- 3890 Okunma
- 23 Yorum
- 0 Beğeni
Karanlığın içine uzanan el…
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karanlığın içine uzanan el…
Dışarıdaki aralıklarla yağan yağmur, güneşi ardına saklayan kara bulutlar, havadaki o basık hal ruhunun kasvetine kasvet katıyordu. Benliğinde kaybolmuş ruhu yüzünden pencereden bile bakamıyordu.
Önünde ki yol çıkmaz sokaktı. Ani bir hamleyle zıplayarak aşabileceği bir duvar bile yoktu. Uyku terk etmişti gözlerini. Gördüğü kâbuslar yüzünden uyumaktan korkuyordu aslında. Ayıkken de çok farklı değildi. Düşünceler, çare arayışı, bir fare olup beynine girmiş kemirip duruyordu sürekli. O fare her dişlediğinde daha çok acıyordu canı. Aradığı geleceği için bir yol bulmaktı amacı.
Çaresiz kalıp bu düşüncelerle boğuşup durduğu ilk değildi. Evlilik hayatı boyunca eşinin yanlış verdiği kararlar yüzünden, sayısını unuttuğu anları yeniden yaşıyordu. Her defasında çocuklarını düşünmüş, evlilik kurumunda iyi günde kötü günde diyerek verdiği yemine, sadık kalarak maddi manevi destek olmaya çalışmış ve başarmıştı. O zamanlar gençti, umutları vardı. Allah bir kapıyı kapatırsa diğer bir kapıyı açar inancı onu ayakta tutuyordu. Öylede oldu. Çaresiz kaldığı anlarda önüne açılan bir kapı mutlaka buldu.
Eşinin sorumsuzluğu, eline geçen parayı har vurup harman savurması, hayatına soktuğu kadınlarla gününü gün edip yaşaması, ona olan inancını yok etmişti artık. Belki çok geçti ama güç değil diye düşünüyordu. Bundan sonra ne yapacaksa çocukları ve kendisinin geleceği için çaba sarf edecekti.
Birilerine muhtaç olarak yaşamaktan çok korkardı. Şu anda yaşadığı durum buydu. Birkaç iş başvurusu yaşından dolayı reddedildi. Yeni bir iş kuracak maddi gücüde yoktu. Çünkü kötü gün parası diyerek biriktirdiği yüklü miktardaki parayı, altın takılarını, bileziklerini neyi varsa hepsini eşine vermişti. Bankaların, eşinin onun üzerinden kullandığı krediler yüzünden ve ödeyemedikleri için yeni bir kredide vermeleri imkânsızdı. Bu sefer zifiri karanlık, kapısı bacası olmayan dört duvar arasında kalmıştı. O duvarlar ki her geçen günde üstüne üstüne gelerek, sıkıştırarak nefes almasını zorlaştırıyordu.
O kadar umutsuzdu ki ölümü dilemekten başka çaresi kalmamıştı. Bencilce bir düşünce olduğunun farkındaydı. Sadece kendini kurtarmış oluyordu. Ya ondan sonra, geride kalan çocukları ne olacaktı? Bu kadar borçla o çocukların hali ne olurdu? Ölüm sadece kendisi için kurtuluş yoluydu. Bir başka çare olmalıydı. Allah bir kapı daha açmalıydı. Her dakika dua edip duruyordu.
Uzun zaman olmuştu ama o kapı ufukta gözükmüyordu bir türlü. Ailesi maddi manevi destek olmaya çalışıyorlardı fakat nereye ve ne zamana kadar bu böyle sürebilirdi. Zoruna gidiyordu böyle yaşamak.
Kapkaranlık uçurumun dibine çok az kalmıştı. Zaman daralıyor saatler aleyhine işliyordu.
Tamamen umutlarının tükendiği anda Allah bir kapı daha açıyordu ona. O karanlık uçurumdan çıkmasını sağlayacak bir dost el uzanıyordu. Biliyordu ki o el samimi, içten, sımsıcak gerçek bir dostun eliydi. O eli tuttuğu anda ödeyeceği bedeller vardı.
Çocuklarını karşısına alarak durumu anlatmaya çalıştı. Evlatları çalışkan, aklı başında mantıklıydılar. Bu daralan dört duvardan çıkabilmek için çocuklarından ayrı kalmak zorundaydı. İlk defa ayrılacaklardı. Hiç kolay değildi. Ayrı kalmayı onlarda istemiyorlardı tabi ki. Lakin başka çare yoktu. Annelerine alacağı kararın arkasında olacaklarını söyleyerek destek verdiler. Şimdi o kararı verme aşamasında kara kara düşünüyordu.
