
-‘Hocamın biri ameliyat oldu, ona ziyarete gideceğim bilmiyorum. Peki ya sen?’
-‘Bilmiyorum’
Tekrar o gidilen yolların dönüşünde seninle olmak istediğimi haykırıyorum ama sen duymuyorsun, kahroluyorum. Sonra birden evde buluyorum kendimi, babamla oturuyorum, annem yok. Sizdeymiş, öğrenir öğrenmez sarılıyorum telefona, belki sesini duyarım diyerek, sen çıkıyorsun telefona, nutkum tutuluyor.
-‘Annem sizde mi?’
-‘Evet abi, yemek yiyoruz gelsene’
-‘Ne zaman geldin sen?’
-‘Üç buçuk gibi geldim’
Telefonu kapatır kapatmaz, vuruyorum kendimi yollara, gece hüznüyle çöküyor yalnız bir şehrin üstüne, ben sana doğru yol alıyorum. Sen sobayı tutuşturuyorsun, odaya çekidüzen veriyorsun, hazırlık yapıyorsun ben vuslat yolunda seni görmeyi, bir an olsun sana olan özlemimi gidermeyi ve sana kavuşmayı düşlerken, yaptıklarından habersizce sana geliyorum. Sofra kurulmuş, düzen tutulmuş buluyorum. Ama eşlik etmiyorsun bana, üzülüyorum. Bu anın alnına kara leke sürmesin diye üzüntülerimi gönlüme gömüyorum.
Sonra sen yokluğunda bırakıp gidiyorsun, ben yalnızlaşıyorum, kestane yiyoruz karşılıklı seninle ve sen yine yokluğunda yok oluyorsun, kimsesizleşiyorum. Ayrılık çanları çalarken, gitmelerimi belli etmek istercesine haykırıyorum, duymuyorsun feryatlarımı, belki pencerenin perdesini aralarsın da seni son defa görürüm ümidiyle bakıyorum pencerene, gözlerim gözlerinle vedalaşmıyor, alıp başımı karanlık bir sokakta tek başıma yürürken ve seni düşünürken uyanıveriyorum. Dedim ya düş işte; beni bana bağlayan, seni bana getiren ve her şeyin sonu olduğu gibi son bulan bir rüyaydı bu sevgili. Sensizliğe açtım gözlerimi ve gecenin morumsu hüznünde, yüreğime yokluğunun ayazını bıraksan da , senin için yanan ateşi söndürmeye yetmedi bu vedasız ayrılış...
Elbet can acıtıyor yaşanan her ayrılık, kim yaralanmamıştır ki hayatında ayrılık hançeriyle, ben alıştım artık yaralarıma, yaralarımın kanayışına ama en çok beni sensizliğim kahrediyor, yaralarım o zaman tarifsiz bir acıya bürünüp canımı yakıyor. Birde senin için bir mum gibi yanıp tükenirken, senin gönlünde kimin siluetinin oluşunu düşünmek, ölümden daha zor geliyor. Düşüncelerim seni kaybetme korkularımı körüklüyor, harlanıyor korkularımın ateşi, bana ‘Abi’dediğini düşündükçe o ateşlerde yanıyorum. Yanmanın ne demek olduğunu bilme sakın canım. Ben senin içinde öğreniyorum. Sonra durup düşünüyorum yüreğimin sesini kesip, gençsin, güzelsin, habersizsin seni delice sevmelerimden, elbette seveceksin, sevileceksin, aşk acısını tadacaksın, kim bilir kaç serseri ruha âşık olacaksın. Böyle düşününce seni kimselerle paylaşamıyorum, bir ben olayım yüreğindeki şehirleri fetheden komutan... Kıskanıyorum seni kendi ruhumdan bile, çıldırasıya yazıyorum, başka çaresi yok bu çıkmaz sokaklara benzeyen düşüncelerden kurtulmanın...
Hayaline sarılıp seni sensizliğimde yaşamanın dışında her şeyi erteliyorum. Çünkü sana sevgiyle yoğrulmuş, aşkın ateşiyle kavrulmuş, isteklerinin ve hayallerinin gerçekleştiği bir dünya vermek istiyorum. Neden dersin belki?
Aylar önce bir düğün dönüşünde dostlarımdan biri sormuştu bana, neden karşısına çıkmıyorsun diye, bende her şeyi alabilmeli, her şeyi verebilmeliyim ona, acı çekmemeli yanımda, çünkü onun acı çekmesine dayanamam diyerek seni kastetmiştim. Bu doğru sevdiğim, sefaletin envayi türlüsünü yaşıyorum, yalnızlığımla omuzluyorum sensizliği, her şeyden önemlisi acılar bin bir çeşit maskeleriyle çıksa da önüme, sarsa da beni güçlü kollarıyla, dayanmaya çalışıyorum, tek başıma olduğum için sefalet ve bu acılar bana koymuyor, senin yokluğun kadar...
Senin acılarıma ortak olmanı asla istemedim ama yanımda olduğunu hissedebilseydim, belki daha güçlü olurdum sevgili. Gözlerine bakmak bile yeterdi bana, hele ki teninin sıcaklığını ellerinle ellerimde bulsaydım, bir Ferhat olmam işten bile değil, şimdilik garib bir Mecnun olmakla, feryadını sadece kendi işiten bir bülbül gibi yanmakla yetiniyorum.
Bazen delirdiğimi düşünüyorum, yokluğundayken senli düşler kuruyor, sensizliğimde seni yazarak, hayalini ölümsüzleştirmek istercesine özlemlerimle seni mısralaştırarak yaşıyorum. Sensiz olan her sabaha açınca gözlerimi acı çekiyorum, seni sokaklara kokunun sindiği karanlıklarda, kimliksiz bir ruhla ve gün geçtikçe yüreğimde çığ gibi büyüyen ve beni altına alan bir aşkla arıyorum. Öyle zamanlar geliyor ki, yanımda olmanı çok istiyorum, en çok vurgun saatlerinde, hayatımın kırılma noktalarını yaşadığım anlarda, kendimi uçurumun kenarında bulduğumda gerçekliğinle bana sarılmanı arzuluyorum ama sonu Türk filmivari bitmiyor, tepeden tırnağa gerçeğe bürünmüş aşkımın...
İçinden çıkılmaz bir hal alıyor seni bulamayışlarım ve beklemelerimin sonunda gelmeyişlerin ümitlerimi bir sünger parçasıymış gibi emiyor, tükeniyorum. Biliyor musun, muhabbetlerin güzelliğinde temize çekeceğim dostlarım yok, ne de derdimi dinleyecek candan kandan yapılmış, bir ruhu olan insanımda kalmadı. Varsa yoksa sayfalar dolusu kimsesizliğim, şiirlerin bedeninde mısra mısra özlemlerim ve ışığa bezenmiş kelimelerle cümle cümle yazılan bir sen varsın, kâlemim var. Gerçekliğine hasretim bu vuslatsız gecelerde, gel artık. Sana seni sevdiğimi söylemek istiyorum.
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
Tebrikler. Yazınızı yanlışlıkla açtım ve okumaya başladım. Bazen ertelediğimiz güzel günler olur. Daha güzel olmaları için erteleriz onları. Hayat sabır gerektirse de, bu kezde kader sabırsızlaşır ve oynar, oyununu. İşte o zaman bizim için geç olur. Bu yüzden kaybetmek istemediği şeyleri, ertelerken bir kez daha düşünmeli insan. Diyorum. Kutluyorum.