- 478 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AKINTI İLE GELEN NUSRET
ÇANAKKALE KARA SAVAŞLARI BAŞLIYOR
25 Nisan 1915 tarihi Çanakkale kara savaşlarının başladığı tarihtir. Gelibolu Yarımadası’nın iki yerine ve Anadolu’da Kumkale’ye çıkarma bu tarihte başlamıştır.
İngiliz ve Fransız sömürgelerinden getirilen askerler Seddülbahir’e, Fransızlar Anadoludaki Kumkale’ye ve Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirilen ve Anzak birlikleri denilen askerler de Anzak Koyu’na bu tarihte çıkarma yapmışlardır.. Böylece yaklaşık 8 ay süren kara mücadelelerinin ilk raundu burada başlamıştır.
Bu günkü yazımızda planladıkları yere değil de, 1,5 km. daha kuzeydeki Anzak Koyu’na çıkarma yapmış bulunan Anzakların bu yanlışlıklarının sebeplerini ve etkilerini incelemek istiyoruz.
AKINTIDAKİ YARDIM
Anzak’lar asıl çıkacakları yerin 1,5 km. kuzeyine yanlışlıkla çıkmışlardır. Bütün planları, Kabatepe’nin hemen kuzeyindeki kumsallara ve düzlüklere çıkacak olmalarına göre hazırlanmıştı. Ancak çıktıkları yer ise, daracık kumsalları olan, önünde düzlükler yerine duvar gibi dik kayalık ve geçit vermez oyuklarla kaplı bir yerdir. Böylece çıkarma daha baştan çok büyük bir olumsuzlukla başlamış, bu yanlışlık, binlerce kişinin hayatına malolmaktan başka, saatlerce zamanın boşa geçmesine sebep olmuştur. Halbuki çıkarma birliklerinin, karaya ayak basar basmaz, ilk hedefleri, Kabatepe’nin, kendilerine göre sol tarafta bulunan, stratejik olarak çok önemli olan tepeleri ve sırtları, ve en önemlisi Conkbayırı ve Kocaçimen tepeyi ele geçirmekti. Böylece daha ilk gün, yarımadanın en yüksek yerlerine sahip olunacak, en geç ikinci gün de, Çanakkale boğazının en önemli yerleri olan Kilitbahir platoları ele geçirilecek, güneyden çıkmakta olan birliklerle buluşularak, üçüncü gün Türk tahkimatları ve savunma tesisleri ele geçirilecekti.
Ama öyle bir yere çıkmışlardı ki, ne ilerleyebiliyorlar ne de kendilerini savunabiliyorlardı. Adeta yerlerine çakılıp kalmışlar, uzaklarda olan Türk takviye birliklerinin cepheye yetişmeleri için bekliyor, gerekli zamanı Türklere veriyor konumuna düşmüşlerdi.
Anzakların çıktığı yeri savunan Türk birlikleri oldukça zayıftı. Almanların yanlış stratejileri yüzünden buralara çok az sayıda birlik bırakılmış, takviye kuvvetler ise çok uzaklara konuşlandırılmıştı. Mesela Anzakların çıkarma yaptığı ve sonradan Anzak koyu denilecek olan mevkiyi, sadece 160 kişi koruyor ve gözetliyordu. Ama bir gerçek vardı:
Osmanlı Ordusu cihad ediyordu. Almanlar’ın yanlış taktikleri de olsa bu gerçek değişmiyordu. Cihad eden, bunun hakkını veriyorsa, yani elden gelen bütün çabayı harcıyorsa, Allah mutlaka yardım edecekti. İşte bu sefer yardım düşmanın basiretini bağlıyarak, onları yanlış yere çıkararak gelmiş oluyordu.
NEDEN YANLIŞ YERE ÇIKTILAR?
Bu yanlış yere çıkarma yapma olayı hakkında, İngiliz yazarlarının her biri değişik sebepler bulmaktadır:
Çoğunlukla, o güne kadar hiç hesaba katılmamış olan ve varlığı da bilinmeyen meçhul bir akıntı onları 1,5 km. kuzeye sürüklemiş olduğu iddia edilmektedir. İddia ettikleri gibi güçlü bir akıntının olduğunu önceden hesaplayamamış olduklarını kabul etmek mantıkla bağdaşmaz. Hafif bir akıntı söz konusu olsa, o günkü teknolojiyle bunun belki fark edilememiş olduğunu düşünebiliriz. Ancak ileri sürdükleri akıntı bahanesi, öyle az bir akıntı değildir. Birkaç kilometrelik bir tekne yolculuğunda çıkış yerini 1,5 km. değiştirecek bir akıntı, çok büyük bir akıntı olmalıdır. Böyle bir akıntının, çıplak gözle bile fark edilmesi gerektiği açıktır. Aylarca buraları inceledikleri bilindiğine göre, bu bahane çok mantıksız ve geçersiz bir bahanedir.
