- 1826 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tanıyamaz Oldum Kendimi
Sabah odama dolan güneşle uyandım. Karanlık düşüncelerime ve mutsuz yüzüme inat parlamaktaydı dünya. Sitemler ettim başlayan güne sabahın köründe. Yazdan kalma bu sonbahar gününde. Yatağın durumu darmadağındı. Belli ki gece bir savaş yaşanmıştı. Yorgan bir tarafta yastık bir köşede. Anlaşılan kabuslarla sızmışım yine. Sehpada ki şişeye uzanıyorum delice sabahın köründe ama boşalmış dün geceden. Bir sigara yakıyorum ve derin derin soluyorum. Artık tanınmaz bir haldeyim. Bana bile yabancı. Saç sakal birbirine girmiş üstüm başım darmadağın. Evin her köşesi şişelerle dolmuş. Perdeler kaç zamandır kapalı. Kapının zilini sadece siparişleri getiren çocuk çalıyor ve beni bir o görüyor. Daha alışamadı bana. Karşısına şişmiş morarmış gözlerle çıkıyorum ve yüzündeki korkuyu görebiliyorum. Kaç zaman geçti aradan bilmiyorum sokağa çıkmayalı. Bildiğim tek şey var oda; sen ve hayallerin yok olduğundan beri bilmediğim çözemediğim bir mutsuzluk var içimde. Artık tanınmaz bir haldeyim. Bana bile yabancı.
Aynanın karşısına geçip saçlarımı taramama gerek yok veya traş olmama. Aynı giysiler konusunda hiç özenmediğim gibi. En son birlikte aldığımız birkaç giysi var işte üstümde ve daha fazlasına da gerek yok. Bir ara telefonlar uzun uzun çaldı günler boyu. Şimdilerde onlarda sustu. Dediğim gibi kapıyı çalanda sadece bakkalın çırağı kaldı geriye. Onun getirdikleri de işte ölmeyecek kadar yiyecek ve dolu dolu şişeler tabii birde sigara.
Tüm sokağın ışıklarının sönmesini bekliyorum gece olunca. Biraz olsun karanlıkta balkonda pineklemek maksat. Sokağa karşı birkaç kadeh işte. Arada bazen meraklı gözler olmuyor değil etrafta. Perde arkasından izliyor beni insanlar. Normaldir merakları. Bir zamanlar etrafa gülücükler saçan, her gün pırıl pırıl giyinen ve yaşam dolu birinin; şimdilerde ki halini merak ederler ve bir hayatın nasıl söndüğünü gözlerler. Senin olmayışını da bilirler.
Bilirler ki; bir aşkın delice yaşandığını. Benim kadar anlamasalar da bir gidişin neler götürdüğünü bilirler. Doğan güneşin pırıltılarının yetersiz kaldığını ve pırıl pırıl bir yaşamın karanlığa gömülmesini gözlerler. Görürler ama yaşamazlar yaşayamazlar. Ben artık tanınmaz haldeyim. Bana bile yabancı. Sen ve hayallerin yok olduğundan beri mutsuzluğa mahkum edilmişim. Karanlığa gömülmüş öylece beklemekteyim. Nefes alıp veririm ama ölü bir bedenleyim.
Dün gece yarısına doğru telefon çaldı birden. Kalp atışlarım yükseldi. Ekranda bir numara var ama okuyabilecek durumum yok. Açıp koyuyorum kulağıma sessizce. Karşıdan tanıdık bir ses gelmesi umuduyla bekledim. Kaç zamandır yaşamadığım bir duyguydu bu. Korktum titredim ve zorla alo dedim. Karşımda ki yabancı bir sesti. Anlaşıldı ki; yanlış numarayı çevirmişti. Tekrar hüzünlere boğuldum ve kaldığım yerden devam ettim sessizliğin içinde.
Bu sabah kalktıktan sonra kapı çaldı birden aynı dün gece çalan telefon gibi. Korkulara kapıldım yeniden. Yaşadıklarımı anlatamam daha doğrusu anlatabilecek kelimeler bulamazsın. Yüreğimi saran ateşin heyecanı ve yaşanacakların korkusu aslında. Yeniden umutlanmak ve yeniden yıkılacağını bilmek.
Korkarak kapıyı açıyorum. Karşımda iki tane çocuk. Tarihi veya günlerin önemi olmadığı bir hayattın içindeyim işte. Şeker toplamaya gelmişler. Meğer bugün bayrammış. Cebimde ki bozukları koydum minicik avuçlarına . Benim dünyamın aksine gülümsemelerini seyrettim. Sonra karşı dairenin kapısı yöneldiler ve ben yine kapattım kapıyı aydınlığın üstüne. Sen gittin benden bari hayalleri bıraksaydın geriye. Belki bende onlarla oyalanır ve düşmezdim bu hallere. Artık tanınmaz bir haldeyim bana bile yabancı. Sen ve hayallerin yok olduğundan beri gidişinin nedeni bir mutsuzluk var içimde. Her geçen gün büyümekte ve beni yok etmekte. Kaç ay geçti aradan? Kaç bayram kaç bahar tükendi ardından? Artık ben tanınmazım zamanda…
05.02.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.