- 1311 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE VE MUSTAFA KEMAL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BÜTÜN ÇANAKKLE ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANARKEN;
Gelibolu çağlar boyunca medeniyetler için stratejik önem arz eden bir mevkidir. Zira iki kıtayı ve 3 denizi birbirine bağlayan özelliği ile her zaman zapt edilmek istenen cazip bir yerdir. Hele de gittikçe çökmekte olan bir milletin elinden almak demek, pek çok şeye hükmetmek demekse. Fakat her savaşın planlarını milletler yapar, ordular şavaşır ama kaderini Allah belirler. Bu bakımdan Çanakkale her açıdan bir mucizeler yumağıdır. Ve bu zafer Yüce Mevlanın asil milletimize en güzel ikramıdır..
Aslında insanlık adına en büyük utançtır bir yanıyla da. Tarihini destanlarla, gururlarla tablolaştıran kıymetli bir ulusun onuru adına verdiği mücadelenin, düşmanına yaşattığı bir utanç abidesidir Çanakkale. Zira Çanakkale`de emperyal toprakların korunması değil, anavatanın korunması vardır. Çanakkale Destanı bir milletin değil, pek çok milletin imtihanı olmuştur aynı zamanda.
O devre göre, yüzen çelik kalelerden meydana gelen zamanın en kuvvetli ordusu ve birinci Cihan harbine türlü kurnazlıklarla dâhil edilen, çökmekte olan bir imparatorluk. Sömürgeci bir zihniyetle hemen hemen bütün dünyayı ele geçirmeye niyetli olan batı için, zamanında Haçlı savaşlarında elde edilemeyeni ele geçirmek için harika bir fırsat… Diğer yanda ise Destanlara ad olan “Geçilmez Çanakkale”, hala yamaçlarında rüzgarlar uğuldarken kulaklarda top sesleri çınlayan Gelibolu ve Kahraman bir milletin ebedi başkomutanı Ulu Önder Atatürk! Türk milletinin tarihindeki en onurlu, en şerefli ve yeri doldurulamayacak güzide simalarından birisidir.
Türk Milleti; yok edilmeye çalışılan ve sömürge altına alınmak istenen büyük bir ulus! İşte düşmanın en büyük gafletidir bu. Ve bir ulusun bahtındaki en büyük şans, Mustafa Kemal! O dönemde henüz Yarbaydır Mustafa Kemal, ve harp okulundaki hocası Esat paşa ise tümen komutanıdır. Bu savaşta Mustafa Kemal, gerek hocası ile gerekse de şımarık Padişah Damadı Enver Paşa ile zaman zaman görüş ayrılıklarına ve sert tartışmalara girse de, rütbesine oranla daha büyük ordulara komuta etmiştir. Onun bu cephede yaptığı kahramanlık, aynı zamanda yarbaylıktan albaylığa geçmesine de yol açmıştır. O, bu kahramanlığının sonucunda, 1915 yılında yayınlanmış olan Harp Mecmuasına da kapak olmuştur. Sonuçta, yarbay olarak girdiği bu savaştan dokuz ay sonra Anafartalar kumandanı olarak çıkarmıştır onu askeri dehası.
“Kara cephesindeki savaşların o kanlı günlerinde, Conk bayırındaki taarruz sırasında göğsündeki saate isabet eden şarapnel parçası sayesinde, Allah’ın Türk milletine büyük bir bağışı olarak hayatta kalmayı da başarmıştır.Atatürk bu saati, bu olayın bir nişanesi olarak cephede 5. Ordu komutanı Liman Von Sanders’e takdim etmiştir. Bunun üzerine Von Sanders’te kendi saatini çıkararak Atatürk’e vermiştir” (alıntı)
Cephenin genel sorumluluğunu yürüten Ve Çanakkale’nin savunması için kurulan 5.Ordu komutanı müttefik Alman general Liman Von Sanders, 25 Nisan sabahı 19 tümen ile ve hiçbir yerden emir almaksızın kendiliğinden muharebeye müdahale ederek düşmanı sahile kadar püskürtmüş ve bundan sonra üç ay süre ile kırılmaz bir azimle devamlı düşman saldırılarına karşı koymuş olan Mustafa Kemal’in sorumluluk ve görevden zevk duyan bir komutan olduğunu ve ona tam anlamıyla güvenilebileceğini sürekli ifade etmiştir.
