MEMLEKET SEVDASI..
Her birimiz ayrı ayrı sevdalarımızı anlatıyoruz biteviye.
Ne kadar özlüyoruz, ne kadar hasretlik duygusu ile doluyuz..
Her anlatım, anlatanın o duyguyu nasıl hissettiğine dair birbirinden etkili dizelerle bezeli.
Çoğu sevmiş alamamış, ayrılmış kavuşamamış, sadece uzaktayken değil yakınında iken bile çook çok özlemekteymiş.
İyi, güzel. Hiçbir itirazımız yok elbette bu duyguların sayfaya düşmesine. İtirazım olsa ben de benzer şeyleri karalamazdım kendimce nacizane. İnsan istiyor birilerine anlatmayı. Anlatıp daha çok hissetmek veya biraz rahatlamak adına yapıyor bu eylemi.
Okuyanlar da elbet kendilerini buluyorlar o dizelerde yer yer. Zira kendileri de benzer duygu sarmalı içerisinde devinip duruyor çoğu.
Okuyoruz, beğeniyoruz, takdir ve tebriklerimizi iletiyoruz müellife. Böylece bir hoş iletişim ortamında, ekserisi birbirini şahsen tanımadan, lakin birbirleri hakkında asgari seviyede de olsa kanaat sahibi olarak, samimi bir sohbet havasında ve iletişim içerisinde insanlar.
Anlatalım elbette sevdalarımızı. Duygusallığımızın derinlerinde bizi sarıp sarmalayan, kimi zaman mutluluk, çoğu kez de ızdırap yaşatan yaşanmışlıklardan bahsedelim. Paylaşarak çoğaltalım mutluluğu. Paylaşarak azaltalım bizi dipsiz kuyularda nefessiz bırakan üzüntülerimizi, halden bilenlerin bulunduğu bu güzel ortamda..
Ancak, hayatın tamamı bu mudur. Hep aşk ve sevdaya dair midir insanlarımızın refleksi. Başkaca yaşadığımız olayları yaratan olumlu veya olumsuz sebepler yok mudur yaşadığımız coğrafyanın içinde.
Geçmişte kan ve gözyaşı dökerek canımız pahasına sahip olduğumuz değerler korunmakta mıdır.
Tarih sayfalarından silinmek üzere olan bu milleti ve bağımsızlığını, başkaca mazlum ülkelere örnek olan canhıraş gayretini yeni baştan yaratan, en başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm kahramanlarımızın aziz hatırasına gereken saygı gösterilmekte midir. Milli benliğimize sahip mi çıkmaktayız, yoksa örselemekte miyiz kimi hain ve bedhahların uğruna.
Bir başka husus, herkes memnun mudur ülkenin bulunduğu ekonomik şartların tümünden. Katılanların tümü sahip oldukları ekonomik seviye itibariyle mutlu ve müreffeh midir ki bu konuda yazı düşmez sayfaya.
Ülkemizden yapılan ihracat bedellerinin yıllar itibariyle bir önceki yıla göre değişim oranı nedir. Ya ithalattaki gelişme ve değişmeler ne istikamettedir. En önemlisi, ihracatla elde edilen dövizin, dışarıdan yapılan ithalatı karşılama kabiliyeti yıllar itibariyle ne yönde gelişme göstermiştir. Bu konudaki fikrimiz, araştırmalarımızla sahip olduğumuz bildiklerimizden mi ibarettir, yoksa birilerinin!! anlattıkları ile mi sınırlıdır.
Ya enflasyon?
Domateste ne kadardır. Yumurtanın enflasyonu hangi harcama türü ile birlikte kıyasen ölçülmektedir. Temel gıda olan ekmek ne haldedir enflasyon hesabında. Enflasyon hesabı yapılırken sepette hangi harcamalar birlikte değerlendirilmektedir. Yapılan hesaplar realist bulunmakta mıdır. En mühimi biz çarşı pazara çıktığımızda enflasyonun cebimize vurduğu darbeyi bizden daha iyi bilen var mıdır.
Belirli gelir grupları bakımından bakıldığında;
-fukaranın kırk yerinden yamalı cebine,
-orta gelirlinin düzen tutmaz cüzdanına,
-zenginin kasasına,
-varsılın mamelekine
enflasyonun etkisi nedir. Kim ezilmektedir bu baskı altında, kimler küpünü doldurmaktadır hoyratça.
Çok daha önemli olan her yıl memur, işçi ve bunların emeklilerinin maaşlarına yapılan zamlarından hoşnut mudur bütün kesimler. Bu durum ne şekilde yansımaktadır, her konudaki düşüncelerine temelden.
Ya işsizlik?
