3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
892
Okunma
Sabah altıya kurulmuş saatin
gün ışımadan çalacak
az sonra yataktan kalkacak
hergün sıkılmadan giydiğin, asker rengi elbisenle, baş ucundaki çantanı alıp evden bir koşu çıkacaksın.
Bir bardak sıcak çay
bir puaça, bağzen kürt böreği
doyduğunu anlamadan
sokakta
Sirkeci’den Tahtakale’ye çıkan daracık sokaklarda, önce şaşarak izleyeceksin yaşam telaşını, Eminönü’nden vapurların kalkış saatlerini duyarak
ve küçük kız çocuklarını iş başında
sonra, aldırışsız geçeceksin aynı sokaklardan; bir parçası olduğun hayatın içinde
Hergün yürüdüğün paket taşlar üzerinde düşlerini yazıp geçerken,
tren yolculuğun sabahın en erkeni
dönüşün en geç olacak
Zamanın sıkışıklığında yok olan benliğini arayacağın günün hesabını düşünmeden
Seyyar satıcıların biri girip biri çıkacak vagonlardan
Kapıları dolup taşan, sarkarak işe giden gençlerin gürültüsünü elinde gazeteyle cam önünde oturmuş tek kulağınla dinleyecekin. Kalabalığın anlaşılmaz ter kokularını soluyarak.
Yol arkadaşların çocuk işçiler ve kadın işçiler olacak
ve sen her gün işe giderken
yolculuk boyunca okuduğun dergiler, kitaplar, gazeteler içinde kurduğun dünyanla yarını düşüneceksin
Bir gün gelecek diye..