Birleşik Mecnunluk Krallığının Şulesi
Hayrettin Taylan
Kim?
-Kimliği kim sorusunda saklı bir güzeldi.K’im içinde imi yani işareti olan bir soru.Kim derken, işaret edercesine sorgulayışın bağrı gibiyiz.
-Kim diye soranlara, kimliğim kadar yüreğimin cebinde taşıdığım biri diyecek kadar soruysan .Sorun bitmiştir.
Neden?
-Nedenleri yüreğinde ne dedikleriyle eşitlemece, düzeçleyici bir nedenin ederine sorgusuz sevi perisiydi.
Nasıl?
-Nasıl bir soru bu böyle, demenin demosu.Henüz aynı t’elden ç’alınmamış bir aşkın şifresiydik. “Ne” aslını kaybetmişti.Asıl ona kalan bendim.Aramızda ünlü harfler vardı düşmüştü. Ve nasıl olmuştuk.
Niçin?
-Ne, içini bana dökerken, ağlamıştı. Ebesi belli olmadığından artık birisini sevmek , aşka sobelenmekti.Aşkı doğuran ebenin kendisi gider.İçimiz Çin olur. Sevmek zaten niçinleri içinde eritmekti.
-Sevmek niçin diyenlere karşı içinin Çin’nini onlara göstermekti.
-İçin Çin kadar aşılmaz, bir o kadar da kalabalıksa engel tanımaz niçin.
-Niçinin içinde zaten içi alınmış, içi sevgiye dolmuş, içi dolu sevgiler var.
Ne zaman?
Kabul edilmiş duanın sonuyum. Amin diyen dillerin dilzarıyım.
Zamanı yoktu.Ruhsal akışın zamanı olamazdı.Ne zaman seni sevmeye başlasam zaman durur.
-Delirmiş düşlerim akar zaman yerine. Kopuşun filmi oluruz.Zembereği boşalmış zamanın nesi var diye sorumaz geçip giden her şey.
-İnsan, zamanın ta kendisidir. Uyarılışın yoksa zamanın yoktur.Sevmiyorsan ,zaman kendine ihanet ediyor.
Şimdi beni gözlerinin içten baktığı zamana yapıştır gerçeğinle.
Ne zaman bunu yaparsan zaman zarfı kıskanmaz bizi.Ne zaman sorusuna hep aynı cevap oluruz.
-Onu özlüyor musun dediklerinde…
Her zaman…
Ne kadar?
-Ne kader, ne kadar… Bizimki suslu bir aşktı. Tadı kadar adsız bir şarkının diliydik.
-Susturulduğum imgelerde, küstürüldüğüm manalarda, iksiri benimle
Bulunmuş sözcüklerde, lal olmuş,sevda denizine sal olmuşluğun kadarı kadar, kaderim var.
-Ne…
-Evet, ne …anlayamadı zaman, nedenler, niçinler…
İçimdeki sen yazıldı, sen konuştu, sen kaderime yapıştırıldı.Şimdi ne kadar sürer ki bu aşk diye soranlara karşı, karşı konulmaz sevgilerinle geliver gayrı.
Hangisi?
-En mahremi benim gördüğüm …
Hangisi…
-Yazdığım kelimeleri emziren cümle annesi.Beni cümle mühendisi, sözcükler kaşifi, sevdalar cümbüşü yapıp Birleşik Mecnunluk Kralı yapan, şule sözlü dedim.
-Her şeyi alevden, her anı alevden, her alevi özel olduğundan Şule..
Alevlerine çare bulamadı kalbim, hangi aleviydi bilemedim çaresiz değildim ;ama düçar kaldım onun sevdasına.
-Artık çare buldum. Soru almıyorum kaderin aynası.
Suni teneffüsle nefsimi kurtarmaya başladım.Nefsime yenik düşmüş bir düşpesentim.
-Payidarlığım böyle başlar.Doğurucu manaları kalaylıyorum algısal ariflere.
Ben onu manalarımın diliyle sevdim.Sevmek sevmeye alışırken. Öğrenilmiş zamanda geldi.Onun zamanın bir kısım aynası ,annesiydi.
-Öğrenilmiş gerçeğin aynasında kim bilir kaç önyargı parçalandı. Her anne nedense melektir kızı için. Kendisi için melekliği aşan yaşamı vardır, kızı için aman kızımla başlayan içi deviren devrik cümleleri vardır.
-Oysa aşkı suya yatırmıştım.Yarin akşam yemekti artık.
Oysa sözcüklerin kabuğunu soyup cümlenin en önemli sözcüğüne komşu kılmıştım.
-Gerçeğin ta kendisi vardı.Sevmiştim. Sevmek için büyümüştüm ona.
Ah bu aşkta Ana’dolu. Ah ! Anadolum bu aşkı da taşı , bu aşk vatanın bağrı senin gibi.Hadi beşikler gibi salla engellere rağmen bizi.
-Ben onu, bir ömür giyerim diye büyük sevmiştim.Bütün sevda bedenlerinden farklıydı. Bütün sevgi kumaşından farklı bir desen ve kumaştı.Seçilmiş bir kaderin içindeydi onun sevişim.
-Ben onu yüreğimin bedenine göre seçmiştim. Tam sevda benliğime oturmuştu. Onunla başlamıştı sevda şıklığım.Kim görse sana ne kadar yakışmış bu sevdanın elbisesi derdi.
-Kimin kreaksiyonunda giyiniyorsun. Şule şule yakıyorsun etrafı. Bu aşkın alevi sarmış benlik kumaşını.
O benim tarihsel sevda gömüşüm. Büyük aşkların yürek hazinesi taşır. Hazine kaşifliğim bundan. Gezginliğim onun yüreğinde son buldu.
Hasretlerimin üstünü kapatan sıcak bir yorgan gibi aşkını örttü üstüme.Artık onsuz bile onun kadar sıcağım ki üşümüyorum.
Yürek ucuma asılı bir ömür gibi onunla yaşıyor, onunla aşıyor, onunla aşka karışıyorum.
-Gönül dağına çadırımı kurdum. Aç kurtlar gibi onun kuzu özlü sevdasını yiyorum.
-Kuzuluğunu kadınsal duruşunda birikmiş özel, içten, sıcak, kadınsı, sosyal bir algı şifresiydi.
-Gözkapaklarını sevfa sözlerim için açtı.Benimle açıldı dünyalara.
Onun duruşuna göçtüm... Bu göç, aşk göçü oldu.Bu ona gidişti.Bu onunla aynı sevdanın yerleşik hayatına geçmekti.Bu talihimizin tarihiydi. Yaşayarak seviyoruz bu sevda meşalesini.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.