“Yine Liman Von Sanders 1915 yazında Enver Paşa’ya gönderdiği yazıda da şu tespitleri yapmıştır: “Mustafa Kemal Bey, 5 ay önceki ilk karaya çıkış hareketinden beri 19. Tümenin başında parlak şekilde savaşmış ve İngilizlerin Anafarta kanadında son büyük çıkarma hareketleri esnasında müşkül bir anda kumandayı ele almak zorunda kalmıştır. (…) Albay Mustafa Kemal Bey burada da görevini büyük bir cesaret, iyi ve açık tertibat alarak ifa etmiştir. Öyle ki kendisine –vazifem gereği olarak- tekdirimi ve şükranımı tekrar tekrar ifade ettim.”(alıntı)
Bütün bunların ışığında Mustafa Kemal’in, bu savaşta tarihe geçecek çok önemli üç müdahalesi konuşulur. Fransızların Çanakkale çıkarmalarını başarısız kılan müdahalelerdir bunlar.
İlk olarak Arıburnu Çıkarması`nın şaşırtmaca olmadığını görmüş ve ihtiyaç olmasına rağmen hiçbir yardım almadan Conkbayırı`na karşı harekete geçmiştir. İkinci olarak ta Conkbayırı öncesi İngilizler, Türkler tarafından az korunan bir bölgeye çıkarma yaptıklarında Atatürk bunu fark ederek zamanında müdahale etmiştir. Üçüncü olarak ta Buraya çıkan İngilizlerin püskürtülmüş ve savaş bitirilmiştir.
Mustafa Kemal’in bu savaşta sergilediği örnek şahsiyet savaş sonrasında da kendini göstermiştir. O öyle bir kumandandır ki, düşmanının bile takdirini kazanmıştır. Atatürk`ün daha sonraki süreçte düşman kuvvetlerin komutanlarıyla ilişkileri saygı dersi niteliğini taşımaktadır. Öyle ki; Anzaklara komuta eden İngiliz general William Birdwood. Savaş sırasında iki azılı düşman olan bu komutanlar savaş bittikten sonra çok iyi dost olabilmiştir.. Hatta William Birdwood, hasta olmasına rağmen Atatürk`ün cenaze törenine bile gelmiştir..
Trablusgap ve Bingazi’de de başarılı olmasına rağmen, Şam’da ki Yıldırım orduları ile gerekli mücadeleyi yaparken oradaki ordunun zafere ulaşmadan teslim edilmesinin ardından, Çanakkale, Mustafa Kemal’in adını ve askeri dehasını tüm dünyaya duyuracağı çok önemli bir fırsat olması nedeniyle çok büyük bir önem arz eder.. Dolayısıyla Çanakkale’nin arkasından başlayan ve Anadolu da dalga dalga yayılan Milli mücadelenin her safhasında Mustafa Kemal’in zaten kendini kanıtlamış bir kumandan olmasının, düşman üzerinde büyük bir psikolojik baskısının olduğu düşünülebilir. Zaten yine kapsamlı olarak düşünüldüğünde de bu mücadelenin başlangıç adımlarının Samsun’dan çok önceye dayandığı da idrak edilir. Hatta daha ileri gidilerek Milli Mücadeledeki şehit sayısının az olması da Çanakkale’de o kadar şehidin verilmesi ile bağlantılı olarak düşünülebilir.
