- 422 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Önce (Animizm Büyü Ve Büyücülük Üzerine) 3
Torunlar bu gibi bağ ve bağıntının büyüsel anlanmasıyla, vefa duygularını içselleştirmişlerdi. Bu içselleştirme torunlardan atalara doğru mana algılı yepyeni vefayi duyguya dönüşüyordu. Bu yüzden totem torun, atalarından; geleceğin bilgisini de büyücüleri eliyle istiyordular.
Burada kutsallık ve geleceği bilme konusuna izninizle bir parantez açayım. Kutsal olan, atalar yaşantılımı oluşla, atalara dek deneyim, bilgi, kural olmuş tüm koruyuculukların; totemdik toruna geçmesidir. Doğa karşısındaki yalnızlıklar içindeki torunlar bu yol haritasına can simidi gibi sığındılar. Güvenli olan bu sığınmacı izleklerin torunda uyandırdığı duygular vardı. Hissin ve hissin büyüsel etkilerle totemi torunda oluşan minnetler toplamı, kişilerimizin kutsallık algılarıydı.
Sosyal yapı ölüm- doğum ve doğanların büyümeleri olacakla bir nehrin kesikli sürekliliği gibi bir akışlar devamlılığı arz eder. Kişi kendi kesikli sürekli bulunmasın duygu ve egosunu kendi öznelliği içinde büyütür. Kişi bu ego büyütmesiyle sosyal devamlılık içindeki kendi dışındaki sürekliliğin algısı olan akışı, kimi kez kendi duygusu içinde es geçer ve göremez olur.
Yani atalar deneyim bilgi ve kuralları sosyal devamlılık içinde kesintiye uğramadan süren bir akışlıktır. Kişilerimiz toptan olanın algısıyla, dışındaki devamlılığı hala şimdiki gibi tam olarak ayrıntılaşamıyordu. Ancak kişileşen algı üzerinde hayali, sanı kanısını oluşturuyordu. Halbuki atalar kutsal bilgisi, kendi üzerinde totem aittisine yansıyan manyetik kupleydi. Duygularıyla büyümüş kişi, bunu pek göremez. Demiştik bu dönem fazlasıyla duygular egemenci dönemdi.
Kural akışını pek pek devamlılıkla göremediği için torun kişi, çocukluk algılı duygularıyla izleği olduğu kuralların içinde, kendi ego duygularına modamod denk düşen bütün yararlanımların minnetini duyuyordu.
Kuralları grubuyla birlikte; sırf ve tekil olan kendi yararı için görüyordu. Kendisi için olan öznel minnetin mana algısı; kendi kullanımları olan şimdiki atalar inşalı kuralları, ataların geleceği bilmeleri ve bu geleceği bilme nedeniyle de bu kuralları kendilerine armağan bıraktıklarını sanıyorlardı. Bu anlayış dolaysıyla ataları gelecekte olacak olan, kendilerini biliyorlardı diye düşünüyorlardı. Bu gibi anlamaları nedeniyledirki ataları geleceği biliyorlardı. İlk büyücülüğün temelinde olan, büyücülüğün kutsalı ve geleceği bilmesi olacak anlamalar böyle inşa oldu.
Yarın toplanacak ot, kök ve yapılacak av nerelerdeydi? Hasta olduğunda hastalıktan nasıl ve ne şekilde kurtulmalıydılar? Ortamın tehdidinden nasıl emin olmalıydılar? Gibi kendi ve kendi egosunun derdinde oluşla kişi insanlarımız ve grup insanlarımız egolarının eşiğindeydi. Böylece, insanlar ve sosyal totemi yapılar bilinmezliğin değil, egolarının kapısındaydılar.
Erken dönem kişilerimiz göğe baktığı zaman bir sanı kanı izlenimi edinirlerse de bu sanı kanısı ortak yaşam paylaşılanı değildi. Ortak yaşam paylaşışı olmayan şey de, yaşantılımları değildi. Ay ve yıldızı seyredişin izlenimleri yaşantılım bağı olmadığından ötürü; insanın seyirlendiği Ay için, yıldızlar için; "sen boşu boşuna yaratılmadın" gibiden düşünmelerin sanı kanı izlenimleri insanımızda yoktu. Bu daha sonraki tarım ve çoban toplum işleriyle, yer gök bağıntılanacaktı.
Erken dönem totemi insanımızın böylesi bir bilinmezliğin kapısını aralama derdi yoktu. Grup insanları, kendisinden ve kendi egolarından oluşan tabularla yola çıkmıştılar. Tabu da güncel sistemlerinin kendisi olan yaşantısal kutsallıklardı.
Şimdi bile bilim yanlı ve insanın kendisiyle, kendi egosuyla ilgilidir. Söz gelimi erken dönem insanımızın bir grup içi ödevi ve uyması gereken tabudan kuralları vardı. Bunlar kendini ve egosunu ilgilendiren kendi dışında sağlasandı kural ve tabusal olan şeylerdi.
Değilse bizler malı, mülkü olan. Evlilikleri, iyilik kötülükleri olan. Darpları, gaspları ve ticarten para kazanma hırsları gibi vs. tekil kaderi, tekil istikbali ya da ancak gelecekteki insanların bağıntısı olacak kar hırslı eylemleriyle; erken dönemin kandaş totem insan duygusu istekleri, karıştırmayalım.
Şimdinin yapısı içinde zorlanan kapılar, yine insan egolu, kâr getiren, para kazanan kapılardır. Büyü ve büyücülüğe elbette şimdiki yapının fantazileri ve groteski anlamaları da yansımıştır.
Ne var ki büyü ve büyücülüğü erken dönem yapılaşması içinde göremeyip te, sırf bugünkü menfaati olan ilişkiler yansıması olarak görmekte; büyü ve büyücülüğü şimdinin bu haliyle başlatmak da; bilmezlik olur. En büyük kusurumuz sürecin tarihselliğini bilmemek ve tarihselliği yanlış bilmektir.
Bu gibi her şey erken dönem olay olgu ve mantık kurguları zemin alanı üzerine bir genişleme devinmeli inşa oluşla, eski zemin alan varyantlı sosyal meşrulaşmadırlar. Erken dönem büyü ve büyücülüğü şimdi yoktur. Şimdinin büyü ve büyücülüğü de, erken dönemin içinde yoktur.
Tüm bunlar insanın kendisine ve egosuna; hoşlanma ve rahatsızlık veren şeylerdi. İnsanlar kapı zorlamaya buralardan başlayacaktı. Bu egocu ve dıştaki güce dek nokta çevresinde dallanan budaklanan animizdi büyü ve büyücülük bir erken dönemin kültürel sistemdirler.
Bu sistem, günümüz geleceğine doğru aynı ilkeller etrafında, içine başka öznel amaçlarında katılmasıyla; ilerde deney ve bilimsellik gibi yarılmalara uğrayacaktı. Yine büyücüler grubun bir yöneten otoritesi oluşla ilerdeki yöneten sistemi şekilleyecekti. Yine hokkabazlık, illüzyon, sihir, tılsım vs. gibi bir ayrışma olacaktılar. Şimdi, bu ön dikkat çekişten sonra, konuya girelim.
10.03.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.