- 2376 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
YARIM KALMIŞ BİR HİKAYE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
YARIM KALMIŞ BİR HİKAYE
(Sessizce)
Karanlık kalsın
“Ben gittim
Sen gitme
Güneş battı
Sen batma
Yağmur karanlık
Güneşse aydınlık
Kapansın her taraf
Başucumda bir kapı
Ayakucumda bir pencere
Bana bakar durur sessizce
Bu şiirin sonunu
Kimse bilemez
Sessizce…”
Henüz altı yaşındaydı bu şiiri teyzesine yazdırdığında. Şiirindeki gibi bir odada yatıyordu. Bir hastane odasında. Şiirindeki gibiydi oda, ayak ucunda bir pencere, başucunda bir kapı. Arkadaşları sokakta koşup oynarken o, çaresiz bir hastalığın pençesinde hasta yatağında yatıyordu. Başındaki büyükler ne yapacağını bilemezken o, yaşından beklenmeyen bir özveriyle kabullenmişti hastalığını. Hatta annesini, teyzesini teselli ediyordu.
Okula gitmek için hazırlıklara başladığında çok mutluydu. İçinde patlamaya hazır bir bomba taşıdığını bilmiyordu. Yüksek ateşle hastaneye götürüldüğünde basit bir soğuk algınlığı sanıyordu. Doktor amcası ateşine bakacaktı, her zaman ki gibi. Ama öyle olmadı bu kez. Eve göndermediler. Çocuk servisinde bir odaya yatırıldı. Annesi ağlıyordu. Telefonla teyzesini ve dayısı çağırdı. Herkes koşup , geldi. Doktorun tahlil ve ulturosan sonuçlarını dua ve gözyaşlarıyla beklediler. Teyzesine yazdırdığı bir şiirde, “Allah’a ulaşılacak yolu biliyorum; dua” demişti. Şimdi dualara sarılmışlardı, Allah’a yalvarırken. Doktor, beyaz önlüğünün içinde adeta kaybolmuştu. Belki de hayatının en zor açıklamasıydı bu. Bu dünyalar güzeli, hayat dolu, sevgi dolu kocaman yürekli kıza nasıl söylerdi “böbreküstü bezi kanseri” olduğunu. Ama başka çare yoktu tedavilere bir an önce başlanması için bunu yapmalıydı. Aileye haberi verdiğinde yıkılmışlardı. Çabuk ilerleyen ve kurtulma şansı çok düşük olan bu hastalıkla en fazla bir yıl yaşar, dediler. Oldukça zorlu geçecek bir tedavi süreci başlamıştı.
Selin, yalnızca altı buçuk yaşındaydı. Aslında yarım kalmış bir hikayenin geriye kalanıydı. Annesi beş aylık hamileyken babası bir trafik kazasında ölmüştü. Baba sevgisi nedir bilmiyordu ama annesi , teyzesi, dayısı prensesler gibi büyüttüler onu. Ama şimdi ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Tıpkı ölüme çare bulamayıp daha doğmamış bir çocuğun babasını kurtaramadıkları gibi.
