ÇOCUK SUÇ VE SUÇLULUĞU
Günümüzde meydana gelen olaylar karsında ve geleceğimiz gençlerimizin daha oyun çağında kendilerini bir handikabın içinde bulmalarına ve psikolojik olarak etkilenmelerine neden oluyor bu durumda aşağıda tanımlayacağımız suç ve suçlulukla ilgili tanımlarımız ve önerimizdir. ilk önce suç nedir ve suçluk nedir bir bunun tanımını bilmekle başlamalıyız.
Suç Nedir?
Suç, insanın sosyal bir varlık olması ve bireyin toplumla çatışması nedeniyle eskiden beri varolan ve gelecekte de sürecek bir olgudur.
İnsan, toplum içinde yaşayarak, kendini denetleyerek ve sınırlayarak toplumun bir üyesi olurken bir taraftan kültürün, uygarlıkların gelişmesine katkıda bulunurken öte yandan toplumca kabul edilmeyen davranışların da ortaya çıkmasına yol açar suçluluk ise;
Suçluluk, kişiyi toplum halinde yaşayan öteki bireylerin karşısına çıkaran bir çatışmanın ürünüdür. Ceza hukukunun verdiği tanıma göre suç, Yasanın cezalandırdığı harekettir. Suçlu, ;Ceza yasasına göre suça neden olan bir birey olarak açıklanır. Suçluluk tanımı birbirinden çok farklı olguları kapsar kavga eden , hırsızlık yapan ve adam öldüren de suçludur. Suçluluk bireyin çevresi ile etkileşimi içinde oluşur. Ayrıca suçluluk Hukuki ya da ahlaki kuralların bozulması olarak ta tanımlanır. Küçük ya da büyük bir sosyal grubun üyeleri tarafından iyi yararlı diye kabul edilmiş bulunan inançların, geleneklerin, adet, ve törelerin, kurumların dayandıkları kurallara aykırı olarak işlenmiş bulunan anti-sosyal bir davranış suçluluk olarak değerlendirilir. Bir davranış veya eylem, belirli bir ülkenin ve dönemin adet, gelenek, töre ve düşünceleriyle çelişki halinde bulunursa suç niteliği taşır.
Suç kavramı, Ceza Hukukunda tanımlandığı gibi yasanın Cezalandırdığı hareket olarak ele alınamayacak kadar karmaşık ve çok yönlüdür. Suçluluğa psikolojik, sosyolojik, ekonomik, ve hukuksal yönleri kapsayacak bir anlayışla bakmak gerekir.
Yukarıda belirttiğimiz tanımlarda olduğu gibi, bireyin gelişimi, nasıl bir kimlik oluşturduğu yoğun olarak çocukluk ve gençlik yıllarında biçimlenir. Sosyalleşme süreci küçük yaşlardan başlayarak yetişkinliğe kadar sürer. Daha sonra da yavaş yavaş gelişimini sürdürür. Böylece insan toplumun bir üyesi olmaya yönelir. Bu dönemde yaşanan olumsuzluklar bireyin kimlik oluşumunu olumsuz yönde etkiler.
Çocuklarda çocukluk ve ergenlik döneminde şiddet öfke unsurlarının en önemlisi çocukluk döneminde öfke kontrol taraması yapılması, ile önlenebilir.
Suç işlemeye yol açan etmenlerin bir kısmı şöyle sıralanabilir:
Çocukların davranışlarını kontrol etmekte zorluk yaşaması ve içlerinden geldiği gibi düşünmeden hareket etmeleri.
Hayal kırıklığına toleranslarının düşük olması ve herhangi bir engellenmeyle karşılaştıkları zaman onunla başa çıkamamaları.
Sorun çözme öfke kontrolü ve iletişim kurma gibi sosyal becerilerinin zayıf olması
Çocukların eğitimlerine ilgisiz kalınması, çocuğa yönelik yaklaşım ve sevginin eksik verilmesi çocuğun yaşamını takip etmekte başarısızlık.
Ailenin disiplin becerilerinin zayıf olması; uygunsuz tutarsız ve sert disiplin uygulamalarının bulunması ve çocuk yetiştirme konusunda farklı anlayışların çocuğa yansıtılması.