O anları anlatan İngiliz yazar Alan Moorehead diyor ki;
Anzaklar çıktıkları yerde çakılıp kalmışlardır. Dik yamaçların dibinde, kıyıya çakılıp kalmışlardır. Şimdi herkes çıktıkları kumsalın Kabatepe olmadığının farkındadır. Bilinmedik bir akıntı, karanlıkta, gemileri bir mil kuzeye sürüklemiş, böylelikle Anzaklar, Sarıbayır tepelerinin ay yüzeyine benzer topraklarına çıkmak zorunda kalmıştır.”
Aynı akıntı hakkında, yine Aspinall isimli İngiliz yazar, bilinmeyen bir akıntı değil de, “tahmin edilen, ama maalesef tahmin edildiğinden çok kuvvetli çıkan bir akıntı” tabirini kullanmaktadır.
BAŞKA İDDİALAR
Bundan başka Aspinall daha enteresan bir iddia da ortaya atmaktadır:
Bu yazara göre çıkarma botlarında bulunan askerler, saat 04,00 ten sonra kıyıya yaklaşmaya başladıklarında, sahiller silüet halinde görülmeye başlamıştı. İşte bu sıralarda Yüzbaşı Waterlow, Arıburnu’nu iskele başı omuzluğunda görünce burasını Kabatepe sandı. Böylece rotasından bir mil güneye düştüğünü zannetti. Derhal sancak alabanda edip Anzak koyunun tamamıyla kuzey tarafına düşen bir noktaya vardı.
İngiliz yazarlardan Nigel Steel ve Peter Hart, bu olayı daha açık yazmaktadır:
Akıntı bahanesi ile bu olayı açıklamak inandırıcı değildir. Hakim olan sakin hava koşullarının Kabatepe açıklarında neden normal 4 millik kuzey-kuzeybatı akıntısından daha güçlü bir akıntı oluşturduğunu anlamak hala mümkün değildir. Normal akıntı, filikaları belirtilen uzaklığa sürüklemek için yeterli olmayacaktı.
Altmış yıl boyunca ortaya çıkmayan ilk inanılır açıklama, kafilenin kuzeye kaymasının nedeninin belirli bir astsubayın yanlış girişiminden ve aldığı emirleri sorgusuz yerine getirmemesinden kaynaklandığını göstermektedir ki, insan zayıflıkları, daha önce bilinmeyen bir akıntının müdahalesinden daha inandırıcıdır.”
Bu yazar da, aslında “bir astsubayın yanlışlığı”na inanmamakta, bu açıklamayı inandırıcı bulduğu için, inanmış görünmektedir.
Resmi İngiliz savaş tarihleri, yanlış yere yapılan çıkarma konusunu ya es geçmektedir, veya çok kısa bir şekilde “tahmin edilemeyen güçlü akıntı” izahıyla geçiştirmektedirler. İngiliz yazarlarından Robert Rhodes James, bu yanlışlık üzerinde sayfalarca yazı yazmış, olayı yaşayanların anılarını ve yakınlarına söylediklerini tespit etmiş, yapılan çeşitli açıklamaları kitabına almak suretiyle, 5-6 sayfalık bir izahat verdikten sonra da hiç birinin olayı izah etmede yeterli olmadığı, olayda karanlık noktaların olduğu, hatta tuhaflıkların bulunduğu, sonucuna varmıştır. Bu yazar, kitabının ön sözünde, olayları kendinden öncekiler gibi her hangi bir sansüre tabi tutmadığını, resmi tarih bilgileri ile çelişse bile işin doğrusunu yazmış olduğunu açıkça ifade ettikten sonra, General Aspinall’in, kendisine özel olarak; askeri arşivleri tararken bazı şeylerin yazılmaması gerektiği konusunda, baskılar yapılmış olduğunu ifade ettiğini söylemektedir. Bu yazar kitabında daha değişik bir iddiada da bulunur:
O geceki çıkarmalara iştirak edip de, kitabın yazıldığı tarihte henüz hayatta olan H.V.Howe isimli bir asker, yukarda ileri sürülen izahların hiç birinin doğru olmadığını açıkladıktan sonra, doğrusunun şu olabileceğini söylemiştir:
Çıkarma gecesi Queen Elizabeth’de beraber olan, General Birdwood ile, General Thursby’den birinin, planda son dakikada bir değişiklik yaparak, çıkarma birliklerinin hareketlerini yöneten Waterlow’a daha kuzeyde bir noktaya çıkarma yapmasını emretmiş olabileceğini ileri sürmektedir.
