- 802 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MAYA,..YA TUTARSA...BİRAZ GÜVEN, BİRAZ SEVGİ, BİRAZ İLGİ, BİRAZ İTİRAZ BİRAZ DAVET....BİRAZ İCABET.....!
Şimdi,.. sesli ve yazarak düşünelim...
Acaba konuştuğumuz, düşündüğümüz, endişelendiğimiz ve karınca kaderince çözümler ürettiğimiz, eleştirip alkışladığımız haller ve durumlar, bizim,... yani bizim, dünyaya gelişimizle birlikte mi var oldular..? Yoksa milyon yaşında dünyada milyonca zaman, ama her zamanın kendi koşullarında aynen miydi, bu gün hala var olan..?
Geldik ve böyle bulduk, zurna peşrev misali, kolaycılığa kaçmaya niyetli değilim,..öyle de yapmayacağım...
Cümle alem etken yada edilgen durumunda kendi seçimlerini topluluk içinde yaşıyor ve yaşarkende sonuçları itibari ile etkiliyor ve etkileniyor....
Her yaşantı kendi durumuna göre en yakın ve kolay çözümü önerir muhakkak...Ha suyu olmadığının farkındasızlığı ile temizlen demiş biri,.. ha, ekmek yoksa pasta yesinler...Üstelik o durumlara gelinmişlikte aslan payları varken....
Kimi kendini sevmeyi, nefsinin her istediğini neye mal olursa olsun tatmin etmek sayıyor.Yani mutlak zenginlik ve güç..Ne yazık, diğerlerini sevmeye de bu tatminleri kolaylaştırdığı ölçüde karar veriyor. Daha yazık,..aksi halde sevmemeye karar veriyor... En yazık,...genel olarak durumumuz bu....Kapitalizmin yüzsüz dayatmalarıı, emperyalizmin azgın kuşatması ve tüm bunlara beyaz bayrak açmış, kendini kendi dışında yaşayanların yanımızda yöremizde, ailemizde ,içimizde cirit atmaları değil midir çekilmez haleneden...
Ne yapmalıyız o halde..? Oturup,.. kendimize, diğerlerine , içimizde ve dışımızdaki açmazların sebeplerine ve sebep olanlarına kollarımızı sinemizde kavuşturup, öfkeyle bakıp, " ah bir denk getirsem" mi diyelim için için..?
Çözümleri sıraya koymalı her halde.. bir şeylerin farkına varanlar, kendilerinden başlamalı... sorguysa sorgu,.. sorgulamalı...nedir doymazlık..aymazlık..?Olmasın mı içimizde kendimize bir baş kaldırı,.. kendine diklenmeye cesareti yoksa adamın, kime kimlere dik dursun ki..?
Kaçımız Spartaküs, Mevlana, kaçımız Habeş-i Bilal, kaçımız Jan Dark ya da Willhem Tell veya Mustafa Kemal......
Hiç biri uzaydan gelmedi...insanlık neslinin evlatları değiller mi her biri..* ve her birimiz, İNSAN NESLİYİZ..Hadi tamam, herkes kendine benzer diyelim, şahsına münhasır yani...Hani, kimi adamın canını yakar severken, " ben böyle seviyorum " der... kendine münhasır..Doğrudur da kendince,sevgi diye bir şey biliyordur.... ama sevmeyi değil, ya da hastalıklı bir durum vardır ortada TEDAVİ GEREKTİREN......
Yok, yine de çözümü içinde olan sorun,.. sevmek, bilmek ve yaşamak sorunu...
"Çabalar nafile, böyle gelmiş düzen böyle gider....zaten insan da çiğ süt emmiştir, düzeltsen nereye kadar, nasılsa bir gün içine edecek olan da insan..."Diye kulağımız üstüne yatmayıp ve yalnızca biliyor olmakla kalmayıp amel etmeli...
BİR MAYA,..YA TUTARSA...BİRAZ GÜVEN, BİRAZ SEVGİ, BİRAZ İLGİ, BİRAZ İTİRAZ BİRAZ DAVET....BİRAZ İCABET.....!
...SELDA İYİEKMEKÇİ...
YORUMLAR
son bu asrın fezasında insan ruhunun bile hormonlaştığı bir dünya ekseninde her nekadarda imkanlar sunulsada insanların ruhunda ve kalbindeki o manevi şükür olmadıkca Kaçımız Spartaküs, Mevlana, kaçımız Habeş-i Bilal, kaçımız Jan Dark ya da Willhem Tell veya Mustafa Kemal ola bilirizki ..sayfaya düşen derin izler anlamlar taşıyan güzel bir seslenişti kutlarım sevğilerimle