İşte bu yüzdendir ki bu gün Çanakkale savaşları denildiği zaman ilk akla gelen önce Mustafa Kemal, sonra madden donanımsız fakat manen donanımlı bir millet gelmektedir. Ve bu sentezin şahsında şekillenen bir imandır Çanakkale de yaşanan yaşatılan. Öyle bir imandır ki o çelikten bir orduyu perişan edebilmiş bu zafer o ve Çanakkale cephesinin gerçek kahramanı olan lider-komutan Atatürk’e nasip olurken, ona bu başarıyı yaşatan yüce türk milletinin her evladı da yine onun şahsında destanlaşmıştır. Bu öyle bir destandır ki, “Ya şehit ol, ya gazi, yoksa sütümü helal etmem ” duygularıyla evlatlarını kınalayıp düğüne uğurlayan analara zafer olarak hediye edilmiştir… Bu bir ulusun sadece cephede değil her zerresiyle her alanda düşmana karşı koymasının çağlara iz olacak asırlık tecrübesidir.. Çanakkale savaşının içinde sayısız mucizeler barındırmasının tek izahatı da budur sanırım. Ve birinci Cihan harbinde Osmanlının içine çekildiği tuzağa rağmen kazandığı tek cephe olması da bu mucize dahilinde yorumlanır. Birinci Dünya savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, Osmanlının içine dahil edildiği bu tuzağın en güzide zaferi.
’Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar!
Burada bir dost vatanın toprağındasınız,huzur içinde uyuyunuz.
Sizler Mehmetçiklerle yan yana,koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar,göz yaşlarınızı siliniz.
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.Huzur içindedirler.
Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra,
Artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’ (A T A T Ü R K)
Ve o büyük kumandanın hem kendi askeri hem de savaşta ölen diğer milletlerin askeri için dünyaya yaptığı barış çağrısıdır bu gün geçmişi de şimdiyi de şefkatle kucaklayan.
Sevim ÇAKICI / Kargülü_ALMILA
YORUMLAR
Atatürkün çanakkale hatıları savaşın nasıl kazanıldığını bize anlatır. Atatürk der ki savaş anı için; siperler arasındaki mesafe 8 metreydi. yani ölüm kesin. arkadaşının boşalan siperini diğer arkadaşı dolduruyordu. ama askerlerimde takdire şayan bir inanç vardı. bilenler kur'an okuyor, bilmeyenler kelime-i şehadet getiriyordu. bize savaşı kazandıran yüksek ruh işte budur... saygılar efendim.
Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra....artık bizim evlatlarımız olmuşlardır diyerek işgal için gelip de bozguna uğrayan milletlerin askerine bile sahip çıkmayı görev addeden Dünya Uluslarının 100 yılda bir böylesi doğar ne yazıkki Türkiye ye nasib oldu itirazları ile hayıflandıkları Mustafa KEMAL'i ve de Kurtuluş Mücadelemizde emeği geçmiş olan her rütbe - her sivil vatandaşı ATATÜRK'ün
şahsında saygı ile anıyorum.Kaleminiz baki olsun
Öncelikle Cumhuriyetimizi kuran Büyük Önderimiz GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün ve bu vatan topraklarının kurtarılmasında canlarını seve seve feda eden tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun mekanları durakları cennet olsun Yüce Mevlamdan dileğim Vatanımıza bir daha düşman ayağı değmesin Yüce Türk ulusunu düşman şerrinden korusun Amin..
Değerli kardeşim Sevim senin bu duyarlı yüreğini ayakta alkışladım helal olsun sana kalemin daim olsun
selam ve sevgimle
ÇANAKKALE,
GÖNLÜMÜN DÜŞTÜĞÜ TOPRAK.
CEPHE VE CEPHE KAHRAMANLARINI FARKLI BİR BAKIŞ AÇISIYLA ANLATMIŞ KARGÜLÜ.
SIRADAN KİTABİ BİLGİLERE FAZLA YER VERMEDEN, AKILLARDA KALACAK ŞEKİLDE VURGULU CÜMLELERLE...
ÇOK DOĞRU TESPİTLER YAKALADIM TARİHÇİ GÖZÜYLE, BU MAKALEDE.
"Bu öyle bir destandır ki, “Ya şehit ol, ya gazi, yoksa sütümü helal etmem ” duygularıyla evlatlarını kınalayıp düğüne uğurlayan analara zafer olarak hediye edilmiştir… Bu bir ulusun sadece cephede değil her zerresiyle her alanda düşmana karşı koymasının çağlara iz olacak asırlık tecrübesidir.. Çanakkale savaşının içinde sayısız mucizeler barındırmasının tek izahatı da budur sanırım..."