Çatışma çözme ve öfke kontrolü becerilerinin zayıf olması veya olmaması.
Aile içi çatışma evlilik uyuşmazlığı ev içi şiddet istismarın varlığı
Çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığın iyi olmaması madde kullanımı depresyon olması.
Şiddetin tam bir tanımını yapmak çok kolay değildir. Şiddet sözel ve psikolojik tacizi de içeren fiziksel şiddetin yanı sıra kabadayılık bedenini kullanarak birine bilerek rahatsızlık veya fiziki olarak zarar vermek de bu kavram içinde yer almaktadır. Son bir yıl içerisinde fiziksel bir kavga içinde yer alma; yaşamı boyunca bir kez dahi bir silah taşıma veya ateşli silah dışındaki çakı bıçak jilet gibi kesici aletler taşımak da şiddet davranışı kapsamında değerlendirilmelidir. Şiddet içerikli davranışlar arasında öfke patlamaları vurmak tekmelemek itmek yaralamak kavga etmek başkaları ile ilgili tehditler savurmak ya da yaralamaya çalışmak hayvanlara yönelik acımasız davranışlar yangın çıkarmaya teşebbüs etmek ve eşyalara bilerek zarar vermek sayılabilir.
Şiddet Davranışı için Risk Faktörleri
Gencin veya çocuğun şiddet davranışı sergileme riskini arttıran bazı çevresel veya kişisel özellikler sayılabilir:
Evde veya okulda aşırı içine kapanık olan çocuklar
Çevre tarafından dışlanma içinde olmak
Şiddete maruz kalmak
Başkaları tarafından çabucak kızdırılabilir olmak
Aşırı alınganlık
Kendine rahat verilmediği duygusunu sık yaşamak
Okul başarısının düşük olması
Öfke kontrolünü becerememek ve sık öfke patlamaları yaşamak
Geçmişinde şiddet içeren davranışlarının bulunması
Bireysel farklılıklara izin verilmemesi olmaması
Madde kullanmak
Dürtüsel/fevri olmak
Çok çabuk hayal kırıklığına uğramak
Suç şiddet gelişim
Suç şiddet madde kullanımı gibi davranışların ortaya çıktığı ve sorun halinde yaşandığı dönem daha çok 15-17 yaş grubudur. Daha sonraki yaş dönemlerinde bu sorun azalma göstermektedir. Ancak bu tür davranışları gösteren ergenlerin ikiye ayrılmasının gerekliliği öne sürülmektedir.
Erken başlayanlar: Çok erken yaşlarda 6-8 yaşlarında bu tür davranış sorunu gösteren çocuklardır. Ergenlik döneminde yüksek oranda kurallara uymama gözlenir. Erken başlayanlar olarak adlandırılan grup toplum için daha büyük ve kalıcı sorun oluşturmaktadır.
Geç başlayanlar: Bu grupta erken ergenlik döneminde bu sorunlar görülmeye başlar ve daha sonra iş ve evlilik yaşamlarına yansıtırlar. çocuğun belirli dönemlerden geçmesidir. Bu dönemler çocuktan çocuğa farklılık göstermekle birlikte benzer bir yol izlemekte oldukları söylenebilir.
Bu dönemlerin bilinmesinin önemi ergenin bulunduğu döneme ilişkin müdahalenin yapılması açısından önemlidir. Her döneme uygun bir müdahale yöntemi seçilmelidir.
