Artık , Bu Sevdanın Yaryüzüsün Şulenar
hayrettin taylan
Seni görünce kestim kesilmişliğin görülmüşlüğünü.
-Misali yok bu sana kesilişimin. Kesikler arasında kaldır kesirlerin.Doğal sayılar kadar doğal olunca işleminde sevdim seni.Bölüştük sevdaya.Sen dünyanın özel , kadınsı, şirinsi, farklı, güzel, içten, her şeyi bakir ve bakırın paydası, ben seni tümleyen,isteyen, algılar , seviler, aşklar payı…
Bilemediğim çok şey artılarınla toplandı. Helalime kadar, kaderini sürdün.
Her görüştüğümüzde içimdeki bülbül cevaplı sorular gibi uçtu gül bahçene.
-Açılmıştın kırmızınlığınla..Kokunla teslim oluşunun gün dönümünde başımı döndürmeye devam ettin.
Şule, sadece bir kelime ya da isim değildi. Aşkı da içine alarak beni yakan sözcükler aleviydin.
Küllerin yanında devrik sızılarımı derleyen yan cümlecik gibi temel cümlemin yüklemi olup dil dile dilbilgisi olduk.
Artık haram değildi sevmek.Artık gördüğüm rüyanın tabiri de tarifi de sensin.
-Hükmü var olan hakimliğin vardı. Masalımızın kirleticileri vardı.
Sevda masalını kulağıma okuduklarında kimse yoktu.Ruhumun bebeği olarak geldin cümlelerimin kucağına.Sözcüklerinin dudağında öptüm.
-Sözleri olan bir erkektim.Ama bu sözlerde sen vardın, senli gelecek vardı. Sözlerimle, özümle, mertlik kitabımla, sana olan çıkarsız denizimle dünyanın en mutlu insanı olmak için seni dünyanın en mutlu kadını yapmaya kafiyelendik.Artık şiirimiz yazılıyor, kim ne masal yazarsa yazsın.
Bin yaşındaydım senden önce şimdi daha bir yaşında.Aşk insanı hep bir yapar. Bir erkek sevince bir yaşındaki bir çocuk olur. Hadi, sevgilim, emekleyerek, yine yine sana yürüyen bu aşk bebeğini emzir dilsiz romanlarınla, çok dilli dokunuşlarınla, çok denklemli öpüşlerinle, katığı bol olan sıcak dünyanla büyüt beni.Koşarak sana gelecek bu aşk maratoncusunu kendi gönül ellerinle büyüt.
Deprem beşiğimi onar gayrı.Faylarımdan sana sızan sensizliği bitir gayrı.
Bu üvey yalnızlıktan kurtar.Bu yetim sensizliğin sessiz filminden kurtar.
Artık bu sevdanın yaryüzüsün , yıldızlar neden eksik…
Hep gece misin ? Ya da hep gündüzün gün’eşi misin?
-Şimdi yummuş gözlerini açan algının sabahındayım. Bülbüller öter. Senin gül bahçende benden ne kadar ben varsa açılmış mı?
Surlarla örülü sırlarında aşkın sandığında açılmamış bir ben var.Aç artı üstbenliği sana tanımlanmış bu beni.
-Algılar şehrime gel.Temiz dünyaları sağalım. Güzel niyetlerin sütünden içelim. Bakışına teslim olsun gözbebeklerim.Öylece büyüsün, öylece sevsin.
Yunan ya da Ermeni işgaline uğramış gönlümün Ana’dolu yüreği olarak severek savundun beni.Gayrı senden başka kimse işgal edemez.
-Meşgulüm sana.O kadar meşgulüm ki kendime bile ulaşamıyorum.
Beni bir yerde görürsün söyle.
Şulenar…
…: Ey, uyan şairim bak ben geldim.Yeşil gözlerimle başlattığım ormanımızın başındayız daha.Ortasında daha sevinç gözyaşlarımızla akacak bir ırmağımız olacak.Mutlu oldukça büyüyecek bu orman.Gözbebeklerimin istediği aşk bebeği olarak geldin, şimdi aslanlara ders veren düşler, fikirler, hayaller, aşklar, benler ustası oldun.