Aynı yazar devam ediyor:
“Hakikaten çok garip bir şey olmuştu. Waterlow’a, her türlü yardım ve müsamaha yapılmış olduğu halde, böyle bir hata yapmasının çok tuhaf olduğunu da kabul etmek lazımdır.
Yanlış yere çıkmakta olduklarını fark etmemiş olmaları mümkün değildir..
Akıntı bahanesinin de geçerli olmadığını söyleyebiliriz:
Çıkarma yapan birliklerin teknelerinin akıntıya kapılarak kuzeye yöneldiklerini kabul edersek, yedek teknelerin niçin akıntıya kapılmayıp normal seyrinde gitmiş olduklarını açıklayamayız. Gerçekten de yedek tekneler, ileri sürüldüğü gibi her hangi bir akıntıya maruz kalmamışlardır.”
Yedek teknelerin böyle bir akıntıya kapılmadan doğru yere gittiklerini de böylece, bu yazardan öğrenmiş oluyoruz. Resmi tarihçiler ve diğer yazarlar bundan hiç bahsetmezler.
Bu yazar, yapılan bu yanlışlığın diğer yazarların ileri sürdüğü sebeplerden meydana gelmemiş olduğunu açıkça yazmıştır. Bu yazara göre bu yanlışlık esrarengiz bir sebepten meydana gelmiştir.
“Çıkarmanın bu şekilde yanlış yere yapılması ilahi bir takdir olarak görülmüştür”demek suretiyle, olayın anlaşılamadığını ve gerçek sebebin bilinemediğini ifade etmek istemiştir.
BU HATA BİZE NELER KAZANDIRDI?
Görüldüğü gibi birbiriyle, hatta kendi içinde son derece çelişen izahlar yapılmaya çalışılmakta, fakat bu izahların inandırıcılığı bulunmamaktadır. Bizler ise inanıyoruz ki bu tip olaylar ne tesadüftür, ne de izah edilmeye çalışıldığı gibidir. Ancak bunlar Allah’ın cihad edenlere yaptığı yardımlardan sadece bir tanesidir.
Yanlış yere yapılan çıkarma, gerçekten de çok kritik ve kıymetli olan bir günü, Anzakların, Türklerin lehine olarak kaybetmelerine sebep olmuş ve savaşın nihai kaderine etki eden en önemli olaylardan birisi sayılmıştır. Çünkü Anzaklar çıktıkları bu yanlış yerin olumsuzluklarını savaşın sonuna kadar yaşamışlardır.
Çıkarmanın üzerinden bir gündüz geçmiş olduğu halde, yanlış yere çıkışın karmaşası, ilerlemek isteyen düşmanın ayağına dolanmaya ve onları geri doğru çekmeye devam etmektedir. Yine kendilerinden dinliyoruz:
“Mustafa Kemal öğleden sonra, tüm Anzak köprübaşına karşı gözü kara saldırısını sürdürür. Saat 16 ya doğru sömürge askerleri, ilk hamlede ele geçirdikleri tepeleri bırakıp geri çekilmek zorunda kalır. Akşam olduğunda kuşatma altındadırlar. General Birdwood’un paniğinin tek nedeni bu değildir. Başlangıçta yapılan yanlışlık, akıntı nedeniyle planlanandan başka yerde gerçekleştirilen çıkarma, etkisini göstermeye başlamıştır. Birdwood en az bir mil uzunluğunda bir kıyıya çıkmayı düşünürken, elindeki toprak 900 metre uzunluğunda ve 30 metre eninde bir şerittir. Kıyıya gelen her şey buradan geçmek zorundadır. Öğleden önce kıyıda küçük de olsa bir iskele yapılır. Ancak öğleden sonraki kalabalık sorun yaratır. Hayvanlar, toplar, her çeşit malzeme ve cephane karma karışık bir şekilde kumun üstüne yığılır. Köprü başını genişletmeden bunları düzene koymak mümkün değildir. Anzakların elindeki tüm toprak, iki mil uzunluğunda ve ortalama üç çeyrek mil genişliğinde bir kara parçasıdır.”
NETİCE
Akıntı veya son dakikada değiştirilen emir, ya da yanlış teşhis edilen kara parçası, yahut ta yeri değiştirilen şamandıra; veya başka bir şey, her ne ise, cihad etmekte olan askerlerimizin ihtiyacı olan zamanı hediye etmiştir ve Allah’ın bir yardımıdır.
Böylece cihad ve Allah’ın yardımı ile ilgili ayetlerin tecelli etmiş olduğu sonucuna varabiliriz.
Ekrem ŞAMA
(Şu Boğaz Harbi isimli kitaptan)