Okul öncesi yıllar şiddet eğilimi gösterecek ergenlerin çocuğumuzun ilk okula başlama çağı 7 yaşında tespit edilebileceği bazı araştırmalarda gösterilmiştir. Bu yaşta agresif bozucu ve karşıt davranışlar gösteren çocukların ileriki yıllarda bunu şiddete dayandırılacağı gözlenmektedir. Okul öncesi döneme ait bulgular kopuk aile düzeni ve ve ikili ilişkilerin önemi artırarak ve kollayarak geçirmimiz gerekir geçirmezek çocuk kendisini soyutlar ve adrasif ve içe kapanık bir ruh haline ulaşabiliceğini. Çocuğun huzursuz dürtüsel olması ve dikkat sorunları olması çocuk ebeveyn ilişkisinin üstüne olumsuz etkiler yapmaktadır. Aileler kontrolü kaybettikleri için etkin olmayan ve huzursuz çözümlere yönelebilirler. Çocuk bir kenara atılabilir ihmal ya da istismar edilebilir. Ailenin özellikle istismar nedir ve istismar nedenlerin bilmeleri ve yaklaşımlarını buna göre değerlendirmeleri gerekir. ailenin ekonomik baskı ve çalışma ortamından etkilenerek sinirli ve depresif davranmaları çocuğu etkileye bileceğini bilmemiz gerekmektedir. Aile olarak çocuklarımıza karşı baskıcı davranmakta ağır cezalar vermekteyiz . Çocuğun yaşantıları ebeveyn tarafından aşırı ve uygunsuz tepkilerle karşılanmaya başlanır. Acı veren duyguların ifadesi bile kabullenilmez çocuk cezalandırılır. Sonuç olarak çocuk yaşantılarını ve duygularını adlandırılamaz stresle başa çıkmayı makul hedefler koyma öğrenemez kendi duygusal yanıtlarına güvenemez yardım için aşırı duygusal ifade yolları kullanmaya başlar. Ebeveyn çocuğa hep olumsuz yaklaştığı duygularını ortaya koyma fırsatı vermediği ihtiyaç duyduğu sevgiyi göstermediği için çocuk bunları farklı yollarla elde etme yoluna gitmeyi öğrenmektedir. Okul öncesi yıllarda deneyimi böyle olan çocuklar ergenlik dönemine geldiklerinde eğitime hazırlıklı olmadığı akranlarına karşı agresif davrandığıarkadaşlık ilişkileri geliştirmekte zorluk çektiği gözlenmektedir.
Çocuğun bu durumu ileriki yıllarda okul başarısızlığına dönüşür. Başarısızlık okula karşı ilgi kaybına da yol açar. Akranlarıyla kurdukları ilişkiler oldukça zayıftır. Sorumluluklarını almakta ve üstlenmekte zorlanırlar. Bu durum arkadaş okul ve aile ilişkilerini de olumsuz etkilemeye devam eder. Önceki yılarda evde yaşanan çatışmalara okul başarısızlığı gibi yeni bir sorun daha eklenmiştir. Aile çocuğun okul başarısızlığı ile nasıl başa çıkabileceğini bilememektedir. Kendisi bir anlamda teslim olmaya başladığı için tek çare olarak okulu görmeye başlarlar. Ancak okuldan beklentileri yüksek olduğu için sıklıkla hayal kırıklığına uğrarlar. Ya da kabahat okula bulunabilir böylece ailenin okulla ilişkisi de bozulur. Giderek çocuğu dışlamaya ve ret etmeye başlarlar. Çocuğun "itici" davranışları okul çalışanlarının da desteklerini ondan kesmelerine yol açar. Giderek "ümitsiz vaka" olarak değerlendirmeye başlanır çocuk. ailenin okulu çözüm olarak görmeleri ve evde yaşadıkları başarısızlıkları okula yansıtmaları okul konusuna evden bir destek gelmemesi de okul çalışanlarıyla aile ilişkisini iyice bozar.
Erken Ergenlik
Ergenlik döneminde ise okula devamsızlıkla bu durum kendini gösterir. Ergenin artık hedefleri kaybolmuştur ve aile ya da toplumsal değerlere yabancılaşmıştır. Akranları tarafından ret edildiği için kendisine uygun arkadaşlar armaya başlar. Bunlar kimi zaman kendisinden yaşça büyükler olabilir. Tüm ergenler gibi ebeveynlerinden uzaklaşır ve arkadaş ilişkileri önem kazanır. Kurduğu arkadaşlıklar genelde kurallara uymayan suça eğilimli gruplar olup çeteleşme eğilimi yüksektir. Yaşı büyüdüğü ve çevresi geliştiği için kendisi gibi ergenleri bulmakta zorlanmaz.Aile ise artık ondan ümidi kesmiştir. Bir dönem uyguladıkları başarılı yöntemleri bile uygulamaktan vazgeçerler. Bir nevi teslim olmuşlardır. Onu izlemekten vazgeçer ve kendi haline bırakırlar. Bu da sorunun giderek çözümsüz hale gelmesine yol açar. Okul çalışanları da aileye ve ergene karşı olumsuz bir tutum geliştirirler. En iyi çözüm çocuğun bir an önce okuldan uzaklaşmasıdır düşüncesi hakim olmaya başlar.
