BAMBAŞKA KIYISIZLARLA BENİ SUSARKEN SÖZLE: SEVGİLİYE MEKTUPLAR
BAMBAŞKA KIYISIZLARLA BENİ SUSARKEN SÖZLE: SEVGİLİYE MEKTUPLAR
Sessizce zamanın ortasından bir kağıt gibi yırtıp geçen geminin güvertesinden bakıp gitmek istiyorum uzaklara ve çığlık çığlığa martılarla söyleşirken aşk üzerine, sessizlik yalnızlığıma yardakçı olduğu an ve hakimiyetini sürdürürken sensizliğin coğrafyasında, ben kimsesizliğimi yanıma alarak, seni canıma sararak kafa tutuyorum yenilgisi garanti olsa da bu yokluğunun savaşında… Nefes alamıyorum en uzun görüşlü duaların yeşilliğinde bile ve bir şeytan ki karşıma çıkan beni benden almak çabasında, kendimi kaybettiğime üzülmem ben, içimdeki sana musallat olur senin yüreğindeki merhameti damıtarak çalarsa diye korkuyorum. Ağlıyorum kaç zamandır, kimselerin anlamadığını düşünüyorum bu dünyada beni bazen ve yalnızlığın sadece Allaha mahsus olduğunu söylediklerinde bile bazen beni daha çok sevdiğinin göstergesi olarak görüp yalnızlığım sensizliğime bir cıva gibi karışarak çoğaldığında hıçkırıklarım yitiriyor sesini, boğazımda düğümlenirken. Ben zaten kimsesizdim doğduğumdan beri ve kimseye ihtiyacım yokken sadece sana müptela kıldım ben aşkımı…
Kara zamanların koynunda bir deli gibi yol alıyorum zamansızca ve ben sensizliğin ortasında artık ormanların delisi gibi dolanıyorum. Suskun bir çığlık benimkisi, mektupları özledim ve ucu yanık ve senin konunu taşıyan seni bana hatırlatan mektupların ortasında sensizliğimle birlikte yatmak bana acı veriyor. Delirdim sanırım, sensizliğin gökyüzünü bir kalemle klıç gibi yarıp orta yerinden yağmurlarda ıslanırken sen diye, damlalar beni benden alırken yüzümü sen diye yıkıyorum ve artık sevmek bir başka duygu gibi geliyor bana.
Sensizlik ağır geliyor yüreğimin coğrafyasına ve ben nefesime bile seni sararak içimi seninle dolduruyorum, gecelerim günahlarımı gizlemiyor artık, okuyanı çekiyor bir büyü gibi sanki, gözleri bir harfe takılıyor ve sürüklendiğinin farkında olmadan bir kızıl saçlı günahkar kadın kendini kaptırıyor, yitirdiği noktada kırmızı düşlerin ortasında ben yine tatminsiz sevgilerin sonunda alınan yolların ayrımında seni arıyorum.
Aşk artık dudaklarıma düşen eski ve unutulmuş bir nağme gibi. İnsanların hiç biri kavuşamıyor sevdiğine ve ben acıların tümünü aldım kendime sen gül diye. Aşk sensizliğin anlamsızlığını yansıtıyor sanki duyguları ben sürgün ettim sensizliğimin ülkesine… Git, hadi kiminle sarılırsan sarıl kendine bensizliğinde asla ben sensizliğimde sarılamayacak kadar dolu bir seni yaşıyorum içimde, sonsuzluğun ne kadar nefessiz bıraktığını anlıyorum artık, çaldılar düşlerimi senden sonra ve durmaksızın bir an ve kimsesizliğin bir zamansızlığında seni sevmenin ölümsüzlüğünü yaşamak ab-ı hayatı içmek gibi bir şey aslında. Sen gittikten sonra tüm aydınlıklarımı çaldılar benim, oysa bu dünyadan ben sadece göğsümde sana ve senden parçama huzur dolu kaygısız bir uyku sunabilmek gibi bir hayal kurdum aydınlığımda ama beklerken sabır taşlarımı eritmenin bilgeliğinde pişiriyorum ruhumu. Ruhumun sen deminde bir huzur dolu sevgi var içimde ama sensizliğin hesapsız beklemelerinde hüzün dolu bir yalnızlık beni benden ediyor. Hayata hesap vermekten yorulurken sadece sen varsın ve bir gün çıkacaksın karşıma ve beni benden daha çok seveceksin ve ben adayacağım sana kendimi diye hayallerimi elimdeki fırçaya bulaşan siyahı yok ederek gökkuşağı gibi boyuyorum. Bekliyorum, rüzgâr her nerden kokunu getirirse getirsin, kimsenin gündelik ve saatlik aşk sandıkları kirlerine yüreğimdeki senli aşka bulaştırmadan, inançla ve sabırla beklerken seni, gün geçtikçe içimde seni bekleyen aşkımla büyüyorsun.
