ŞEHİT ASLAN MASHADOV’UN ARDINDAN
Eğil bir kez ak alnından öpeyim/
Yaklaş kutsal silahından öpeyim/
Namlusundan kundağından öpeyim.
Ölümün de şereflisi var!. Ölümün de güzeli… Güzel ölüm, herkese nasip olmaz öyle!. Din ulularının, İslam erlerinin, şehitlerin ve şehadet’i şiar edinenlerin ölümüyle; korkakların, alçakların, soysuzların ölümü bir değildir elbette.
Fani alemden, baki aleme terhis etme inancıyla ölenler; Şehitlik şerefine nail olanlardır. Onlar; Cevher Dudayev’dir, Selimhan Yandarbiyev’dir, Aslan Mashadovdur. Onlar; vahşi Rus emperyalizmine karşı, şanlı bir mücadele veren Kafkas Kartalı, Şeyh Şamil’in torunlarıdır. Onlar; Atalarının açtığı, yürüdüğü, “sırat-ı müstakim” üzeredir. Onlar; diridirler, yaşıyorlar aramızda, hatıramızda!. Yaşayacaklar!.
Onlar; “ bizi öldürebilirler, ezebilirler, üzerimizde tanklarla dans ederek vücudumuzu parçalayabilirler. Fakat bizim özgürlük ve bağımsızlık ruhumuzu asla yok edemezler!.” diyebilen, bir inancın ve bir haykırışın efsanevi kahramanıdır..
Kızıl ordu kalıntılarına, Moskof döllerine ve Putin kriptosuna, pes etmeyi ar sayarlar kendilerine!. Güçlü iradenin, azmin, zaferin, ve milli öfkenin bileylenmiş hali şavkır kılınçlarında!.
Gece, kurt yavrularken; sabah, arslan kükrerken doğurmuş anaları!. Acıların, yüreklerinde mayalandığı bağrı yanık analar; doğuştan kartal bakışlı yavrularını, kartal yuvalarında emzirirken; kaytan bıyıklı ve kara kalpaklı, kaplan çevikliğindeki babalar; at üstünde savaş taktikleri öğretiyordu, geleceğin özgürlük savaşçılarına!.
O savaşçılar ki, “halk için, vatan için yetiştik! Halkımız, vatanımız tehlikeye düştüğünde!.. Kartallar gibi, kayıtsız pervazlanarak; tümü zorlukları, bozgunları aşar üste çıkarız!. Tunçtan dağlar kurşun gibi erise de velev ki; onursuz çıkmayız, hayattan ve savaştan!..” diyor, yiğitçe tavır sergiliyorlardı. O yiğitçe tavrın içerisinde, tevekkül ve teslimiyet okunuyordu alınlarında!.
Şairin; “Ölüme gülerek giden insanlar/
Tehditten ne anlar, zordan ne anlar/
Beyaz kar üstüne kırmızı kanlar/
Aktı, Hak’ka tam bir teslimiyetle!” dizesindeki “giz”, isbat-ı vücut buluyordu nitekim!.
Tarihten bu güne, ardı/arkası kesilmedi Moskof mezaliminin!. Gerek Çarlık döneminde, gerek Bolşeviklik devr-i aleminde; hiç yüzü gülmedi mazlum halkların!. Bir yandan asimilasyon, bir yandan göçe tabi tutuluş!. Diğer yandan Kafkasların, bilinçli bir şekilde imhası ve Rus emperyalizmi’nin determinasyon politikası!. 1985-1864 Kafkasya Rus savaşlarından sonra; Şeyh Şamil’in ve onun düzenli timlerinin, kaba aynı zamanda gaddar Rus ordularına ne ağır kayıplar verdirdiğini gören Çarlık Rusya’sı ve daha sonrasının Bolşevik ihtilali komitacıları; çareyi, savaşçı dağlıları göçle, sürgünle eritmede bulmuştur..
Ama, bir kere tutuşan özgürlük meşalesi ve beyinlere kazınan “var olma” mücadelesi, şu gün olmuş hala zindeliğini korumaktadır. En kavi imana sahip, kıvrak ve de kibar Çeçen/ Çerkez (temelde hepsi birdir) gençleri, kanlarının son damlasına kadar; vatanı, dini, namusu ve hürriyeti uğruna kutsal bildikleri yolda ilerleyeceklerdir.. “bir Mashadov gider, bin’i gelir!” demeleri, bundandır. İşte kararlılığın, “ahdüpeyman”ın belirtisi, Çeçen Milli Marşında abideleşmekte!.
-“ Ey kara toprak her zerren çatlasa da soğuktan,
Sana şerefsiz bir şekilde dönmeyeceğiz.
………………………..
Hiçbir zaman hiç kimseye pes etmedik biz,
Ya özgürlük, ya ölümdür seçeneğimiz.
…………………………
Açlık kıvrandırsa da kök yeriz,
Susuzluk bezdirse de taşların suyunu içeriz.”
Her ikili birimin bitiminde ise; “Lailahe İllallah” tevhid, kelime-i aslisi var.. Allah’a sadakatin her cümlede vurgulanış biçimi, inanç ve itikatlarını “ sembolize” etmektedir.
Netice itibariyle; havada, suda, toprakta cemre düşeceği yere düştü, bahar göründü. Kafkasların kanla yoğrulmuş topraklarına bir can daha “şehit” düştü. Adı: Aslan Mashadov. 54 yaşında. Şehadet ederiz ki, o; salt “rıza-i bari” için savaştı. Rütbelerin büyüğüne kavuştu. Bakalım şu bahar eyyamında sırada kimler bekler.
Bahar, Kafkaslar da yeni bir hamlenin, yeni bir “strateji” nin önceliğidir. Kışın, zor şartlarının getirdiği durağanlık; yerini baharla birlikte canlılığa, hareketliliğe bırakacaktır.
İnancımız, Çeçenya Bağımsız Devleti kuruluncaya dek; Taklamakan Çölünde kandan bir iç deniz oluşsa da, savaş devam edecektir. İmam Mansur’lar, Şeyh Şamil’ler, Cevher Dudayev’ler, Selimhan Yandarbiyev’ler, Aslan Mashadov’lar bu duygularla ayrıldılar aramızdan!. Ruhları şad olsun!.
“İnnalillah. Ve inna ileyhi raciun” Allah’tan gelip, Allah’a dönenlere ne mutlu.
Ahmet Süreyya DURNA Köşe Yazısı (arşiv)