SÖZÜN GÜCÜ
SÖZÜN GÜCÜ
Öğretmenliğimin ilk yılları, Güney Marmara’nın büyük bir şehrinin küçük bir köyü, burası etrafında kendisinden daha küçük köylerin bulunduğu, içinden yol geçen merkezi bir köydü. Bu köyün güney girişinde bir köprü vardı. Köprüyü geçince yolun sağında mezarlık, solunda adını köye veren asırlık ulu çınarlar... Çınarlardan sonra evler... Evlerde iyi insanlar ve bu insanların göz bebeği çocuklar ve bu çocukların çoğu bizim öğrencilerdi. Bu öğrenciler saf, iyi huylu, yalandan dolandan habersiz, temiz çocuklardı. Öğrencilerin bir kısmı çevre köylerden sabah gelip okul çıkşında geri dönüyorlardı. Bunlara, aileleri öğleyin yemeleri için ya azık verirler ya da dışarıda karnını doyursun diye harçlık.
Bir gün öğleden sonra beşinci derste sınıfa girdim. Ayağa kalkan öğrencilerde bir tedirginlik, bir gerginlik göze çarpıyordu. İyi dersler deyip oturmalarını söyledim.
Herkes otururken sınıf başkanı ayakta parmak kaldırdı.
— Evet, başkan!
— Öğretmenim, Mehmet arkadaşımızın parası kayboldu.
—Tamam, başkan!
Yoklama yaptım, sınıf tamdı.
— Mehmet, kaç paran kayboldu?
— Altmış beş liram kayboldu.
—Nerede kaybolmuş olabilir?
— Çantama koymuştum, öğretmenim. Öğle tatilinde çantadan almayı unutmuşum. Bakkaldan alış veriş yaparken parayı çantaya koyduğumu anımsadım. Gelip çantaya baktığımda para yoktu.
Öğrencinin yüz ifadesinden, ses tonundan çok üzüldüğü ve doğru söylediği anlaşılıyordu. Bakışlarımı sınıfın üzerinde gezdirdim. Genelde bir sükûnet vardı. Öğrencilerden biri, “Öğretmenim, arama yapalım. Herkes çantasını masanın üzerine boşaltsın ve ellerini başının üstüne bağlasın.” dedi.
Öneri, genelde böyle durumlarda başvurulan bir yöntemdi ama gerçekten arama sonucunda parayı çalan ( alan ) öğrenci yakalanırsa ( bulunursa ), o öğrenci için toplum içine çıkılamayacak derecede yüz kızartıcı büyük bir suç olacaktı. Birden adı hırsıza çıkacak, arkadaşları ve çevre tarafından dışlanacak, herkes hırsız diye alay edecek, bundan sonra bir şey kaybolsa gözler hemen ona çevrilecekti. Arama sonunda para bulunamayabilirdi de. O zaman hem boşa vakit geçirilmiş olacak hem de parayı alan, bundan sonra başkasına ait para ve eşyayı çalma alışkanlığı konusunda kendisinde cesaret bulacaktı.
Başka bir öğrenci,” İdareye haber verelim.” dedi. Bir başkası,” Para bulunamazsa aramızda para toplayarak arkadaşımıza yardım edelim.” diyordu. Bense çok zor bir işi çözmeye çalışan bir insanın tavrıyla gayrı ihtiyarı başladım konuşmaya:
Sevgili öğrenciler, iki yıldır Türkçe derslerinize giriyorum. Aynı zamanda sınıf ve rehber öğretmeniniz benim. Sizlerle çok güzel günler geçirdik. Geride unutamayacağımız tatlı anılar bıraktık. Okuduğumuz öykü ve romanlardan çıkardığımız ana düşüncelerde yalan söylemenin ve iftira atmanın kötülüğünü, gerçeklerin er geç ortaya çıkacağı, sonsuza kadar gizli kalamayacağını; hırsızlık, gasp ve dolandırıcılığın kişiye ve topluma zarar vereceğini öğrendik. Vatan, millet, insan ve doğa sevgisini dile getiren nice yazı ve şiirler okuduk Hiçbir yazı ve şiirde hırsızlık yapmanın, yalan söylemenin iyi ve güzel bir davranış olduğuna rastlamadık. Bu gün size ne oldu da bu kötü olay başımıza geldi, anlayamıyorum. Sınıfa girdiğim birkaç dakikadan beri kendimi yeryüzünün en şanssız öğretmeni olarak düşünmeye başladım. İki yıldır ben, bundan önce de beş yıl sınıf öğretmeniniz size iyiyi, doğruyu, güzeli, hakkı, adaleti, kişilik sahibi insan olmayı öğretmek için uğraş verdik. Ama maalesef sonuçta böyle hiç beklemediğim kötü bir olayla karşılaştım. Ben hala içinizde herhangi bir öğrencimin hırsız olabileceğine ihtimal vermiyorum. Size hala güvenim sonsuz. Olur da içinizden biri şeytana uyup bu hırsızlığı yaptıysa o öğrencime bir şans vermek istiyorum.