Gel gör ki büyüdükçe sensizliğim uçsuz bucaksız bir yar gibi yokluğunla kan kardeşi olmuşçasına ayrılmaksızın uzuyor içimde ve ben düşüşlerimin sonunda senin gözlerinin ortasında, bitimsizce seni özlüyorum.
Aşk diye elime bir kitap alıyorum ve seni arıyorum o aşkın içinde, okuduğum tüm kitaplarda olduğu gibi ve benim yazdığım aşkla sen bir olmuyorsun oralarda ve sana aşık bir uhla ben kelamıma kalemin aydınlığı olarak harf harf seni dökerken, gözlerin düşüyor gözlerimin karasına tüm güzelliğiyle ve diğer romanlarda seni anlattıklarını sandıkları karakter benim dışımda bütün yazarlara aşıkken ve ruhunu sunmuşken yokluğumun ıssızlaşan adasında, ben sadece seni okuyorum yine yazdığım gibi aşkla anlatarak ve sen gözlerimden her secdeye düşüşümde yanaklarımdan süzülen bir katre katre aşk olup süzülüyorsun içten içe… Asi bir kardelen gibi görmüyorsun beni ve ben itaatkâr ruhunla seni bir kez daha seviyorum. Hayalin hayalimin yansıması olmuşken senin haberin bile yok sevmelerimde açan çiçeklerin sadece sana buharlanışından, sen suskun bir çiçek gibisin bende itaatinle ve ben için için yandıkça senin ateşinin hissiyatıyla yanarken, sen susuşunun merhametsizliğiyle ağır yükleri omuzlamış kendi hayatında yaşam mücadelesi veriyorsun. Ve ben sensizliğimde tükenen saniyeleri bile acıyorken, sen hayatın yalancı baharlarında nefes alıyorsun. Hadi susma sevgili, için için yanan bir bensizliğinde efil efil esen mutluluk rüzgârlarına açıp bağrını, haykır içinde kine bulanmış beni sevmiyorsan harf harf dök, kaldırımların üzerinde bile senden düşen bir ben olsun. Madem sevmiyorsun istemiyorsun, unutma insanları en çok sevdikleri öldürür dediklerinde aslında en çok insanlar sevdiklerini öldürürmüş içten içe ve ben seni öldürmemek için içimde sakınıp tüm kötülüklerden saklarken, ayaküstü ölümlere reva gördüğün sevdiğin tek adamdım ben…
Hayat böylesine acımasız işte, ne kadar acıması olmasa da ruhumun yaprağına düşen düşmesinden korktuğum çiğ tanem, her şeyi elimden aldın; sevgimi, ruhumu, özümü, sözümü, bendeki seni… Ama insanın elinden alınamayacak tek hakkıdır, sevda suları okyanuslarla vuslat sevişmelerinde olmasa da aşka bulayıp sevmek hakkı… Sen her şeyi alsan da ben, saçlarının teline zeval gelmesini bile istemem ki, yıllar sonra çıksan karşıma, gelsen ve kalbimde sana dair aşka bulanan bir nefesin sıcaklığına gizlenen sevme hakkımı elimden alamazsın. Darağaçlarına kötü bildiğin yanlarımla asan da beni, yargılamadan işaretsiz yüreğimden sev ki sevgili… Sana dair söyleyecek o kadar çok aşk cümlesi varken, yorgunum, gücüm yok konuşmaya ve sağanaklar izin vermiyor zaten… Bambaşka kıyısızlarla yaşamaya çalışırken beni susarken sözle ve beni özden daha çok özle. Çünkü ben… Sen hiçleştirsen de… Ben… Bendeki senle… Bambaşka… Bir aşkla… Nefessiz kalışımda, sen diye kalan nefesimin sonuna yaklaşırken bile… Seni seviyorum.