Güvenli okul aslında uyumlu okuldur. Güvenli okullarda okul çalışanları ve öğrencileri arasında olumlu ilişki bağları bulunur. Burada öğretmenlerin öğretmenler ile öğretmenlerin öğrenciler ile öğrencilerin öğrenciler ile olan ilişkilerinde ve okulda hizmetli olarak çalışanların öğrenciler ile ilişkilerinde olumlu özelliklerden bahsediyoruz. Şiddeti önlemede en önemli etkenlerden biri okul çalışanlarıyla öğrencilerin kurdukları güven vericidestekleyici bağlardır. Bu sebeple öğrenciler ve okul çalışanları arasında pozitif ilişkileri geliştirmek gerekmektedir. Diğer gereklilikler tamamlanmadan okulun havası pozitif yönde değiştirilmeden güvenlilik sağlanamayacağı gibi güvenli okul ortamı da oluşturulamaz. Çocuklar bekledikleri desteği okullardan göremezlerse sosyal olarak istenen davranışları da göstermezler bu da güvenli bir okul oluşturmanın önündeki önemli engellerden birisidir.
Güvenli okulların kriterleri şunlardır:
İletişim insanlar arası ilişkilerde en önemli anahtardır insanları birbirlerine bağlar. Güvenli okullarda öğrenciler öğretmenler okul çalışanları okul idaresi arasında güvenli bir iletişim vardır. Bu iletişimin iyi ve güvenli olması okulun genel havasına yansır ve problemlerin çözümünü kolaylaştırır.
Güvenli okulların tutumu çocukların akademik başarılarını ve davranışlarını geliştirmek üzerine kuruludur fakat sadece akademik başarıya odaklanmamaktadırlar. Öğrencilerin sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını da karşılamaya önem verirler. Böylece çocuğun okuldan; okulun da öğrencilerden bekledikleri arasında bir denge kurulmaktadır.
Güvenli okullarda bütün çocuklara eşit şekilde davranılır ve eşit sorumluluk verilir. Sınıf içinde ya da okul içinde arkadaşları ile eşit sorumluluklar almayan farklı davranılan çocuklar ileride şiddet davranışlarında bulunabilirler ya da şiddetin hedefi olabilirler. Okullarda yaşanan en belirgin sorun öğrencilere eşit davranılmamasıdır
Güvenli okullar velileri çocukları hakkında bilgilendiren okullardır. Bu sadece veli toplantıları ile yapılmamalı veliler düzenli olarak okula davet edilmeli ve çocukları hakkında bilgilendirilmelidir.
Okul öncesi ve sonrası programların olması şiddet ile mücadelede önemli bir yere sahiptir. Bu programlarda çocuklar rehberleri eşliğinde kültürel faaliyetlerde bulunabilirler.
Güvenli okullar öğrencileri geleceğe hazırlamada yetişkinlik döneminde karşılaşabilecekleri zorluklar hakkında onları hazırlamalıdır. Güvenli bir okul olmanın temel özelliklerinden birisi öğrencilere mezun olduklarında öğrendiklerini uygulayabilecekleri ortamlar sağlamak ve bu ortamları hazırlamaktır.
Okullar öğrenciler ve çalışanlar için potansiyel olarak tehlikeli olabilecek durumlar hakkında bilgilendirme yapmalı ve çözüm yollarını paylaşmalıdır.
