- 721 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tezatları olmayan bir yaşam farkındalıkları anlamlı kılmaz..
Günlerden birgün , Kadıköy iskelesinden vapura bindim.. ve karşıma genç bir delikanlı ile annesi oturdular... Sevimli çehreliydiler ikisi de..Ama bir huzursuzluk vardı orta yerlerinden etrafa yayılan.. Yolun yarısına kadar kaçak bakışlarıyla konuştular yalnızca, ağızları mühürlü... ve sonunda genç patladı...:
" Olmuyor anne, olmayacak...bir hafta değil, en az on gün uzaklaşmam lazım benim... İçimi toparlayamıyorum..Her şey yolundaymış gibi davranmaktan yoruldum ya,.. karar veremiyorum, her kes bir taraftan...versem de sağlıklı olmayacak zaten,..çünkü hastalanıyorum......"Anne :" Ah evladım yapma, bak ben yanındayım ya kuzucum..."
Annellik vicdanında uyanan acıma duygusu asıl ihtiyacı keşfedecek anlayışı köreltiyor henüz, dedim kendi kendime...Delikanlı da aynı fikirde olmalıydı ki, şevkatle karışık bir asabiyetle annesinin yanağını okşadı ve asabi adımlarla güverteye yollandı....
Nefes almak ihtiyacı varsa o nefes alınmalı, tükenmeden devam edebilmek için...
İnsanın doğası budur aslında , ne bir hastalık ne de maymun iştahlılık.... Kendisine en iyi neyin geleceğini daha iyi bilir insan.... Tekdüzelik sınırı aşmışsa, uçan kuş bile batar olur...
Olmaz mı,..? hem de nasıl olur... Bazan denizin kıyısında durur, başka sahilleri hayallersin de, önün sıra kanat çırpan martılarla selam yollarsın o sahilin martılarına... Kendi kurallarını koyana kadar bu hayal nefes aldıracaksa kime ne zararı var..? Umulur ki hayaller gerçek olur...
Uzun tutmak istemedim ama, Hocanın fıkrası geldi dilimin ucuna, paylaşmazsam içimde kalacak...
" Hocaya tanrı misafiri gelir... Hoca pek sevinir, misafir bereketiyle gellir diye... Ne var ne yoksa hakkıyla ağırlar misafirini. Lakin adam ne gördüyse istemekte hiç tereddüt etmeyen cinstendir... Saat ilerler, Hoca yatacak yer gösterir misafirine. Tam o sırada misafirin gözü küfelerde istiflenmiş üzümlere takılır ve iştahı şahlanır... Saatlerdir Hocanın canına ot tıkadığının farkında olduğundan işi muzipliğe havale edip başlar maniyle dem vurmaya...:
" bizim eller, bizim eller,yatar iken üzüm yerler..."
Hoca ’ canı burnuna , ateş tepesine vursada aynı muziplikle cevabı yapıştırır..:
"bizde öyle adet yoktur,saklayıpta güzün yerler..."(memnun olmamak herkesin hakkı gibi görünüyor....)
Tezatları olmayan bir yaşam farkındalıkları anlamlı kılmaz.Hastalıklaştırılmayan memnuniyetsizlik, daha iyisine ulaşmanın kapılarını açmak için fırsata da dönüşebilir herhalde.....
(2009/Ekim.)
.SELDA İYİEKMEKÇİ...