BAKİ EVKARALI
YARGILAMADAN İŞARETSİZ YÜREĞİMDEN SEV BENİ
Işıklı ihanet şehrinde serveti sunanlar,
Sendeki temiz kalan beni çalmaya geldiler,
Sakın sokma yüreğine gusülsüz duygularla,
Sevdaya yabancı ellerin kirini,
Sakın aşkımıza bulaştırma,
Bir elif gibi sevdik birbirimizi
Ve unutma sevgili,
Şükürlerimizin duvarını örerken,
Eğildik sabrımızla bir vav misali,
Onlar aşk gibi anlayamazlar bizi...
Nevbaharlar bulaşsa da dudaklarıma,
Ben sana gittiğin her yerde beni götür derken,
Nefesimdeki hayaline gebe düşlerimi,
Yalnızlık kokan kaldırım kenarlarına bıraktım,
Yokluğundayken bile bak uzaktan duruşuma,
Bak ayak üstü ölümlere rağmen yavaş yavaş soluşuma,
Çünkü beni senden koparmaya inatlaşan,
İşgale meyilli hücrelerim var vücudumda,
Gün geçtikçe büyüyor içimde,
Aşkımıza vuslatsızlığı sürmek adına,
Her cuma verdiğim zehire bile,
Kafa tutarken hücrelerim.
En çok sen işlediğin tarafıma hücum ediyorlar,
Ona üzülüyorum.
Karanlıklarında aydınlığa kuş uçur diye,
Lambaların sarı ışıklarına gömüyorum sensizliği,
Ve düşleri gibi kireç sıvalı odalarda,
Çiçekli pazenin içinde sönerken bir kadının gençliği,
Yazmasının altında binlerce ihanet gülümserken,
Yasak bir meyvayı dişlemişçesine yargılanırken,
Sürülürken gözlerinden bilmeden kabahatimi,
Nefesime yokluğunda iki kere misafirdin.
Sen yazarken beni heves olarak yüreğindeki parşömenine,
Ben seni yüreğimin nehirlerine damıtıp,
Oluk oluk döktüm aşkın Kızıldenizi’ne,
Sense aldatan ben sanıp,
Terkettin, ışıklı şehirlerin koynunda yaşayan,
Al yanaklı işaretli yerlerden sevilecek aşklar için
Kalbindeki merhametsizliği sürüp şarjörüne aşkın,
Ayaküstü öldürüp, gittin.
Senin aşk kitabında bir cümle bile olamazken,
Sen düşlerini okuduğu yazıların ilahlarını misafir ederken,
Senin ilahi aşkın romanını yazmıştım ben,
Sana söylediğim kaç aşk cümlesi varsa,
Merhametsizliğin düşüp üstüne,
Düşlerim gibi kafasını yardı ortasından,
Gittiğin yerlere beni götürmeyi unutma,
Hangi kaldırımda bulursan düşlerimi,
Ayaklar altından al da, kendine sakla,
Aldığın her nefeste benim sıcaklığımı gör,
Bırak aşk bize yasak olursa olsun,
Uzaklar yakın olur, aşkımızla mesafeler olur kör,
Sen pervanenin yüreğimde yandığı cehennem ateşini bilemezsin.
Ben son demlerimde dudaklarından içiyorum hayatı,
Ölümsüzlüğü öpüyorum sensizliğimde alnından.
İnsanlar birbirini kullanıyor sevgili,
Bir kaç saniye sürüyor sevgi, aşklar külliyen yalan.
Uzak dur yalancı aşkların sahte sözlerinden,
Çaldırma parmak uçlarımdan tenine dökülen,
Gül kokularını yabancı dokunuşlara,
Sen uzaklara sürgün edip, yüreğine gömsen de beni,
Hayat nağmemle yazılan ve söyleyeni ben.
Dudaklarıma çalınan tek şarkımsın sen.
Yargılamadan işaretsiz yüreğimden sev beni,
Olduğum gibi sevgili,
Bugün pazar ve ben senin uğruna,
Yaktım adı hasret olan o koskoca şehri,
Korkma, o şehirde sen varsın diye dokunmazdım,
Nefesimi sararak kurtardım seni.
Korkma yanındayım.
Yanındayım sevgili.
BAKİ EVKARALI