Okulda şiddet duyurusu yapan öğrenciler mutlaka korunmalıdır. Okul öğrenciler ve yetişkinler arasında güven oluşturulmalıdır ki potansiyel olarak tehlikeli olan durumlar hakkında bilgiler gelebilsin. Okulda sorun yaşandığında "ispiyoncu" veya "korkak" gibi tanımlamalara maruz kalmadan öğrencilerin başvurabilecekleri güvenli bir kaynağın olması için çalışılmalıdır. Bu zaman alacak bir prosedürdür ancak öğrenciyi hiç bir koşulda deşifre etmemekbunun için bilinen yolların dışında (örneğin öğretmenin odasına gitmek yerine e-posta yöntemiyle başvuru yapması gibi) yeni yollar geliştirmek faydalı olacaktır.
Güvenli okullar problemi iyi bilen ve bu problemi çözmek için bilgiler toplamış ve bunları değerlendirmiş okullardır.
Güvenli okullarda öğrencilere iyi bir vatandaş olmalarını sağlayacak eğitimler verilmelidir. Okullar akademik programlarının içerisine öğrencilerinin iyi birer vatandaş olmalarını sağlayacak eğitimler de yerleştirilmeli ve bu konudaki temel değerler öğrencilere vermelidirler.
Çocuklar okullara değişik özelliklerde ve düşüncelerle gelirler. Her birinin ölüm şiddet ve silah kullanımı hakkında değişik düşünceleri bulunmaktadır. Okullar çocuklara ateşli silahların tehlikelerini anlatarakkızgınlıklarını ifade edecekleri yöntemleri öğreterek şiddeti azaltabilirler.
Bazı durumlarda şiddet mağdurları tepkilerini agresif şekillerde gösterebilirler. Bu nedenle şiddete maruz kalan çocuk ve gençlerde şiddet davranışı gözlenebileceği unutulmamalıdır. Şiddete maruz kalan çocuk ve gençlere uygun davranış şekilleriyle yaklaşımlarda bulunulması gerekir.
Okulda acil durumlarda olması önerilenler telefonlar okullarda karşılaşılabilecek acil durumlardan ve bu acil durumlarda yapılması gerekenlerden bahsedildi. Her an okullarda yaşanabileceklere karşın okul yönetimi ve öğretmenler de bazı telefon numaralarının bulunması gerekmektedir.
Bu numaralar aşağıda belirtilmiştir. Sonraki adım davranışsal ve duygusal olarak çocukların uyum sağlamasına yardımcı olmaktır.
Okullarda suç ve şiddet nasıl önlenir?
Gençlerde şiddeti engellemeye yönelik programların bir çoğu şiddet riskini arttıracak "risk faktörlerini" ve riski azaltacak "koruyucu faktörlerini" tanımlamaya çalışmaktadır. Son yıllarda şiddeti önlemeye yönelik çabalar belirli risk faktörlerini azaltıp koruyucu faktörleri arttırmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle önlemeye yönelik programlar şehrin iç kısımlarında yaşayanlar ve düşük gelirli gençler gibi risk altında olduğu düşünülen nüfusun bütününe yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. Erken saldırgan davranışlar düşük özdenetim zayıf sorun çözme yetenekleri veya belirgin aile problemleri gibi seçilmiş risk faktörlerinin varlığı nedeniyle risk altında görülen bazı gençler bu programlara katılıma teşvik edilmektedir. Gençlerde şiddeti engellemeye yönelik bir başka yaklaşım ise gençlerin olumlu gelişiminin önemini vurgulamaktadır. Gelişim yaklaşımı; belirli risk faktörlerine yoğunlaşıp bunların nasıl azaltılacağı yerine gençlerin sağlıklı ve başarılı birer yetişkin olabilme kapasitelerini arttırıp çeşitli yetiler geliştirmelerine ve topluma dahil olup destek alabilmelerine odaklanmıştır.
