- 458 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İMANIMIZ ELDEN GİTMESİN
Günümüzde dikkat edilmesi gereken en büyük şey iman meselesidir. İman Allah’a, peygamberlere, kitaplara, meleklere, ahrete ve kaza ve kadere şüphe duymadan inanmaktır. Eğer bu altı şarttan biri dahi inkâr edilirse veya şüphe duyulursa işte o zaman iman elden gitmiş olur.
İman, kalp ve akıl ile Allah’a inanmaktır. Allah’a yakın olanlar imanı en kuvvetli olanlardır, imanı en kuvvetli olanlar ise edebi ve hayâsı tertemiz olanlardır. İman, İslam dininin bildirdiği şekilde olmalıdır; din adamı kılığına giren münafıkların, felsefecilerin ve fen taklitçilerin bildirdiklerine göre değil.(!)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bir sözünde “İman, hem nurdur hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir.” Diyor. Hakiki imanı elde etmenin yolunu da şöyle açıklayabiliriz: İman iki şekildedir. Birincisi taklidi ve zahiri imandır ki bu araştırmadan, tahkik ve tetkik etmeden Allah’a inanmaktır. Üstad Hazretleri, imanın en ilkel ve basit olanı taklidi iman olduğunu söylüyor. Bu iman kalp ile ruh ile kuvvetlenmediği için felsefe ve inkârcı düşünce karşısında tutunamaz ve şüpheye hatta inkârcılığa düşebilir.
İkincisi ise tahkiki imandır ki bu tevhidi hakiki olup hem aklen hem de kalben Allah’a inanmaktır. Tahkiki iman, ilim ve marifetle elde edilir. Bu iman ilim ve marifetle elde edildiği için en kuvvetli ve tahkiki imandır.
İslam dini hakikat dinidir, hoşgörü dinidir. Başkası dinimiz hakkında soru sorduğunda ona hoşgörüyle cevap vermeliyiz. Kardeşimiz, arkadaşımız, çocuğumuz vs. bizim yanımıza gelip “Allah varsa bana göster.” Dediğinde bile ona hoşgörüyle cevap vermeliyiz. Eğer “Nasıl Müslümansın, öyle şey denilir mi?” ya da “Dinden imandan çıkarsın.” Gibi ağır laflar söyleyince onun şüphesi daha da artacaktır. Dolayısıyla yangına körükle gitmiş oluruz.
Bazı din düşmanları gençlerimizi şüphe edici sorularla dinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu din düşmanları şu şekil sorularla gençlerimizi kandırıyorlar: “Allah varsa bana göster.” ya da “Neye dayanarak Kur’an’a inanıyorsun?” veyahut “Allah var diyelim peki niye Hz. Muhammed’i(asm) peygamber yaptı?” Bunlar en çok sorulan sorulardır. Bizim gençler ise bilinçsiz oldukları için cevap vermekte zorlanıyorlar. Aslında akıllarını biraz çalıştırsalar bu sorulara rahatlıkla cevap verebilirler. Nasıl mı? Ben cevap vereyim: “Geçen gün haberlerde gördüğüm ilginç bir olay: Bir gemi. İçinde kimse yok, ne kaptan ne de başkası ve bu gemi hiçbir mekanik cihaz olmadan Hindistan’dan düzenli bir şekilde İsviçre limanına gelmiş. İlginç değil mi? Diye sorarım. Muhakkak “İnanmam” diyecektir. Ben de cevaben derim ki: “Madem buna inanmıyorsun, o geminin bir kaptanı olmadan buradan şuraya hareket gidemeyeceğine inanıyorsun. Peki, niye bu evreni böyle muhteşem bir düzen içinde yaratan ve yöneten birinin olduğuna inanmıyorsun.”
İkinci soruya cevaben ben de ona bir soru sorarım: “Kur’an-ı Kerim kadar geniş bilginin olduğu ve bu bilgilerin de hiçbir bilim yasasıyla çelişkili olmadığı bir kitap göster bana? O kitap öyle bir istifle öyle bir sadelikle yazılmış ki okuyup da şüpheye düşüleceğini hiç sanmıyorum.”
Üçüncü soruya cevap hiç zor değil: “Eğer Allah başkasını peygamber yapsaydı, bu sefer diyecektin ki Allah niye bunu peygamber yaptı da başkasını yapmadı. Açıkçası dini sorgulayarak da hiçbir cevaba ulaşamazsın. Aslında İslam dininde bütün soru ve sorgulara illaki bir cevap vardır, yeter ki şüpheye düşmeyelim.”
İmanı kuvvetlendirmenin yolu sorgulamak değil Allah’ın rızasına kavuşmak için O’nu zikredip emir ve yasaklarına uymaktır. Namaz kılarak, Kur’an okuyarak…
Rabbim namazla yaşamayı imanla ölmeyi cümlemize nasip etsin inşallah.
Aydın EVREN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.