- 520 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yönetilme Arzusu!
İnsan bir şeylerin peşindedir hep, doğasında mı var bilmiyorum. Peşinde olmaktan takip etmekten adeta zevk alacak vaziyettedir. Buna birilerinin hayatlarını bilmek, yaşantılarına dair fikir sahibi olmakta dâhildir. Kendine hep bir lider, yol gösterici arar; sanki kendi yolunu bulamayacak kadar acizdir. Emredilmeye ve hakkının çiğnenmesine sesi çıkmaz, ezilmek içgüdüselmiş gibi doğal karşılanır. Demek istediğim insanın ego seviyesinin tavan yapması gerektiği veya onuru, gururu için ölebilecek bir vaziyete gelmesi değildir. Demek istediğim; kendi ayakları üzerinde durabileceğini anlaması ve anlatması gerektiğidir. Kimseye baş olmaya kalkmamasıdır. Unutmayalım ki liderlikte bir seviyedir, öğretmenlikte. Görevini yaparsın daha bilgili birine aktarırsın ve bunun süresi olmaz.
Aslında suç taraf olmakta, taraftar olmakta. Yani biriyle aynı görüşe sahipsiniz diye, sizin görüşlerinizi dile getiriyor, sizin istediklerinizi ayağınıza sürüklüyor diye, kalkıp da o kişinin tüm hareketlerine; yanlışına, doğrusuna ortak olmak ne kadar mantıklıdır. Taraf olmak yerine sözcü olsa, sesini birde kendi diliyle duyursa daha iyi değil midir?
Anlatım biçimi, anlatılmak istenilenler değişik olabilir. Daha da ilginci; herkes ayrı düşünceye sahipken farkında olmadan aynı şeyi ister. Durup düşündüğümüzde yani durup düşünebiliyorsak ki bu şey, şimdilerde çok zor olsa da. Düşündüğümüzde; kimse bizim istediklerimizi vermiyor, zaten hiç kimsenin istediklerinin yerine tam olarak getirilmesi de ne mümkündür nede çok imkânlıdır. Fakat hiç yoktan insanların isteklerine yakın bir yerde duran birilerini seçmek, kendimize ’baş’ yapmak gerekmez mi? Mademki kendimize lider seçiyoruz, yani bu seçme olasılığı, bu seçme özgürlüğü veriliyorsa bize. Biz gidip neden; kendimize bir diktatör, faşist, insan düşmanı, savaş meraklısı veya her neyse artık! Herkes taraf olmak için bu kadar yırtınırken, belli değerlerinin satılıp, kültürlerinin yok olmasına bu kadar meraklıyken, sorumluluklarını başkasına; başkalarına devretmesini de doğal karşılayabiliriz.
Anlatmak istediğim insan dediğimiz varlık; her yönden düşünebiliyorsa veya her yönden düşünen farklı farklı insanlar varsa. Aynı düşünceye sahip gruplar ve topluluklar varsa ve artık insan kendini aşıp arşa değme olanağına kavuşmuşsa; yeterince cahilliğinden kurtulduysa neden liderler vardır. "Yönetilmeyen insan karmaşaya sürüklenir" diye laflar dolanıyor etrafta doğruluk payı vermek gerek. Çünkü insan sorumluluk sevmez, yük sevmez. Sırtını ağır eden her unsuru kenara atmaya, fırlatmaya; başkalarının üstüne yığmaya hazırdır. Yani insanda sonuç olarak bir hayvandır; içgüdülere sahip ve ihtiyaçları doğrultusunda birilerinin canına kastedebilecek vaziyetteki varlıktır. Şunu da iyi bilmek gerekir; bir insanın üstüne yük yığdığınızda; sorumluluğu üstüne yıkandan hakkını almayı asla arka plana atmaz. Siz kişi veya kişilere yük yığarken; onlar siz farkında olmadan kendi yükünü hafifletip bu yükü herkese eşit miktarda dağıtmıştır bile. Bu yetmezmiş gibi siz o kişilere sorumluluk verdiniz diye, sizin adınıza çalışıyorlar diye sizden daha fazla maaş, sizden daha iyi şartlarda yaşarlar. Şöyle kabaca topladığımızda;
Bu kişileri kendi irademizle seçtik; seçme hakkımızı kullandık ve bu kişileri başa getirdik.
Yapmalarını istediğimiz bizi yüklerimizden muaf bırakmaları,
Yapmalarını istediğimiz tam olarak; bizi yönetmeleri, bizim için doğru yolu bulup; bizi o yola itmeleridir.
Bize daha iyi yaşam sağlamaları için onlara, yaşamlarımızı yönlendirmek hakkı veriyoruz ve bu kişilere belli bir ücret ödüyoruz. Bu hepimizin cebinden çıkıyor. Fakat biz elimizi cebimize attığımızda bacağımızı tutuyoruz, biz her sabah kalkıp servis peşinde koşturuyoruz, aç karna ekmek parası kazanmaya çalışıyor, çay içmeye para bulamıyoruz. Yinede bu adamlara yüklü miktarda parayı ödeyebiliyoruz hem de kendi irademizle, adamların özel araçlarının depolarını doldurabiliyor, evimize bir kilogram et alamazken onlara bin çeşit yemek yediriyoruz.
Kafam karıştı biz o kişilerden ne istemiştik?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.