Artmakta mıdır günbegün, yoksa hamdolsun diyebileceğimiz seviyede mi seyretmektedir. Çalışma işgücü ve iradesi olup da iş bulamayanların toplamının, toplam nüfusa bölünmesi suretiyle ile bulunan işsizlik oranı bulunduğu seviye itibariyle hangi pariteyi etkilemektedir.
İşsizler içindeki okur yazar olmayan, ilk, orta ve yüksek okul mezunlarının her birinin toplamının işsizlerin sayısına oranı nedir. Üniversite mezunu ve bir meslek edinerek mezun olup da iş bulamayanların durumu nedir.
Yaratılan toplam gayrisafi milli hasıladan fert başına düşen rakam nedir. Bununla birlikte İç ve dış borçlanmadan her birimizin, çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın hesabına isabet eden yük ne kadardır.
Yatırım, üretim ve istihdamda mevcut durum neyi ifade etmektedir?
Devlet tarafından uygulamaya konulan teşvikler amacına uygun mudur. Bu doğrultuda harcanan emek, zaman ve kamu kaynakları israf mı edilmektedir, yoksa oh ne ala diyeceğimiz sonuçlar mı alınmaktadır. Yapılan yatırımlarda üretilen mal ve hizmetler fiyat ve kalite yönünden dış pazarlarda rekabet gücüne sahip midir.
İç ve dış siyasette ne durumdayız?
İçeride barışık mıyız biz, hepimiz, birbirimizle. Herkes birbiriyle dost, yaren, arkadaş ve komşu olarak memnun mudur. Birbirimizi sevmemiz ve saygı duymamız için midir yapılan herşey. Yoksa herkesin bir diğerine kuşku, korku ve endişe ile bakmasını sağlayan şartlar mı gelip oturmuştur ülkenin gündemine. Görülmekten, gözlenmekten, dinlenilmekten hoşnut muyuz, “oooh ne ala, nasıl da ilgileniyoruz birbirimizle” diyerek.
Çok bıktığımız, acılar çektiğimiz, milletçe bir daha hiç olmasın diye dualar ettiğimiz ayrılıkçı düşünceler bitmiş midir nihayet. Aksine daha bir derinlere mi inmiştir yeni enstrümanlar eşliğinde.
Ulu Önderin “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” düsturu bugün bizim için neyi ifade etmektedir. Kaç komşumuzla barışık ve canciğer kuzu sarmasıyız. Hangileri ile birbirimizin canını alsak hırsımız dinmeyecek derecededir. Ve bu hırsı yaratan sebepler nedendir ve kimlerden menkuldür. En çok da kimin işine yaramaktadır. Dahası biz ne kazanmaya çalışırken, bizim dışımızdakilerin kazanç hanesine yazılacak olan, neleri kaybetmek riski ile karşı karşıya buluınmaktayız.
Kimilerinin bir medeniyet projesi, kimilerinin de bir hristiyan kulübü olarak niteledikleri Avrupa Birliği oluşumuna ne kadar yakınız, ne kadar uzağız. İstiyor muyuz orada olmayı, yoksa bir punduna getirip "AL ATINI KENDİN YAP TIMARINI!!” demek için fırsat mı kolluyoruz.
Ülkedeki sağlık hizmetleri yeterli midir?
Herkes başı dara düştüğünde umduğu her yerde yeterli sağlık hizmetini alabilmekte midir. Bugün içinde bulunduğumuz şartlarla baktığımızda Devlet Hastanelerinin hepsi veya hiç olmazsa bir kısmı kendilerinden beklenen hizmeti verebilmekte midir. Buralardaki sağlık personeli mutlu ve huzurlu mudur. Yaptıkları işten keyif almakta mıdırlar. İşlerini ve hizmetlerini insan sağlığını baz alarak halen kutsal saymakta mıdırlar.
Özel hastaneler devlet hastanelerinin yetişemediği sağlık hizmetini ikmal için mi vardır, yoksa sosyal güvenlik kurumlarının kasasındaki ve vatandaşın cebindeki paraya mı odaklanmışlardır..
Bir özel hastaneye, örneğin benim gibi daha henüz yeni başlayan romatoit artrit rahatsızlığı sebebiyle muayene için gittiğinizde, bir defada 80-85 civarında tetkik ve bunlar için 2.000 TL de ücret ödemek durumunda kalanınız var mıdır.
Devlet hastanelerinden sosyal güvenliği olan insanlarımızın uzaklaşması onlara ne kazandırmıştır. Özel hastanelerde daha mı iyi bakılmaktadırlar.
Devlet hastaneleri evvelden beri mi böyleydi yoksa biraz da bilerek mi hantallaştırılmıştır son zamanlarda. Ülkenin en ücra köşelerine kadar mantar gibi özel hastane açılması bu düşüncenin sonucu mudur.
Kamu harcamalarının en sağlam kaynağı olan vergilerle başınız hoş mudur?