Bir ay sonra büyük bir ameliyat geçirdi. Ardından kemoterapi seansları başladı. Bir yılın sonunda tümörün küçüldüğü görüldü. Sevinçlerine diyecek yoktu. Selin artık okula gidebilirdi. Hazırlıklar tamamlandı, okuluna başladı. Sınıfında kısa sürede herkes çok sevdi şiir yürekli kızı. Hatta daha ilk dönemde bir resim yarışmasında birinci oldu. Ödüllerin yanı sıra övgülerde aldı. Yazdığı şiirleri de resimleri de herkesin dikkatini çekiyordu. Selin, en çok şiirlerini kendisinin yazmasına seviniyordu. Hastanede yatarken, okuma yazma bilmiyordu ve şiirlerini teyzesine yazdırıyordu. Keşke herşey böyle devam etseydi. Selin’in hastalığı hortlamıştı. Yeniden hastane, yeniden ilaçlar iğneler, kemoterapi seansları. Ama o yılmadı, bırakmadı sımsıkı yakaladığı hayatın ipini elinden. Aşkı seviyordu Selin, bu yaşında aşk şiirleri yazıyordu. “Umut dolu olmalı aşkı yaşayanların kalbi” diyordu birşiirinde. O da umut doluydu, öyle olmak istiyordu. Belinden aşağıya uzanan saçları dökülmeye başlayıp ilk peruğunu aldıklarında da, kaşları ve kirpikleri döküldüğünde de umudunu kaybetmemişti. Her sabah doktorlar viziteye gelmeden önce peruğunu takar, üzerine bandanasını bağlar, kokularını sürer öyle beklerdi doktor amcalarını. Hatta yüzünü solgun görse hastane odasındaki aynadan, rujunu ve allığını da ihmal etmezdi. Kısa süre tüm hastane personelinin sevgili olmuştu. Yüzünden gülümsesi hiç eksiz olmazdı. Hayalleri vardı. Resim, şiir ve moda alanında meşhur olacaktı.
Doktorların, bir yıl ömür biçtiği Selin, umudunu kaybetmedi. Aşk dolu, sevgi dolu şiirlerini yazmaya devam etti. Bir an önce kitap çıkarmayı istiyordu. Zaman zaman tümörün gerilediği de oluyordu. O günlerde evde bayram havası esiyordu. Yapma çiçekleri sevmiyordu, Selin. Onları ölü çiçeklere benzetirdi şiirlerinde. Ve “ben daha küçüğüm bana dokunma” derken bir şiirinde ölüme sesleniyordu sessizce. Sanki biliyordu kendini bekleyen acı sonu.
“Acı yara demek
Ağlamak, kaybetmek
Sevenler anlar acıyı
Kaybedince…” dizeleri onun ne kadar cesur bir yüreğinin olduğunun en güzel göstergesiydi.
Doktorları, Amerika’daki meslektaşlarıyla, bu konunun uzmanlarıyla sürekli fikir alışverişindeydiler. İkinci ameliyat öncesi, Amerika’dan da kötü haber geldi. Artık yapılacak hiçbir şey kalmamıştı. Orada yapılan herşey Türkiye’de de yapılmıştı. Üstelik tümör karaciğeri de sarmıştı. Üç buçuk yıl kahramanca direnmişti. Her şeye inat. Hiç korkmamıştı, adeta Azraile kafa tutmuştu. Ama gün geçtikce halsizleşiyor, halsizleştikçe de korkuyordu. Bir gün annesi;”karanlık bir çukurdayım, ama bırakmıyorlar” demişti, dediklerinin ne anlama geldiğini bilmeden.
İkinci ameliyatına girmeden bir mektup yazdı Selin, mektubunda kendi deyimiyle ev halkına sesleniyordu. “Bu yazı hem hayattan, hem de sevgiden bahsettiği için çok önemli.” diyerek dikkat çekiyor ve sevenlerinin bu kağıda ad ve soyadlarını yazark imzalamalarını istiyordu. Çünkü o mektup da “ben Selin, beni sakın ama sakın unutmayın” diyordu. Sevenleri yazının altını imzalayarak onu unutmayacaklarına dair söz vermiş olacaklardı.
Selin, çok direndi. Direnirken yüzünden gülümseme, gözlerinden umut ışığı hiç eksik olmadı. Hayallerini anlattı herkese, vasiyet eder gibi. 13 Mayıs’ı 14 Mayısa bağlayan gece gözlerini hayat kapadığında yalnızca dokuz buçuk yaşındaydı.
“Kanı damardan ayırmak zordur
Zordur
Ama sonu olmayan şiirin
Sonunu getirmek
İmkansızdır…”
Sonu olmayan bir şiirdi ömrü. Sonunu getirmeye kimsenin gücü yetmedi. Yolunu gösterdiği Allah’a uğurlandı dualarla.
