- 1006 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BUYRUN EFENDİM NE? EMREDERSİNİZ.
-Ben alışkın değilim böyle şeylere.
-Hangimiz isteyerek istediği gibi yaşar ki; hayatı, bazen akışına bırakacaksın,Dik durmayı öğreneceksin,daha çok gençsin.Acımayacaksın,yoksa acınacak duruma düşen hep sen olursun.
Az sonra çay servisi yapan kız,masamıza birer çay koydu.Teze masanın üzerindeki şeker kutusunu açıp bana uzattı.Aldığım bir adet şekeri çayıma koyduktan sonra erimesi için ağır ağır karıştırmaya başladım,Çay kaşığının sesi beni bir kez daha annemin kahvaltı sofralarına götürdü,birazcık konuşulmasa dalıp gidiyordum işte.Teyze ile hafif hafif çayımızı yudumlarken,gözlerime kaçan dumanlar başımı döndürüyordu.Benim en küçük dalgınlığım teyzenin gözünden kaçmıyordu.
-Ne o kızım gittin yine uzaklara, ne düşünüyorsun.
-Hiç be Teyze. Bir şey düşünmüyorum.
Çayından bir iki yudum almıştı ki; hemen yaşına göre oldukça çevik bir hareketle kalkıp yan tarafta ki büfeden iki adet piknik kraker bisküvi aldı.Yanıma tekrar gelip tekini bana uzatıp;
-Al bakalım kızım.
-Yok Teşekkür ederim almayayım.
-Ne denmiş o?
Söylenenler bana bir ders niteliği taşısa da,aslında biraz da ürkütüyordu.Feleğin çemberinden geçmiş bir kadın diye içimden geçiriyordum.Bir yandan da onun vakur duruşu hayata meydan okuyuşu bana güven veriyordu.Çayımızı ağır ağır yudumlarken anne ve babamın bir trafik kazasında ölmesini kendim için çok büyük bir şansızlık olarak görüyordum fakat,evden kaçıp da böylesine iyi bir ablaya rastlamak galiba büyük bir şans olarak görüyordum.Çaylarımız yeni bitmiştiki;
-Gel şöyle biraz vitrinlere bakalım!Zaten vakit de geliyor sanırım.
Dışarıdan vitrinlerdeki turistik eşyaları seyrederken, arabamızın hareket saatinin anonsu veriliyordu. Anonsu duyunca direk arabaya doğru yürüyüp yerlerimize bindik.
Yavaş yavaş ana yola giren arabamızın şoförü gayet temkinli araç kullanıyordu. İçerisi arkaya kadar doluydu. Az sonra muavin kolonya dağıtmaya başladı.Hafiften radyo eski sanat müziği şarkılardan söylemeye başladı,yanımda ki abla bitkin bir şekilde uyumaya başladı.Şimdi daha rahat bir şekilde düşünebiliyordum.En azından yanımda ki ablanın kıskacından şimdilik kurtulmuştum.
Annem ve babam evden ayrıldığımdan beri hiç aklımdan çıkmıyordu. Bir anda gözlerimin yaşardığını hissetsem de ağlamayacaktım. Dik durmaya karar vermiştim.Yanımda ki abla bana bunu öğretmişti adeta.Beraber geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken insanın kendini tutabilmesi,kendine hayret ediyordu.Babam bizi abimle uçurtma uçurmaya götürüşünü,annemin kırmızı çantasını boynuma asıp beraber gezdiğimiz o günleri hatırlamamak mümkün mü?hepsi artık çok uzaklarda kaldı.Hayat ne kadar acımasız diye geçirdi aklından.Ama yapabileceği çok fazla bir şey yoktu.
İşte bütün bu düşünce sarmalında yuvarlanırken,yanında ki,ablanın kımıldadığını hissetti.Orta yaşlı bu şık giyimli teyze bir iki gerindi ağzını hafif şapırdatıp;
-Valla ne güzel uyumuşum neredeyse bir saat olmuş,inan çok iyi geldi.Nereye geldik acaba?
-Bilmiyorum ki. Abla.
-…… (Doğru ya sen ilk defa geliyorsun.)
Ben kendi geçmişimi hatırlarken, mazinin o güzel günlerinin mutluluğunu bir sene öncesi de anne ve babamı elim bir kaza sonucu kaybetmişliğimin ezikliğini yaşarken nereye geldiğimizi tabi ki bilmiyordum.Yani etrafa bakıp ta tabelaları okumuyordum.Okusam da zaten İstanbul tarafına hiç yolculuğum olmamıştı ki,Bu ilk yolculuğum kaderin bir cilvesiydi adeta.
Nisan ayının ılık güneşi pencereden içeriye girerken tabiat yemyeşil elbisesini bir düğün hazırlığında giymiş coşkuyla gökyüzünü selamlıyordu adeta.Koyu yeşil bağlık ve hafif beyaz yeşil zeytinliklerin arasından bir müddet yol aldıktan sonra yol kenarında tek tük evler görünmeye başladı.Artık bir yerleşim yerine yaklaştığımızı haber veriyordu.Bir müddet daha gittikten sonra arabamız ana yoldan çıkıp büyük bir restoranın önünde durdu.Her taraf otobüs doluydu.Kapılar açılmadan muavin yemek ve ihtiyaç molası verilecek,zaten arabadan inmeye başlarken restorandan da arabamızın anonsu yapılmaya başlamıştı.Artık Susurluk’a gelmiştik.
‘’İzmir istikametinden gelip İstanbul istikametine giden …..Turizm yolcuları arabanız yarım saat yemek istirahati vermiştir.Restoranımızda yemek ve tüm ihtiyaçlarınızı temin edebilirsiniz.Teşekkür ederiz.’’
Abla hemen ayağa kalkıp;
-Gel bakalım Nevin acıktık bir güzel yemek yiyelim.
…….
Cebimde bir miktar param var fakat yolculuk hali itinalı kullanmak zorundayım.Aksi takdirde parasız kalabilirim.Araba hızla boşalmaya başlamıştı.Üç dört basamaklı bir çıkıştan sonra çift kanatlı kapıdan içeriye girdik.
-Gel Nevin şu köşeye geçelim.
Bana o kadar sıcak davranıyordu ki,gören bizi anne-kız sanırdı.İçeride garsonlar bayan erkek beyaz kelebekler gibi uçuşuyorlardı sanki,hemen bir genç erkek yanımıza geldi.
-Buyurun efendim ne? emredersiniz.
YORUMLAR
Eskilere gittim...
Dik durup da ağlamadan yapmaya çalıştığım yolculuklar geldigözümün önüne.
Otobüste sıkıştı yüreğim,gözüm kırmızı saatte kilometrelerce hüzün gittim.
Çok bizdi, insana ve yaşama dairdi,akcıydı,düzdü,nefisti...