Sevgili öğrencilerim, sizler 13 – 14 yaşlarındasınız. Daha yeni yeni çocukluktan çıkıp delikanlılık dönemine giriyorsunuz. Önünüzde yaşayacağınız uzun bir hayat var. Burada üç köyden öğrenci var. Bir sene sonra bu okulu bitireceksiniz. Okul bittikten sonra, şimdi her gün görüştüğünüz arkadaşlarınızla belki senede birkaç defa görüşme şansınız olacak. Belki de uzun yıllar görüşemeyeceksiniz.
Bu parayı alan öğrencim hanginizdir, bilmiyorum. Hırsızın kim olduğunu da öğrenmek istemiyorum. Çünkü içinizden birine hırsız denmesine gönlüm razı değil. Bu parayı kim almışsa ona, bu pislikten kurtulması için bir şans vereceğim. Şimdi beni iyi dinlesin ve doğru karar versin.
Parayı alan öğrencim, şu anda bu işi bir sen biliyorsun bir de Allah, başka kimse bilmiyor. Belki de bu senin ilk hırsızlık girişimin, bu kötü işe bulaşmakla kalbine kapkara kocaman bir leke sürdün. Seni bu lekeden kurtarmaya çalışıyorum. Eğer bu leke ile yaşamaya devam edersen ileride bu sınıftan kiminle karşılaşsan bu hırsızlık aklına gelecek ve vicdan azabı çekeceksin. Parasını çaldığın Mehmet’le karşılaştığında hal hatır sorup hoşbeş ederken içinden bir ses, “ Ey aşağılık adi hırsız, sen yedinci sınıfta okurken, bu arkadaşının altmış beş lirasına tenezzül eden adi bir yaratıksın.” diyecek.
Sevgili çocuklarım, sınıfça bir anlaşma yapalım: Şimdi herkesi dışarı çıkaracağım. Dışarıda numara sırasına göre sıraya gireceksiniz. Sonra herkes sınıfa tek başına girecek, Mehmet’in sırasına oturup geri gelecek. Parayı alan öğrencim, eğer hırsız olmaktan kurtulmak istiyorsa, pişman olduysa parayı Mehmet’in çantasına bırakacak. Paradan harcadıysa kalan kısmı koysun, üstünü ben tamamlayacağım ve helal edeceğim. Anlaştık mı? Hep bir ağızdan “ Anlaştık” dediler.
Mehmet’e, çantasının fermuarını çekmesini ve bir el sığacak kadar açıklık bırakmasını söyledim.
Sınıftan dışarı çıktık. Öğrenciler, anlaştığımız gibi numara sırasına göre sıraya girdiler ve ilk numaradan son numaraya doğru teker teker sınıfa girip çıktılar. Son öğrenciden sonra önlerine düştüm ve sınıfa girdik. Mehmet’e “Çantanı kontrol et.” dedim. Çantasını açan Mehmet’in yüzünden sevinç dalgası yayılıyordu. Bana, “ Öğretmenim, çok teşekkür ederim, paramı yerine koymuşlar.” dedi. Çocuklar birden rahatladı. Herkesin yüzü gülüyordu.
Sevgili öğrencilerim, beni hayal kırıklığına uğratmadığınız için hepinize teşekkür ederim. Sınıfta hırsız aramadık, kaybolan parayı aradık ve bulduk. Bu parayı alıp da pişmanlık duyarak yerine koyan öğrencime teşekkür ederim. Onun ve sizlerin bundan sonra böyle kendini aşağılayıcı işlere girişeceğini sanmıyorum.
Ne demişti Neyzen Tevfik:
“ Delikli demirin vurmazı olmaz,
Ardına geçip göz uydurmalı,
Şu insanoğlunun kanmazı olmaz,
Özünü bilip de söz uydurmalı.”
Tahsin UYSAL
YORUMLAR
Öncelikle sizi kutlamak istiyorum öyle sürüklemişki beni bu yazı sanki roman okuyorum sandım ve sonunu merak ederek bir solukta okudum çok anlamlı ve ustaca yazılmış bir eser kazandırmışsınız edebiyat tarihine
İçeriğe gelince yapılan davranışın ne kadar etkili olduğunu gözlemledim ve böylelikle yalnız parayı çalan çocuğu değil tüm sınıfta bulunan öğrencilere örnek bir davranışta bulunurak bir daha böyle birşeye yeltenmesini engellediniz
ve en önemlisi bu işi deşifre yapmadan ince bir düşünceyle hallettiniz tabi bu çocuklar için geçerli davranış onlar yetişme çağında aynı davranışı büyükler üzerine uygulasanız binbir hile düzenle o işin üzerinden sıyrılır.
Tekrar kutlarım sevgiyle kal
çok işe yarıyor bu tarz yöntemler sınıfta.
hem öğrencilerin güvenleri sarsılmamış oluyor birbirlerine..
hem de öğretmen saygınlığını koruyor.
Alan öğrenciyi sınıf ortasında rezil e den bir öğretmen de olabilirdiniz aynı durum karşısında..
İşte o zaman çok şey değişecekti o çocukların hayatında...
Tebrikelr öğretmenim...
MEsleğinizde daha nice yıllara...