Lutuf Denizinin Kumrusuyduk Şulenar
hayrettin taylan
Uzaklığını unut...Uzak kalmış herkes adına yakınlarımın mıknatısı ol.Çekimle aşkı kendine.
Ellerini uzatır gibi yap ben hisseder tutarım.
*Zamansızlığını ortada bırak ben onu senli zamana çeviririm.
Sensizliğin tercümanı oldum, dilsiz, bensiz, sensiz, aşksız kalmış yalnızlığını yolla, ben sevdamızan yolluk ederim.
Kal bende...Bende kalmak yeniden doğmanın büyümesidir.
-Sen salına salına yürü…Gölgeni hissederim o da yeter bana...
Dedim ya dün doğmuş bir çocuğum ben…İlk ağlayışımsın.Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm.Melek kokumu içine çeken en sıcak anım gibisin. Şimdi bu masum, bu masumluğu aşan aşk bebeğini kimse kucaklamadan, kimse aşk kokusunu salmadan salına salına gel gayrı….
Hiç seni görmemiş hep seni görmüş m yaşamış gibiyim ... Öyle duygulu ... Her şeyi senle yaşamış, her şeyi sende bulmuş, her şeyi senle yaşayacak gibinin gibisiyim Şulenar.
-Bütün hayallerimin halası gibi çok akraba sevdalar yaşattın.
Amaçlarımızın amcası gibi çok yakın amaçlarımız vardı. Ana yüreğinin anası gibi duygularını serdin yüreğinde yaşamayan gelen aşk bebeğine..
-Ben de bu aşk evinin direği gibi, bu sevdanın reisi gibi baba duygularla, duruşlarla, algılarla sana geldim.
Ortak denklemin ortanca çocuklarıydık. İkimizde evin ikinci çocuğuyduk.İkimiz olmak için her şey ikiye tümlenmişti.Aramızda ikilik olmasın diye çifte kumruluğun hocası olduk.Ders verdik kumruluğa, ders verdik büyük aşklara…Sonra dersin dersinde kendimiz ders olduk Şulenar..
Ahir zaman kahırlarımı yaktı.Mistik bir mağaraya taşındım.Sen yoksun diye ünlü mağarada uyuyan sensizlik ermişiyim.
-Gizinin kokusu geldi. Sevginin ışıltısı yayıldı. Ruhunun derin akışı sardı kurumuş sevda nadaslarımı. Yalnızlığımın yüzyıldır uykudaydı.
-Tümdengelin gibi gelinlik düşlerin geldi.Bir gelinin gelin oluşu gibi duygular vardı.Hani, gelin giderken ağlamakla sevinmek arası karışık pizza duygular yaşar ya öyle hislerle aktın.
-Oncadır mukim olan yalnızlığını bırakıp kalabalık yüreğime geldin.
-Hoş geldin, sefalar getirdin gelin çiçeğim.
“AŞK; Bilmezler ki, Ayn’ın içi Cennet, Şîn’in içi Cehennem ve Kaf’ın içi de Âraftır.” AŞK…. La Edri…
İşte bu çok denklemli yaşanırlığın ilk harfinde cennet gülüm oldun. Aşkın ilk harfi “ayn” sen bu ilk harfe cennet gülünle geldin.Gülün sol tarafı kırmızıydı.Sağ tarafı gelin çiçeği gibi bembeyazdı.Ortası kara bahtın karasındaydı.Her aşkın içinde küçük hüzünler var.O hüzünler dengedir.Yeniden sevmenin, yeniden birbirini anlamanın küçük matemleridir.Bir ilişkiyi dengeleyen tezatlardır.
Bu lutuf denizinde yüzmeyi güleç yüzün öğretti. Bu Araflardaki çıkmazları, içtenliğin, kadınsal ışıltın, samimiyetin, kullanım tarihi hiçbir zaman geçmeyen iyi niyetlerin kaldırdı.
-Şimdi sana sen kadar yakın bir aşk cennetindeyim Şulenar.
-Zümrüd-ü ankanın külperestiyim. Küllerinden yeniden aşka doğuyor, yeniden Kaf’larımı sana aşk esintisi artırsın diye yakın kılıyorum.
-Ateş gülüsün diye ateşinde yanmak için ateşperest oluyorum. Ateşe tapmıyorum, ateşinle sadece yakılıyorum. Rabbimin yolu varken başka yollara hacet yok sevgilim
Şimdi cennet gözlerinin bakış çarşısındayım. Bir cennet betimlemesi var içimde. Dedim ya cennette bir gün bu dünyadaki bin yıl kadarmış.
-Bu yüzden seni sevmek , gerçek sevmeyi tanıttı.Senin küçük cennetinle gerçek cennetin tasvir edilemez güzellikleri, nimetleri, yaşamları betimledim. Seni oradaki bir huriye benzettim. Bu dünyanın en güzel kızı bir hurinin tırnağı kadar güzelmiş. Şimdi cennetin tasviri zor betimlemelerimde bana cennetini sunduğun şükranım sana Şulenar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.