- 640 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FRANSA DA BİZ TÜRK'LER
2.NESİL
İkinci nesil gençler,Türkiye’de kendi ayarlarında, kendi durumlarına göre bir yaşamları vardı. Ulu orta yaşamaya çalışıyorlardı.Yaşı büyük olanlar Türkiyede okullara devam ederken eğitimlerini yarıda kesip Fransaya geldiler.Küçük olanlar doğruca Fransa okullarına gitmeye başladılar.Türkçe okuma yazmaları çok az veya hiç yoktu.
Ama bu Fransa’ya gelir gelmez onlarda babaları gibi bol paralı varlıklı dönemleri hayalliyorlardı.Oysaki ilk evvel okumak yazmak yeni girdikleri bu Yad elde,dil öğrenmek sorununu kayda almayı oluruna bıraktılar.Yalnız yaşı küçük olanlar okula gitmeye zorlamalarla yönlendiler. Ortamın getirdiği koşullarda sınıflarına devam ederken, daha geleceğe hayaller kurmaya başlamışlardı bile.
Bunların böyle başlaması ile sorunlar bitmiş görünmüyordu.Zira bazı yerleşim yerlerinde ki çoğunluklu Türkler gördüler ki,kendilerine has bazı şeylerin noksan- lıklarını anlamaya başladılar.Tabii ki bunların başında din eğitimi yoktu. İkinciye de Türkce eğitimi noksandı.Tam bir birlik beraberlik olmadığı gibi can alıcı bir bilişip tanışma dahi yoktu insanlarımız arasında.
Hani önceleri kazanç derdinin önemini öne koyanlar,şimdi buraya getirdikleri ailelerin dertlerini daha çok anlamaya başlamışlardı.
İşte bunların farkını anlayan bazı önder vatandaşlar buna bir hal çaresi düşünüp her yöre her mahale göre insanları birliğe dirliğe davet etmeğe başladılar. Bu ön girişimler yerlerine bölgelerine göre değişiyordu.
Bazı yerlerde iyi güzel bilinçli girişimler sayesinde önemli dernekler kurulmaya başlanmıştı. Bunlar zaman içinde çok önemli hamleler kat etmeği başarmış, vatandaşlara hizmet vermeyi başlamıştı.
Ama böyle dernekler önceleri parmakla sayılabilecek kadar az idi.Zira her yerleşim yerinde yeterli Türk vatandaşı olmuyordu.Bazı kesimler türlü sebeplerden de birleşip bir araya gelemiyorlardı.
Kurulmuş dernekler,önce din işlerini ilk sıraya koyup,ibadet etme din eğitimini düzenleme en azından Türk toplumunu bir çatı altında toplamayı başarmıştı.
Böyle Türk dernekleri birliğini sağladıktan sonra Türk konsolosluğu aracılığı ile bazı gerekli olan görevlileri de buluyordu.Türk diyanet işleri cami İmamını, Türk milli eğitim müşavirliği de öğretmen ihtiyacını karşılıyordu.
Fransa’nın bazı bölgelerinde ekseri Türk toplumunun çoğunluk olduğu yerlerde her şey yolunda olduğu görülüyordu.Ama bu durumlar parmakla sayılır haldeydi.Bu da Türk toplumunun ancak dörtte biri denilebilirdi.
Ya, bu dörtte üçü ne haldeydi.Kısacası dağınık bir haldelerdi.Aralarında birleşim olamadı.Bir türlü birliği dirliği kuramadılar.Bu yad elde herkes başının çaresine bakıyordu.İşte bu gelişimler bu ikinci nesilin nelerden yoksun olduğunu gösteriyordu,ama bunlar birer gerçekti.
Ayrıca burada değinilmesi acı olan bir başka taraf vardı.Türk babanın para derdi kazanç derdi gözünü gönlünü kaplamıştı.Her şeyi para ile halledeceğini sanıyor veya umuyordu.Önceleri bu girişimde gayretli ve azimli idi.Ama sonraları,Hani “Alman gibi başlayıp,Türk gibi bitirmeyi” başardılar.
Evdeki Türk hanımlarının bir çoğu alt kesimin fertleriydi.Bir çoğunun okuması yazması bile yoktu. Eğitimin önemini bile fark edemiyorlardı.Bir çoğu evlatlarına karşı bir kayıtsızlık içindeydi.Çocuk yanımdan gitsinde ne olursa olsun tihniyetini taşıyordu.Anne sorumluluğundan o kadar uzaktıkiler şaşmamak elde değildi.
Bu sorunların bin türlüsü yaşanıyordu.Ama her aile kendine has yakışanına önem veriyordu. Bu gelişimler yüzünden bu ikinci nesil bir düzensizlik bir ayarsızlık içinde kala kalmıştı.Sanki başı boşluluk onların sevabı olmuştu.
Zamanın su gibi geçtiğinde bazı acı gerçekler kendini göstermeğe başlamıştı.Öyle ailelerde doğru dürüst eğitim görmüş bir genç yoktu. Bazı ailelerden çocuğun gayreti olsa da ,verilen desteğin azlığı nedeniyle az bir tahsili ancak görmüştü. Acı gerçeğin su üstüne geleni ise ,parmakla sayılacak kadar Türk genci tahsilli görmeyi başarmıştı.
Bu gün bu zaman (kırk yıla yakın bir zaman için de.) İkinci Türk nesli hedefini bulmamış,yaşamını zorluklar için sürdürme gayreti içindedir.En başta ki sorunu bu gün böyle yarına nasıl varacağım şüphesi, yarın ne olacığım endişesi.Zira yarınları hep ümitsiz bir görüntü içinde görümektedir.
İkinci nesilin dolu dizgin girmiş olduğu bu hayat yolu,onların azı hariç bir çoğunu bilinçsizlik içinde koymaktadır.Zira bir yanda hayal gücü,bir yanda merak ettiği yeni teknikler bir yanda bol kazanç yapıp lüks bir yaşama arzusu,yetersiz çalışma kendisinin başı boş olması,ve nerede bulduysa geçici oyalayıcı işler de yarım kalması dağılmasının ilk rolü oluyordu.Zira birinci nesilin veremediği beceremediği hizmetin, bu gün basitce günahını evlatları çekiyordu.
Birinci nesilin geldiği alemle bu günkü alemin fark durumu bu işleri böyle karıştırıp ortaya koyuyordu.Yokluğun,yoksulluğun acısını çeken ve bilen birinci nesil,hala korkak bir hayat sürmekteydi.Yarın gene aynı aynı hale düşermiyim düşüncesine tabi gibiydi.Bu yüzden temkinli olmayı elden bırakmıyordu.Ama eline geçen fırsatları da bu temkinlilik duygusu altında çürütüp yaramaz hale sokuyor,bir yandan da evlatlarına vermesi gerekeni vermiyordu.Ve bir çok aile bu acıyı çekerken, bir toplum- da bu acılar altında bir nevi kendini arıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.