Gençlik gelişim programları sadece risk altında olduğu düşünülen kesimi değil bütün gençleri kapsamaktadır. Olumlu gelişim sosyal yeterlik ve yeni değerler oluşturma sık kullanılan terimlerdir. Gençlik gelişim yaklaşımının amacı hedeflenen olumlu sonuçların artmasını sağlamaktır. Şiddeti engellemeye yönelik gençlik gelişimi yaklaşımı gençlerin belirli gelişimsel ihtiyaçlarını anlama ve bunlara katkıda bulunma konusuna odaklanmıştır. Ancak gençlerde görülen şiddet davranışlarının tek nedeni gelişimsel sorunlar değildir. Ayrıca gelişimle doğrudan bağlantılı olmayan problem faktörlerini de tanımlamak gerekmektedir. Örneğin toplumdaki kontrol şiddet riskini azaltırken gençlerin ateşli silahlara kolay erişebilmesi şiddet davranışları riskini arttırmaktadır. Şiddet önlemeye yönelik eksiksiz bir yaklaşım gençlik gelişimi üzerine inşa edilmeli ve şiddete neden olabilecek diğer faktörleri de kapsamalıdır.
İyi bir önleme programında olması gereken özellikler:
Erken uyarı işaretlerini bilmek ve potansiyel şiddet oluşturacak davranışları fark etmek ve bu işaretleri gösteren çocukları teşhis etmek.
Okuldaki bütün çocukları korumayı kapsayacak bir önleme planı geliştirmek.
Okulda riskli çocuklar için uygulanabilecek bir müdahale planı yaratılması kadar riskli davranış gösteren çocuklara erken müdahale yöntemleri de geliştirmek.
Mutlaka bir krize müdahale planı yapılmalı ani gelen olaylara karşı nasıl davranılması şiddet davranışı karşısında neler yapılması gerektiği bu planda bulunmalı.
Suç ve şiddete eğilimli çocuklara müdahale
Çocuk ve ergenlere şiddetten korunma yollarını öğretmeliyiz. Bunun için çocuk ve ergenlere şiddet ile başa çıkabilmelerini sağlayacak becerileri kazandırmak gerekir. Çocuklara iyi rol modelleri sunmamız gerekmektedir. Önleme çalışmasında atılacak en acil adım çocuk ve gençlerin şiddet karşıtı tutumlar takınmalarını sağlamak amacıyla hem kendilerine hem de ailelerine yönelik müdahale programları uygulamaktır. Şiddet ve suç ile mücadele yapılmaya başlandığında izlenecek müdahale programının temel noktası hem şiddet uygulayanı hem de mağdurları düşünmesi ve bilimsel temellere dayanmasıdır. Polis ve toplum arasında gelişen işbirliği sonucunda ortaya çıkan toplum polisi kavramı gençlerin uyguladığı şiddet davranışlarını önlemede kilit rol oynamaktadır. Fakat unutmamak gerekir ki polise kalmadan olayın toplum tarafından önlenmesi ya da olaya toplum tarafından müdahale edilmesidir. Müdahale hedef grubun özel ihtiyaçları doğrultusunda ve dikkatle düzenlenmelidir. Burada müdahale edilecek grubun yaşı cinsiyeti gelişimsel özellikleri kültürel değerleri gelenekleri gibi şiddette etkili olabilecek diğer faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuk ve gençlerle şiddet karşıtı tutumları geliştirmek yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Müdahale programının başarısı için toplumun desteğini almak gerekir. Ancak toplumun şiddet konusundaki düşünceleri tutumları göz ardı edilmemelidir. Aile içinde ya da toplumda çocuklara uygulanan fiziksel cezalar (ağır mahrumiyet gibi olaylar) ileride çocukların şiddet davranışında bulunmalarını tetikleyeceği unutulmamalıdır. Müdahale programında bu konunun mutlaka yer bulması gerekmektedir. Televizyon ve medyada karşımıza çıkan şiddet sahnelerinin çocuklar arasında görülen şiddet davranışını tetiklediği unutulmamalıdır. toplumdaki silah kullanımının serbestliği toplumun silaha bakış açısı üstünde durmamız gereken önemli bir noktadır. Ve de en önemlisi ulusal ve yerel basında çıkan haber ve program ve diziler bu durumu tetiklediği için en kısa zamanda tedbir alınması ve şiddet ve öfke kontrolü sağlayacak eğitici yayınlara ve oyunlara yönelik çalışmalar başlatmamız geleceğimiz çocuk ve gençlerimiz açısından yarar sağlayacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.