- 477 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GÖÇ ve DÖNÜŞ
Taşı toprağı altın dediler İstanbul’un
biz de essah sanıp uyduk bu söze
karar verdik kalkıp göç eylemeye, terk-i diyar edip .
Satıp savurduk, katıp kavurduk, aklı mihenke vurduk, nemiz var nemiz yok köyde.
Sardık yükümüzü sırtımıza ,düştük büyük şehrin yoluna .
Az gittik uz gittik /dere tepe düz gittik
Vara vara vardık ki ; ne dilimizi, ne sözümüzü ne sesimizi ne de özümüzü bilip anlamayan
bir yere,
Çözdük denklerimiz, yıktık yükümüzü han evlere, otel odalarına..
Ana- baba, oğul- uşak biz tam sekiz kişilik horantayız, şimdi İstanbul’dayız..
Ne ev verdiler bize ne iş ne de aş.
Ne toprağı toprakmış, ne de taşı altın.
Günü gün ettik, yarını dün ettik, biz nettik ? diye düşünüp söylenmeye başladık daha ilk günlerimizde ..
Adım atsan para, çorba katsan para, erken yatsan para ..
Hazıra dağ mı dayanır, kısa zamanda eridi çıkındaki para.
Oğlan iş dedi, çocuk aş dedi, ihtiyar diş dedi ama, yok yok yok işte hiçbiri de yok ..
Günler günleri, biz adamları kovalamakla biz de bittik, umutlarımız da bitti bu şehirde..
Sıla özlemi sardı, burnumuzda koktu köyümüz, akrabalarımız eş-dost
Amma ve lâkin, hangi yüzle dönebilirdik ki köye, ne derdik ki “ gitmeyin “ diye yalvaran köylülerimize, komşularımıza vardığımızda …
Dile kolay,o tuz yılımızı heba etik bu şehirde, unuttuk adetlerimizi, düğünlerimizi, derneklerimizi.
Çocuklarımız büyüdü, biz yaşlandık, çoğu gitti azı kaldı ömrümüzün bu gurbet elinde.
Çocuklarımız alıştılar şehir hayatına ama, biz karı-koca, ne mümkün, daha dün gelmişiz gibi kaldık, değişmeden, bilmeden, görmeden alışamadan bu şehirde bunca yıldır..
Artık çekcek, dayanacak gücümüz kalmadı buralarda. Çocuklar kalsın burada, biz dönelim dedik köyümüze, geldiğimiz evimize.
Karar verdik dönmeye .
Derlendik toparlandık gece kondumuzdan, vedalaştık bunca yıllık komşularımızla, öptük çocuklarımızı, gelinimizi, damadımızı ve de torunlarımızı. Bir bir helalleştik, ayrıldık onlardan, alıştığımız sokağımızdan, komşulardan ve de İstanbul’dan …
Trenimiz Ankara garına girmek üzere, vakit gecenin 3 ü ve ben bu yazıyı sonlandırıyorum.
Biraz uyumaya çalışacağım uyuya bilirsem şaye ,. bu maceramızın ağır yorgunluğundan, hüzün ve yoğun duygularından…
Sabah yazmaya devam edeceğim, başladım bir kere bu maceramızı bu pişmanlığımızı ve gurbet yıllarımızı size yazmaya, bin pişmanlığımı itiraf ederek “ biz yaptık siz yapmayın, biz göç ettik siz terk etmeyin baba ocağınızı, bereketli toprağınızı “ demek için …
*muzaffer yıldırım
YORUMLAR
Eflatun Cem Güney'i okur gibi okudum. Türkiye'mizin bir başka gerçeğini gözler önüne serdiğiniz için sizi kutluyor, yazınızın devamını bekliyorum. Sayın hocam. Hele bir soluklanın. İnşallah başınızı sokacak bir ev kalmıştır köyde. Hani bir kerpiç ev yaypmıştınız ya özene bezene. İşte öyle.
Selam ve saygılarımla...
Muzaffer bey merhaba. Yazınızı sonuna dek okudum.Ülkemizin kanayan sorunlarından birisine parmak basmışsınız. Büyük şehirlere bu denli çok yığılma olmamalıydı. Köylerimiz, gözden çıkartıldı. Ve durum meydanda. Sanayinin gelişmesi için, yatırım gözardı edilemezdi.Fakat tarım ve hayvancılıkla geçinen kırsal yöre insanımız kendi başlarına bırakılınca içinden çıkılmayacak bir hal aldık.Köye geri dönüşünüze çok sevindim. İnşallah sizin gibi düşünenler çoğalır ve köylerimize eski canlılıklarını getirirler..Saygılarımla....