- 679 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yeter ki, önce kendimize bir uyanıverelim,....!!!...
Sevginin en harbisini, aşkın tertemizliğini, ihanetin bedelini, adaletin tecellisini, adam gibi adamlığın nasıl bir şey olduğunu hatırlatan Yeşilçam filmlerine “ nostalji “ diyoruz ya…. Ne sinir bir tanımlama…Yani olması gereken ne varsa insanlık namına, nostaljiymiş… hay canına yandığım… Hatta demode olmuş da, denk gelirse, “hey gidi günler,… ne günler “ miş…..
Yetmişli yılların başına gidiverdik babamla şöyle nostalji(!) yapıp…. O günlerde olup, bu günlerde mum gibi aradığımız, paylaşım…. Toplu hareketler…. (Anarşist hareketlerden bahsetmiyorum elbette….)
1971…İpsala….Televizyon makinesi(!), iki adreste var.. Birincisi, Belediye parkında, ikincisi, banka müdürünün evinde… Sinema tabii ki bütün ihtişamıyla şehrin merkezinde….
Yani ahali hep birlikte, çoluk çocuk seyreyliyor,.. hep birlikte gülüyor yada göz yaşı döküyor gördüklerine… Kötü rollerde olanların davranışlarında kendilerini bulanlar, biraz büzülüyor oturdukları yerde…Bunlarda bile bir saflık var…Hep birlikte çekirdek çitleniyor, gevezelik ediliyor,… yeni yetmeler, sevgililik durumlarını görsel olarak ezber ediyor…. Ders çalışma kısmı boy boy romanlarla evde hallediliyor zaten…Okumak hala revaçta anlıyacağınız..!
Herkes için valgeçilmez olan, Ajans… ardından “beraber ve solo şarkılar” , “ yurttan sesler “…ve Gece saat 22,00 da başlayan “ Radyo Tiyatrosu”…. Ha, birde öğlen 13,00 den 13,30 a kadar “James LAST Orkestrası” En sevilen melodi…”When l with you it’s Paradise…” Yaşam basit ama kültürel katılım oranı bu günden daha fazla..!
Sonra TV Makinesi tek tek evlere giriyor, ve, evin en hakim köşesine kuruluyor,..hakimiyeti kuruyor …. Siyah beyaz, renkli derken bireyselliğin ve önüne geçilemez kültür emperyalizminin fitili ateşleniyor…. Sinemalar da,.. genç millilerin kamp alanına dönüşüyor…. malum furyalar…
Makinede ise Dallas, Zengin ve Yoksul, Altı milyon dolarlık adam vs. dizilerle bir şeyler kanıksanmaya başlanıyor… Tüketim toplumuna davet ve özenti künklerle pompalanıyor…. Vahşet, şimdi adam adam reklamlar yapan dünya devinin masum reklam fareleriyle masum kılınıyor…Ellerinde baltalarla oto lastiğine saldıran bir çift sevimli farecik …. “ne biçim lastik buuuuu….çintirato pirelliii....…! “ Perşembenin gelişi, Çarşamba’ dan belli….!
Uydular, 99 kanallar derken, birilerinin itirazları yükseliyor…. “ Çankaya’ nın Şişmanı ( Allah Rahmet Eylesin) parmağını sallıyor..:
“ Beğenmeyen kanal değiştirsin kardeşim“…..
Zap çılgınlığı start alıyor…. Beğenmeyen kanal değiştiriyor, irade meselesi çözülüyor….Derin bir ooohh çekerken, ekranda bıcır bıcır bir şeyler çoluk çocuğun duygularını, rüyalarını, masallarını ve davranışlarını değiştirmeye başlıyor….. Hatta garip yaratıklar haline getirmeyi başarıyor…Her evde spider man, hi- man, pokemon ve benzeri eciş bücüşler anlaşılmaz bir dille konuşuyorlar… Ve bilgisayar ve gsm telefonlar,… ve bunların yan sanayileri sanallar….. fikir ve duygu dünyalarıyla koca bir nesil sanal adamlar,.. sanal kadınlar, şeytana bildiğini tersten okutacak bir lisanla yazışıyorlar... Emeksiz ,her şeye sahip olmanın kolay yolunu arayan, hap yapıp para kapan, işini bilen, aşkı daldan dala gezen ve nefsi uğruna önüne geleni ezen bir nesil maalesef var… Daha küçücük birer çocukken, çağdaş aile, çağdaş birey olma uğruna önü alınmayarak başta bu nesle olmak üzere, bu ülkenin bu günlerine ve yarınlarına haksızlık edilmiştir…..çağdaşlık algılamasında yapılan büyük hata ile…
Merhum Akif’ in İstiklalimize döktüğü mısrayı taşımanız çok manidar oldu…. Geçektende uluyarak, uğuldayarak kendine medeniyet etiketi yapıştıran aç gözlü emperyalizmin kalan tek dişini kırmaya mahir Asım’ lar, yine de ve bütün hasara rağmen sinelerde bütün tazeliği ile damla damla gelişen asıl medeniyeti çiğnetmeyecektir..İnanıyorum ki; her uyanmanın bir mahmurluğu vardır….geçecektir… Geçmeli..!Yeter ki, önce kendimize bir uyanıverelim,… naif bir uslupla uyandıran cesur yüreklerin sesine kulak verelim….
...SELDA İYİEKMEKÇİ...
YORUMLAR
seyre dalmış gözler eskilenmiş tozlanmış raflardan çıkmış kelimeler sayfaya serpilmiş içli içli sayfaya düşen gecenin derin izler taşıyan mükemmel bir anlatımını okurken keyfi keyiflendim içten içten yazan o güzel kalemi gönülden kutlarım uzlardan uzaklara sevğilerimle................