- 440 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güneşim Daha da Büyüdü
Olmayan bir şeylerin sızısı olacak ille de içinde. Şöyle canın yanmadan, hakkıyla tek bir nefes bile alamayacaksın. Derinlerine dek sokamayacaksın içine hayatı. Hep göğsünde bir yerde takılı kalacak hayat... Daha geriye geçit vermeyen oradaki şey, o sızı duvarın olacak senin. Hep onun arkasından bakacaksın diğer şeylere. Dokunamadıkça büyüyecekler gitgide; putlara dönüşecekler, kutsal şeylere. İçindeki sızının, duvarının bir parçası da onlar olacak.
Bir yerinde gedik açmalı duvarın diyeceksin. Sırf taşlar birbirine eklenmesin, sızı çoğalmasın diye derin bir nefes alacaksın, canının yanmasına zerre aldırmadan. Dokunur gibi olacaksın dışarıdaki dünyadan bir şeylere. Olmayan, çünkü olmaması gereken şeyler yine bir duvar olup dikilseler de önüne, sen yine de dokunmak isteyeceksin yanlış olmayan ama sırf o duvar yüzünden yanlışmış, tatlı bir günahmış gibi hep itelediğin o şeyleri. Birer put olmaktan çıkarmak, yaşamına katmak… Duvarını parça parça yıkacaksın onlarla.
Ben yıkamadım duvarımı. Sonra O geldi, dokundu taşlarıma... Yerlerinden oynatılabilecek olanlarını keşfetti ve bir milim bile kıpırdatamayacaklarını… Sesinde minicik bir fark bile yaratmadı taşlarım. Er geç yerinden oynatacakmış gibi dokunmaya devam etti hepsine, hiç ayrım gözetmeden.
Bir gün vazgeçti birden. “İstemiyorsun beni!" diyerek… Oysa epey bir ilerleme kaydetmişti bana varmaya çalıştığı o yolda. Çoğu taşı yerinden söküp atmış; gedikler, boşluklar açmıştı duvarımda. O boşluklardan uzanıp bana dokunabiliyor, her dokunuşu, her yaklaşması önceden uzaktan bakmakla yetindiğim o şeylerden birini daha, taşlaşmaktan kurtarıp yaşamıma katıyor, o gediği bir parça daha büyütüyordu. O açıklıkları çevreleyen; yaşamıma asla alamayacağım kadar yanlış ama bir türlü de uzaklara fırlatıp atamayacağım kadar yokluklarıyla içimi acıtan, o yüzden de bir şekilde var olmaya devam eden, putlaşan şeyler de gedik açıldıkça bir arada durmakta güçlük çeker olmuş; yerinden oynayıp sallanmaya, önceki o aşılmaz duvarın bir parçası olmaktan çok uzakta bir görünüme kavuşmaya başlamışlardı.
“Gitme!” dedim. “Kaybetmek istemiyorum seni.”
İlk kez oluyordu bu. İlk kez o bir adım bile atmadan ben ilerliyordum ona. Onun olmadığı bir yaşamı bir an düşünmek bile varlığının anlamına varmak demekti çünkü. O anlamı kaybetmek istemiyordum.
“Tam da nefesim acıtmazken artık içimi…” diye ekledim yüzümle. “Hayat ilerleyebiliyorken derinlerime… Sızı ona engel olamayacak kadar küçülmüş, gediklerle delik deşik bir duvara dönüşmüşken…”
Bunları hemen okudu yüzümde. Çünkü varlığının yansımasına izin veriyordum artık orda. Güneşim olup ışıtmasına derinlerimde saklı her şeyi…
Hemen uzattı ellerini. Bir taş daha çekip çıkardı duvarımdan, koca bir boşluk daha açarak. O zaman yüzüm daha da ısındı varlığıyla. Güneşim daha da büyüdü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.