Kapak resmi kendi çizdiği resimden oluşan birşiir kitabında toplandı kısacık ömrünün şiirleri. Geliri “Ege Çocuk Vakfı”na bağışlanan “SESSİZCE “ şiir kitabı “Selinleri Yaşatalım Kampanya”sıyla da umut dağıtmaya devam etti.
Kısacık ömrüne çok şey sığdıran Selin, büyüklere verdiği hayat dersiyle de hep gönüllerde yaşayacak.
“Ben gittim
Sen gitme
Güneş battı
Sen batma”
Evet, sevgili Selin, ömür denen şiirin sonunu kimse bilemez. Ama kısacık şiire çok şey sığdırmak hünerini de umut dolu, sevgi dolu bir yürek taşınyanlardan başka kimse gösteremez…
YORUMLAR
Nerden okudum bilmem ki unutmak istediğim bir konu bu çok acı.Benimde tanıdığım tatlı bir kız vardı çanta meraklısıydı.Süslü diye takılır severdik .İnşallah tanışıp arkadaş olmuşlardır orada .Oda çok hayat doluydu son ana kadar süsünden vazgeçmedi.Cennete kol kola gezsinler inşallah.Allah sabrını versin sevenlerine.Selam ile
Yazdığım öykünün içine bir kadın adı koyamadım.
Nasılsa ölüm vardı.
Ve O görebildiğim gözleri. Ölüm sinsi bir gülümsemeyle kapıyı araladı, en rahat edeceği zamanda görmek istediklerimi de kapattı. El salladı, geldiği kapıdan çıkıp gitti.
En güçlü ana mıydı, kadın mı, yoksa ölümün göbek adı mıydı?
*
Saygıyla.
ANNEMİ BÖBREK ÜSTÜ KANSERİNDEN KAYBETTİM ..BABAMI PROSTAT..VE BU YAZIYI OKUNCA GÖZYAŞLARIMI TUTAMADIM GÖZÜMÜN İÇİNDE ATEŞİNDE KURUTTUM..ARKADAŞLAR GÖRMESİN DİYE ..GENÇLERE VE ÇOCUKLARA KIYAMAM..NASIL BİR İLLETTİR BU ..GRİP GİBİ.HER ÜÇ KİŞİDEN BİRİ KANSER..İNSAN VUCUDUNDA KANSER HÜCRELERİ MEVCUT..VUCUDUN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜĞÜNDE HORTLUYOR BU HÜCRE ÇOĞALIYOR.YARINIMIZ NE OLUR GARANTİSİ YOK..HERŞEYİMİZ HORMONLU ARTIK..
ANLATIM ÇOK ACIYDI..MELEK YAVRUM..ALLAH ANNESİNE SABIR VERSİN..KADER!
KALEMİNİZ ELEM YAZMASIN..SAYGILARIMLA..ESEN KALINIZ
GÜLESEN SANCAR tarafından 2/27/2013 11:19:45 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hay allah!
Tam da sağ gözümdeki bir problemden dolayı yoğun damla tedavisine denk geldi hikayeniz. Hiç farkında olmadığımız kısacık hayatına bir şiir kitabı sığdırmış büyük bir insandan bahsetmişsiniz. Hemen internet denilen dipsiz kuyuya kovamı salıp bir yokladım. Siz soyadını vermemişsiniz ama diğer verilerden yola çıkarak kitabı buldum. Selin BİŞKİN- SESSİZCE. Bu kitabı almak farz oldu. Okutmak, çevremdekilere tanıtmak ve çok sevdiklerime hediye etmekte...
Başka "çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler diye..." (Nazım HİKMET)
Hüzünlendim, anlatımınız duyguyu aynen hissettiriyor.
Sağolun, varolun...