- 415 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Haziran Sabahı
Kolum sargılı. Başımda, boğazımda. Uzun zamandır aynada kendime bakmıyordum. Kendimi görünce çokta şaşırmadım. Aynamı sökememişler birde cama yapıştırdığım aile fotoğrafını. Evet odamdayım. Biraz yabancı geliyor bana. Çalışma masamı, yatağımı, tablolarımı, bilgisayarımı, oyuncaklarımı en önemlisi fotoğraflarımı arıyor gözlerim. Bana ait olan tek şey şuan yansımasını gördüğüm fotoğraf ve kendime baktığım bu ayna. Yavaşça doğruldum. Aldığım nefes yankılanıyor sanki odada. Ve odamdan çıktım, koridora.
Evet, üç ay geçti o felaketin ardından. Köşkün yaraları sarılmış, Şimdi abimin yanında çığlık çığlığa ağladığım o koridordayım. Karşımda ki kapının ardında abimin odası, koridorun sonunda asansör. Koridora lambalar henüz takılmamış. Bu kattaki bazı odalarda hasar yok. En büyük hasar koridorda. Patlamanın en büyük izleri burada tamda bulunduğum noktada. Abim odasına yaklaştıkça çığlıklarımı duyuyorum. Yardım edin diyorum, kimse yok mu diyor abim. Volkan abinin feryatları filan. 16 yaşına giriyorum. Bunca yıldır her sabah büyük bir aşkla açtığım bu kapıyı şimdi boğazımda hıçkırıklarla açıyorum. Oda karanlık, panjurlar kapalı hiç bir şey olmamış gibi.
Her sabah uyanır uyanmaz bu odaya gelip panjurları açar, gün ışığının içeriye dolmasını beklerdim. Sonra da teras kapısının önündeki cam masanın üstündeki müzik setini çalıştırırdım. Kendimi yatağın üstüne atar ardından abim uyanana kadar ayağa kalkıp zıplardım. Genellikle abim uyanır hemen üstüme atlar sabah kahvaltısına çağrılana kadar yıkışırdık. Bazen de geceden kalma olurdu, o zamanlar uyandırmakta zor olurdu.
Şimdi panjurları açtım ardından da pencereleri. Sırtımı pencereye verdim gün ışığının aydınlattığı, rüzgârın gazete parçalarını gönülsüzce yerinden oynattığı boş odaya bakıyorum. Canım yanıyor. O kadar çok ilaç verdiler ki yıllarca ağlayabilecekken sadece hıçkırıklarımı hissedebiliyorum. Öldüm ben, bittim. İyileşemeyeceğim bir daha. Alevlerin arasında kaldı çocukluğum, abimle birlikte.
Şimdi son kez bakıyorum bu boş odaya, son kez bakıyorum duvardaki sökülmüş poster izlerine, son kez bakıyorum abimin hatıralarına. Son kez bakıyorum elimizdeki kalemle yatakta zıplayarak tavanda çizdiğimiz anlamsız karalamalara. Kulağıma dalga sesleri geliyor, kuşlar, çam kokusu filan. Ta ki odadan çıkıp kapıyı kapatana dek. Başka hiçbir odaya bakmadan asansörün önüne kadar geldim. Abimin sesini duyuyorum şimdi; ağlıyor, bin diye bağırıyor. Yavaşça arkamı koridora döndüm sarı saçlı, yeşil gözlü, eli yüzü isten kararmış, alnından terler akan bir çocuk. Gözlerinde yaşlar, arkamda asansörün açılma sesi geliyor benim gözlerim hala o çocuğum gözlerinde. Sanki üç ay öncesine döndüm bir anda biliyorum artık ama insem de ölecek, inmesem de.
Beni bulduklarında asansör kapısının karşısında, jeneratör kutusunun altında duvara yaslanmış yanımda boş ilaç kutularıyla, bir elimde de cama yapıştırdığım o aile fotoğrafım varmış. Hatırlamıyorum onu oradan söktüğümü, yarısı yırtılmış. Abim görünüyormuş sadece elimde ki parçada. Kucağında taşımın volkan abi beni köşkün bahçesindeki ambulansa. Üç ay önce abimin gözlerine bakarak bindiğim o asansörün önünde üç ay sonra ölmeyi tercih ettim.
Bugünse neredeyse 3 kocaman yıl geçti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.