Sizce;
Geleceği ve çocukları için dostça uzanan ele sımsıkı sarılmalı mıydı yoksa zamanı belli olmayan yeni bir kapının açılmasını beklemek mi mantıklıydı?
28.02.2013_______________Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
YORUMLAR
Sevgili Seher.
Öncelikle günün yazısı seçilen bu çalışman için kutluyorum seni.
Severek okudum yazını. Sonunda bir soru ile adeta forum konusu yapmışsın.
Ben de kendime göre cevap vermeye çalışayım:
Bir anne için söz konusu olan evlatları ise onlar için yapamayacağı fedakarlık, ödeyemeyeceği bedel yoktur...( Tabii ki anneden bahsediyorum..Doğur-gaçlardan değil ) Bu soruda bence hatalı olan şey bir kapının açılmasını beklemek. Hiç bir kapı siz tutmacından tutup hareket ettirmediğiniz sürece açılmaz..O halde söz konusu kadın öncelikle açacağı bir kapı bulmalı. İşte bu noktada kadının önünde iki engel vardır. Açacağı kapı cennetin kapısı mıdır, yoksa cehennemin kapısı mıdır? Burada kadın tüm duyu organlarını çalıştırmalı ve '' gel '' diye uzanan her elin dost eli olmayacağını kavramalıdır. Bu elbette ki zordur. Kimin dost, kimin başka niyetleri olan düşman olduğunu ayırd etmek zordur...Ama çıkılan yol, varılmak istenen hedef doğru ise açılacak kapı da mutlaka doğru olacaktır.
Kısacası oturup bekleme diye bir olay yok..Çünkü oturarak başarı elde eden tek canlı tavuktur. Önce ayağa kalkmak lazım..Sonrası '' Allah kerim'' Doğru insanın karşısına her zaman doğrular çıkar.
Selam ve sevgilerimle.
Zerrin Hanımcığım bir kere ben bu konuda farklı düşünüyorum..O dost el dediğiniz el gerçek bir dost olsa zaten sizden bir bedel istemez.Ama çıkış yok mu var elbet..Her kadın kendi ayakları üzerinde durmalı diye düşünürüm ben hep.İşe girmeden önce de ben sigara içerdim.Ama hiç bir zaman babamın parası ile içmedim.Kendi emeğimi sattım..Onunla alıp içtim.Çiçek yaptım sattım..İğne oyası öğrendim onu sattım.Amacım sadece kendi ayaklarım üstünde durmaktı.Ben bu dosta derim ki Allahım hepimize akıl fikir vermiş.. Bugün bir dosta sarılan yarın yine sarılma gereği duyar.Ve hep başkalarının desteği ile kendini kurtarmaya çalışır.Kadın isterse her şeyi yapabilecek güce sahiptir..Ben olsam merdiven silerim çocuk bakarım yine de kendi ataklarımın üstünde çocuklarımın başında olurum..Ha o koca dediğim adamı da kesinlikle kapının önüne koyarım:) Güne düşen yazıyı kutladım efendim.
kendimden çok şey buldum..hatta o kadar ki bir kesit diyelim..
bencesine gelirsek;
yeni bir kapının açılmasını beklemek ve bunun için elbetteki çaba sarfetmek sanırım o eli sımsıkı tutmaktan daha güzel bir yol oluyor.yani en azından bizim için öyle oldu.zordur dönemeçler ama ardı mutlaka ve inşallah yeni bir gün doğumudur...
tebrikler...
Sevgili Seher,
Bir kaç kez sayfana gelip gittim.Yarısına kadar okudum,içime sıkıntı bastı okuduklarımdan bir türlü bitiremedim.Çocuklar tüm anneler için çok önemli.Hiç bir annenin koşullar gereği bile olsa çocuklarını bırakamaz,bırakmamalı diye düşünüyorum..Anne baba,ne kadar kötü olursa olsun,çocukların en çok yakıştığı yerler anne ve babalarıdır...
Dost el bedel karşılığı uzanmamalı,eğer bedel ödenecekse o kesinlikle dost değildir...Dost eli diye tuttuğu ele daha büyük bedeller ödeme ihtimalide vardır...
Aslında ayrıntısı çok olan bir konu ve çok zor bir konu..Karar elbette o kadının..Ben mutlaka dost eli tutmadan çıkacak bir yol bulurdum..diye düşünüyorum.