-Artık beni seven bir ustasın.İlk kez beni sevmeye izin verdim.Ve sen hemen usta oldun ki bütün acemiliklerim, bütün ürkekliğim bitti.
Hadi, uyan şairim, Şulanar’ın geldi.Narıyla , sözüyle, duruşuyla, kadınsal ışıltısıyla, bütün ilkleriyle, yıllardır biriktirdiği hazlarıyla, azlarıyla en çok da çoklarıyla sendeyim. Çoklarımı yakarak, yanında kül olmaya, sıcağında gül olmaya, hevesinde su olmaya, akmaya geldim.
Bu akış sevidir, zelaldir,helaldir, bizdendir.
-İzin yok bundan gayrı kimseye.Sen varsın, benimle olan sen varsın.
İşte bütün bu varsınlar birbirine varsın.Ben varsıl bir gülün kırmızı geliniyim. Süsle beni cümlelerinde.Kollarına al beni ki sözsüz kalsın yaşanacaklar.
-Beni böyle uyandırdın.Masal mı bu dedim.
Şulenar.
-Hayır, masal değil.Asalları aşan bir gerçeğin sonuyuz.Ben, artık masal perin olarak uçsuz bucaksız , tanımsız, sensiz güncelerden çıktım.
Söz vermişliğimin namus kitabıyım. Seni yaşamadan ölemem. Sözcük sözcük senle hayata karışacağım. Yaşanacakların canlı madalyasını gönül elinden aldım.Bir ten coğrafyacısı olmadın.Oysa herkes tenimin şehirlerini sorarken, sen sözcüklerinle, duruşunla, ruhunla geldin.
-Beynimin bakireliğini bozdum.Sonra ruhsal sevişmelerimiz başladı.
Yüreğimin de bakireliğini verdim sana.Dedim ya senin sözlerinde, sözsüz duruşunda, mertlik ve olgunluk kitabında eridim.Sen beni yazdıkça dünyanın en huzurlu kızı olarak uçtum kanatlarımla sana geldim.
Bu bir sana kavuşma taarruzuydu Şulenarım. Sen geçilmez denilen Çanakkale’ydin. İşgalim fiilen , zorbalıkla olmadı. Yüreğinin askerlerini yendim.Onlar güzel cümleler, sözcükler, iyi algılar, iyi duruşlar, iyileştirilmiş ilgiler, aşklarla besleniyordu.
-Temiz olan özümle senle arınmaya geldim.Yüreğimi kirletenlere karşı sevginla, aşkınla, özünle arıtmanı istedim.
Umudun ummanıyım. Bir garip kulum.Benim de günah defterim var.Ben de hatalar karmasıyım.Bu yüzden seni severek arınmaya geldim.Seni sevmek, denizimin arınmasıdır.Berraklarına teslim oldum.
Algılarım, dalgalarında.
Şulenar:
Sevda sözlerinle aştın aşılmaz olan Çanakkale’mi, duruşunla fethi zor olan İstanbul’umu fethettin.
Hani demiştin
“ İstanbul’da bir güzeli sevdim
İstanbul’u daha çok sevdim”
Sözlerime bıraktığın bir dokunuşun sıcaklığı var.Sözlerin dokunuyor bana. Sana dokunmasam da sözlerinle dokunmatik anlar yaşıyorum.
-Benim bütün iklerimin İstanbul’usun. Medeniyetler, kültürler, aşklar, benler şehrinin kalabalığı aşığı,aşkına amadeyim bilesin.
keyfin ufkunayız, solumuzda tutkusal salıncak
umudun çarkındayız, kendimizle tanışma döngüsündeyiz
sevginin ummanındayız, zerrelerimize taşınıyor üstbenlik
yaşanırlığın alemindeyiz, alevlenen aşka eğleniyoruz
kavuşmanın sonundayız, konuşan aşk kitabı gibiyiz
ancak yaşayan bilirin hekimiyiz, hakimiyiz
sevdikçe iyileşiyor, iyileştikçe seviyoruz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.