"Trablusgap ve Bingazi’de de başarılı olmasına rağmen, Şam’da ki Yıldırım orduları ile gerekli mücadeleyi yaparken oradaki ordunun zafere ulaşmadan teslim edilmesinin ardından, Çanakkale, Mustafa Kemal’in adını ve askeri dehasını tüm dünyaya duyuracağı çok önemli bir fırsat olması nedeniyle çok büyük bir önem arz eder.. Dolayısıyla Çanakkale’nin arkasından başlayan ve Anadolu da dalga dalga yayılan Milli mücadelenin her safhasında Mustafa Kemal’in zaten kendini kanıtlamış bir kumandan olmasının, düşman üzerinde büyük bir psikolojik baskısının olduğu düşünülebilir. Zaten yine kapsamlı olarak düşünüldüğünde de bu mücadelenin başlangıç adımlarının Samsun’dan çok önceye dayandığı da idrak edilir. Hatta daha ileri gidilerek Milli Mücadeledeki şehit sayısının az olması da Çanakkale’de o kadar şehidin verilmesi..."
ÇANAKKALE ZAFERİNİN YILDÖNÜMÜNE DENKDÜŞEN BU MAKALE İÇİN TEŞEKKÜRLER ABLACIĞIM.
BATININ YÜZKARASI OLARAK TARİHE GEÇEN BİR SALDIRIYA KARŞI DİŞİYLE TIRNAĞIYLA BİR MİLLETİN TÜM FERTLERİYLE KARŞI KOYARAK, BOĞAZA ADETA ETTEN VE KEMİKTEN BİR KİLİT VURULMUŞ EV BİNLERCE ŞEHİD KANIYLA ÇANAKKALE GEÇİLMEZ YAZILMIŞTIR, BOĞAZA.
"BİTTİM YARABBİ" DİYENLERİN SESİNE,
"YETTİM EY KULLARIM" DİYE YARADANIN CEVAP VERDİĞİ CEPHEDİR ÇANAKKALE.
GÜNÜN YAZISINA TEBRİKLERİMLE VE YAZARINA SAYGILARIMLA.
"Çanakkale savaşları denildiği zaman ilk akla gelen önce Mustafa Kemal, sonra madden donanımsız fakat manen donanımlı bir millet gelmektedir."
*** ***** ********
18 Mart'ın anlam ve önemöine ilişkin, znlamlı bir metindi... Türk milleti orada imanıyla savaştı, imanıyla kazandı. zira tek dişi kalmış canavarlar madde gücünün her türlüsüne sahip olup da yenilişe mahkuluğunun sebebini, eksikliklerinin bu olduğunu anlayamamıştı.. Bizse şimdi ecdadımızın kudretli kanını bu vatan uğruna döktüğü bilinci ve inancı sayesinde dimdik durmaktayız... Yazınız bizdeki bu bilinci bir kez daha dpreştirdi, canlandırdı.. Kutlarım hocam; saygılar...
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
TÜM ŞEHİTLERİMİZİN RUHU ŞAD OLSUN.
Bugün ki radyo programımı Çanakkale Zaferine ayırdım. Şanlı ecdadımızı hayırla yadettim. Bizim bu günlere gelmemizi sağlayan aziz şehitlerimize rahmet, onurlu gazilerimize sıhhat ve selamet diledim.
Bu vatan kolay kurtulmadı. Kıymetini bilmeyenlere dilimizin döndüğü sürece yazacağız ve konuşacağız.
Yürek yazınızdan dolayı teşekkür ediyor, selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum efendim. Rabbime emanet olunuz. İyi ki varsınız.
Evet. Çanakkale , bir dünya savaşı.Vatan savunmasının ,vatan sevgisinin .bağımsızlığın ,hürriyetin , istikbalin bayrağın adıdır Çanakkale.Bu gün dahi oraları görmek ,o mücadelenin ne pahada olduğunu bize anlatacaktır.Mustafa Kemal ve tüm silah arkadaşlarının ruhu bir kez daha şad olsun.Bunlardan hepimiz ders almalıyız.
Sevgilerimle...
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine 'Çanakkale geçilmez! ' dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915’te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos’ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir.
Mustafa Kemal’in askerlerine 'Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! ' emri cephenin kaderini değiştirmiştir.