Tüm vatandaşlar veya gelir gruplarının durumu gözetilerek vergilemedeki genellik, adalet, eşitlik gibi modern çağın gereğini ifade eden, olmazsa olmaz prensipler etkin bir şekilde uygulanmakta mıdır.
Her bir tüketim maddesindeki, özelikle temel ihtiyaç maddelerindeki vergi yükü neyi ifade etmektedir. Bunların üzerindeki vergi yüküne dair çeşitlendirmeler neye göre ve hangi ihtiyaca göre yapılmaktadır.
her ayın başı ile sonu arasındaki şahsi veya ailevi ödemeler dengesindeki düzensizliklere bakarak;
-İşsizliğin,
-ithalatı karşılama kabiliyeti ve gücü ile ölçülmesi gereken ihracatın,
-enflasyonun,
-sağlıkta gereği gibi hizmet verilemediği için özel hastanelere harcanan paranın,
-vergilemede gözetilmeyen adalet ve eşitlik prensiplerinin,
gelir dağılımına direkt etki ettiğini ve bu etkinin gelir dağılımını dar gelrliler aleyhine bozduğunu, bunun sonucunda da gelir dağılımındaki adaleti temelden sarstığını bilmek için;
-ne iktisatçi,
-ne mühendis,
-ne doktor,
-ne de siyasetçi
olmak gerekmiyor.
Çünkü davulun sesini uzaktan dinleyenler ve o sese kulak da vermediği için rahatsız olmayanlar başkaları.
Biz ise o davulun tam da içindeyiz, bir daha hiç çıkamamak üzere. Biz yaşıyoruz bu şartların olumlu veya olumsuz yönlerinin tümünü.
Beğendiğimiz şeyleri alkışlayalım çoşkuyla.
Ancak, hoşnut kalmadığımız konular varsa onlara dair de iki satır karalayalım derim.
Yani, düşünen, sonuç çıkaran ve uygulayan varlıklar olarak, sevdalarımıza, memleket sevdamızı da ekleyelim.
YORUMLAR
bEN TEŞEKKÜREDERİMBU GÜZELPAYLAŞIM İÇİN.kENDİMİZİ SORGULMAMIZA,FARKINDALIK OLUŞTURMAYA ÇALIŞTINIZ VE GECE YARIYA BÖLÜNMÜŞKEN VE YAŞ ATMIŞA DAYANMIŞKEN BANA BİLE "SENİN DERTERİNDEN VE BİREYSEL YAŞADIKLARINDAN ÖTEDE BİZ VARIZ BİZE DE BAK BİRAZ"DEDİĞİN İÇİN.SEVGİYLE.
AYDINK
aynı yaşlarda ve aynı duygu paydasında olduğumuzu bilmek çok güzel
umalım ve dileyelim ki sabaha, kafamızda hiç bir endişe olmaksızın uyanalım
sağlıcakla kalın
saygılarımla
Gecenin ilerleyen saatlerine uykusuzluğuma ilaç gibibir paylaşım geldi.Duyarlı bir yürek tarafından paylaşılmış.
Çok ta güzel irdelemiş tüm yaşam kesitlerimizi ve içinde yer aldığımız yaşam birimini.
SAĞLIKLI,HUZURLU,MUTLU VE GÜVENLİ BİRYAŞAMIN GARANTÖRÜ OLAN SOSYAL DEVLETİ İRDELEMİŞ BİR TARAFTAN,BU SOSYAL DEVLETLE NE KADAR BARIŞIK OLDUĞUMUZU SORGULAMIŞ VE BİZİMDE SORGULAMAMIZI İSTEMİŞ,ERDEMİN EN ÜST PERDESİNDEN.
kENDİ ADIMA YÜREK COŞKUSUYLA KUTLUYORUM SORUMLULUK DUYGUSUNU TAVANDAN HİSSEDEN ARKADAŞIMA.
Gelelim sitemine!
Bir çok güzel yürek tarafından paylaşılmış öyle güzel yurdum öyküleri ve şiirleri varki bu sayfalarda yüreğimizi kanatan,sanırım arkadaşımın gözünden kaçmış ya da biraz daha duyarlılık,farkındalık oluşsun istemiş belki.
Kendi adıma paylaştığım bir kaç şiiri dikkatine sunuyorum mesela.Belki teselli olur gibisinden.Ancak payıma düşen uyarıyı da almadım değil elbet.Dikkate alacağımuyarıyı ve çemberi biraz daha genişletip sosyal yaşama ait biraz daha döküleceğim belki.
Değerli arkadaşımbu sayfada paylaştığım,"Ben Atatürk,Türkiyemde Kalalım,İsrail,Suriye,AĞIT GİBİ BİR ÇOK ŞİİRİN YANINDA AŞAĞIDA BİR ŞİİRİMİ DAHA DİKKATİNİZE SUNARAK KENDİMCE AF DİLİYORUM DUYARLI YÜREĞİNİZDEN.
sevgiler.
