- 706 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK YAMALI ELBİSE 3 BÖLÜM
3. bölüm
İçinden soğuk terler döküyordu Asya, gelecek günler nelere gebeydi acaba ?
neden o hep dürüsttü ve kime sevip güvendiyse ona ihanete hazırdı.
Oysaki onu çok beklemişti , yıllarca nadasa yatmıştı kalbi , hemen açmamıştı kalbini ona yormuştu adamı , kaç sınava sokmuştu sayısızca , dostuydu candaşıydı , oğluna baba olmuştu Baran biyolojik babasını hiç tanımamıştı adam yurt dışında yaşıyordu Asyayı yaralayıp gitmişti , o yüzden elbiseler yama doluydu ama yırtık yoktu.
O güçlü ve kendine güvenli bir kadındı küçük mutluluklarla donatmıştı yaşamını evini ama demire ciddi anlamda aşıktı çünkü bu adam yaşamında hiç kimsenin vermediğini ona vermişti dostu olmuştu tüm sorunlarını ya da sıkıntılarını aşmasında ellerinden tutmuştu.
Çok geç olmuştu ama bir türlü parmaklarını tuşlardan geri çekemiyordu hava kararmıştı ve burada işi bitmişti saat bayağı ilerlemişti , Baranı düşündü servise yetişmeliydi.
Canım dedi usulca babasına düşkün bir çocuktu Demir her şeyini adamıştı ona sevgileri karşılıklıydı.
Babası biraz gecikse buğu kaplardı gözlerini kalbi hızlı hızlı atar annesine babam nerede kaldı bak gece oldu ama derdi.
Asya iş yerinin servisinden sokaklarının başına gelince indi aceleyle manava girip çıkması gerekiyordu akşam misafiri vardı yemeğe geleceklerdi, Demirin iş yerinden arkadaşları ,küs değillerdi kavgada yapmamışlardı sanki sahnede kendilerine ezberletilmiş rollerini oynuyorlardı.
Demir zaten hep soğukkanlı olmuş ASYA kadar tepki vermemişti hayatındaki olaylara o ise yağmurla dahi heyecanlanırdı , şaha kalkardı yüreği, ASYA ateşli bir aşıktı demirse düşünen sessiz bir adam.
Telaşla meyvelere yönelmişti genç kadın , sanki seçtiği elmalar ona cevap verecekmiş çesine dikkatle bakıyordu,bir yandan da gençkızlığın dan bu yana alışveriş yaptığı bu tarihi manavı düşündü, Bekir amca halen dinamik espirili ve sanki insanın ruhunu okuyordu, baktığı zaman Asya bugün diğer günlerin tersine uzak kalmayı tercih ediyordu aslında o bugün hiç kimseyeyle konuşmak istemiyordu çünkü düşünce tarlasında devamlı ekip biçiyordu.
Arada bir kaplumbağa gibi kafasını uzatıp nefes alıyor gideceği yöne bakmaya çalışıyordu.
Demirle manavdan alışverişleri geldi gözünün önüne zaten onunla her yaptığı şey tüm paylaşımları onu mutlu ediyordu uzun parmaklarıyla portakalları incelemesi bak bu iyi demesi hüzünlendirmişti kadını çünkü ayrılık kokuyordu hava.
Sanki bir bulut yürüyordu üzerilerine her şey gri olacak göz gözü görmeyecek ve o bulut gittiğinde yanında demir olmayacaktı... meyveleri yalnız alacak baranı yalnız karşılayacak ve o masada o olmayacaktı , belki çay demliyemezdi kendisine , tüm ikisi için aldığı, çift bardaklar yalnız kalacaktı,arada bir banyodaki diş fırçasına takılacaktı gözleri ve yasa verecekti kendini.
Ayrılık bir yama daha atacaktı elbisesine.!
Poşetler ellerinde yürürken sokağın yaşayan kokusunu çekti içine , ama içinde demiri hissedemedi, boğazında sanki çıkmayan bir hıçkırık vardı ama bir şey ona engel oluyordu doğum ve ölüm şimdi değildi.
AYRILIK YAMAN
Seviyorsan sınırsızca derince .
Bir hüznü boyarsa gözlerin derinden..
vuslat sildiyse mevsimleri.
Yamandır acıtır ayrılık..
kirpikler kapanmaz, geceyi görünce.
mektuplar yanar usuldan , külü hissedince.
tarih kokar odamız , anılar yakındır kapıya..
gitmez gidemez ayrıklık,heybe boş gönül yaş olunca.
Bana senli konuşmalar ,müebbet tekil bir yalnızlık kalmıştır.
Kadeh boş , dudak mey kokar yalandan.
Zülüfler aralanır , kasım ortaya çıkar.
Ayrılık yamandır , bende sende bizde.
Suistimal edilen aşkımızdır.
Bizi tutan nedir..uzak bir şehir mi acaba. ?
Yorgan olup sardığımız korkularımız mı.. ?
kesilmemiş ayrılığın biletimi elimde..
suskunluk diz boyu taşralı konuşur dilim.
Gökyüzünün mavisi gebedir griye.
Gri yaman bir ayrılık mı , kokar bu şehirde.
Ya da terlerim ,geçmiş zaman.
durmaz haykıramaz sevdam.!
Hatice NİLÜFER *