Beğenerek okudum yazını,,kutlarım sevgiler...
uzun bir yorum yazdım netin azizliğine uğradı...silindi :-(
ihlaslı kalp gözü açık,tarafsız bakacak gözlere sahip dostlar var ise çevresinde,onların fikirlerini alsın,öfkeyle kalkan zararla oturur,zamana bıraksın,kızılcık serbeti artık zehir etkisi yapıyorsa icmesin yazık...intihar etmesin:-(
Allah yar ve yardımcısı olsun...
"yaşamak zor zanaat" demiş bir ünlü şair..
evet.. çok da zordur gerçekten
yaşamak, bir nebze mutluluk için bir dolu riski göze almaktır...
sonunda hüsran ihtimali var diye yaşama azminden vazgeçmek ise korkaklara mahsustur.
yaşamak lazımdır, yaşamak için inat etmek lazımdır,
hayat hiçbir zaman güllük gülüstanlık değildir.
hiç muharebe gerçekten savaşmadan kazanılamaz.
güzel bir anlatım olmuş hayata dair..
kutluyorum
Öyle bir zamandayız ki, bugün atacğımız bir yanlış adım, yarın veya öbür gün bizi kötü günlerle karşılaştıracaktır.
Çok yıllar önce atalarımızın söyledikleri sözlerin hepsine bakıyorum, hiç birisi boş değil.
Bunlardan biri "Ayağını yorganına göre uzatmak." Diğeri, " Kendi yağınla kavrulmak."
Gerçekten de bu sözler yıllar sonra karşımıza çıkıp, doğruluğunu ıspatlıyor.
Dostluğa gelince...
Hiç bir dostluğu maddiyatla ölçmemeliyiz. Dostunun damına çare olmaya çalışan damcının kendi damı yıkılır unutmayın.
Sevgilerimle Sn. Aktaş.
Sevgili gelinciğim öyle bir dost, ya da dost var mı? İnsana kendisinden başka dostu yoktur.
Bir de sığındığı Allah'ı.
Ben de öyle oldu. Allah yardım ediyor. Ona gönülden bağlanıp dileğini sunmak gerek. Ha dostun
şöyle bir yardımı olur, ilk adımı atarken elinizi kısa bir süre tutar..
tebrikler canım,
güzel bir yazıydı,
selâm ve sevgiler..
Ödeyeceği bedellere bağlı. Hem çocukları için bu yola çıkmıtı. Mutlu huzurlu olmak için kend kendilerine yetmek için ve en önemlisi birlikte olamak ve hhiç ayrılmamak için çıkmışlardı bu yola.Çocuklarını bırakıp gitmemeli bence,çocuklarının ynında kalmalı ve yeni bir kapı beklemeli Yaradan daha iyi kpılar açar insana
Çok güzel bir hikayeydi tebrikler arkadaşım
Selam ve sevgiler
Yazının ana temasını oluşturan kadın modeli içimizde benzerleri o kadar çok ki. Ve kim zaman kalıp kader deyip susmayı tercih ettirilmiştir. Yeni bir düzen kurma hakkı o kadar küçük verilmiştir ki ellerine kadının. Gitse zaten bocalayacak yaşadıkları onu rahat bırakmayacaktır. Çünkü çaldığı kapılar ona duvar olacak.
Olayın diğer sayfasında bir erkek bu sorunlarla hiç yüzleşmiyor. Yani kadın öyle bir kimliğe etiketlenmiştir… Hadi kangrenli yeri kes at diyeceğim…
Olayın tek çözümü nedir biliyor musun?
Önce keşkeleri toplumun beyninde silmektir.
Ha! bunu nasıl yapa biliriz. Kendimiz içinde yaşayarak… Dilerim çoğu kadının başarmaya çalıştığı sevme sevilme hakkını alır başkalarından… Sevgilerimle bacısı
zaralıcan tarafından 2/28/2013 8:17:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
canım bacım yüreği güzel dost.......hani bir söz vardır sabır denizini döven dilini iyi kulan her şerde bir hayır vardır derler.........hayat denen yolda inan ki beklemeler kalmamak gerektiğini düşünüyorum çünkü yıllar yılların takipçisi göz açıp kapayınca bitiyor...mutluluk pozitif düşüncenin içindedir biliyormusun.....anı sen zenginleştirsin kendin için burada çocuklar ve gelenekler kurular...olduğu yerdedir..senin kaybın seni bağlar..........güzel akıcı bir yazıydı kutlarım seni kalemin var olsun
devamı gelsin
sevgilerimle
zaralıcan
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Yazımdaki sorunun cevabını bekliyorum senden. Sevgilerimle...