Taşrada öğretmenlik yapınca her iki yakanın tezatlarına o kadar çok şahit oluyorsunuz ki.Bu gün iki kardeş olan engelli çocuklarım gelmemişti okula.evlerine gittim merakımdan.Zavallı kadıncağız tek başına, karınlarıını doyurmak için yavrularının, gece çalışmış ve bedeninin acınası yorgunluğundan uyuyakalmış ve hazırlayamamış çocukları.Bakışlarındaki masumiyet ve mahçubiyet bu dizeleri yazdırdı bana.
VAROŞLARDA AŞK BAŞKADIR.
Başkadır aşk varoşlarda, samanlık sevdasıdır onlarınki, ürkek, korkak, gizemli,
Ha basıldık, ha basılacağız endişesi yüreklerde gizlenirken adrenalin yüklenir gizli gizli.
AŞK BAŞKADIR VAROŞLARDA, yakalanırsan adın tek kişilik tanımlıdır”orospu”
Yoksulluğunun duldasında kabullenirsin kendi gerçeğini eni konu.
Zenginin aşkı metropolde süslenir, gün batımında pislenir, izbe, oynak tavernalarda.
Ne giderken iz bırakır sevda, ne gelirken titretir gözbebeklerini saltanat kadırgasında.
Varoşlarda hırsızlık ta başkadır, onların çalmaları ekmek parasınadır, korkuları açlıktan.
Zenginin hırsızlığı, hırsındandır, sınırsızlığından, pervasızlığından, utanmazlığından,
Varoşlarda suça kelepçe takılır, polise korkuyla bakılır, gideceği yerin bilinciyle ürkek kaygılı.
Zenginin suçuna cumuktan çare aranır fütursuzca, bekleme salonunda polis el pençe divan, saygılı.
Varoşlara kalktığında otobüs tüm dişiler oturmakta, erkeklerin duldasında güvenli, dingin.
Yön dönmüşse metropole, oturanlar karma resim gibidir, ayaktaki tepegözden tedirgin.
Varoşlarda akrabalık başkadır, çat kapılar, kahvaltıya beklenir emmi, dayı, ebe, nine, samimi seviyeli
Zenginleri n çağrıları, seçkinlere yönelik, randevulu, renksiz, tek düze, mesafeli,
Varoşlarda çocuklar, salya- sümük, çelik- çomak, yırtık çorap, çöpten at.
Metropolde numaralanmış koltuk, astlar-üstler, korkuluk ve çocuklarda çelikleşmiş surat.
Meze başkadır varoşlarda, meyhane başka, müzik başka, roka, rakıya katık, kavun peynire âşık.
Bir başka boyutta havyar tek kişilik, viski tadımlık, adı bilmem ne memem balıklar dizili, menü bir hayli kalabalık.
“Kader böyle istedi, elimden ne gelirdi ”nağme nağme inleyen yüreklerde dillerde terennüm,
Varoşlarda her şey başka, yaşam başka, ölüm başka, kavga başka be gülüm.
“Kabadayı” varoşlarda külhanbeyinin adı, kızların namus bekçisi, yaşlıların Cuma selamlığı.
Mafya, sanatçı, vekil, işbirliği mükemmel, emniyette zenginlerin beyliği, ağalığı.
Velhasıl aşk başkadır varoşlarda “Cevriye’m” yosma olsan ne çıkar, orospuysan kim takar.
Seni, ben, o, biz değil yoksulluğun feleğin çemberine takar.
Metropolde bizim yoksul sevdamıza hasret, binlerce gözyaşı akar.
AYDINK
Burada bulunmayı ve yazmayı bir etkileşim biçimi olmak yanında, bilgi, duygu ve kültürel akatarıma vesile olmak bakımından son derece yararlı buluyorum. Bir şeyler okurken başkalarının, biz yazarken de elbetteki birilerinin de bizim kimliğimizin, hasletlemlerimizin ve özlemlerimizin farkına varmasını istiyor ve bekliyoruz.
Bu yazıyı yazmaktaki amacım bir başlangıç oluşturmak değil.. Bir şeylere dikkat çekmektir. .
Çok tabii olarak benim de bilmediğim veya farkına var(a)madığım hususlarda sizin yaptığınız gibi bilgilendirilme talebim var ve bundan asla geri durmam.
Oldukça uzun olan yazımı okuma gayret ve tahammülünüzden hoşnut kaldım. Ayrıca değindiğiniz hususlarda tarafınızdan ikaz edilmiş olmaktan ayrıca memnunum..
Ve tabii ki yazımda yer alan konulardaki duyarlılığınızdan dolayı müteşekkirim..
emeğinize, yüreğinize sağlık
ömrünüze bereket
sağlıcakla kalın
saygılarımla