- 1392 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
DEPREM
Güz rüzgarlarının uğultusu geliyordu.Hava epey serindi.Yağmur mevsimi erken gelmişti.Geceler yavaş yavaş soğumaya başlamıştı.Gün içinde güneş kararsız ancak ikindiye doğru ısınıyordu. Sonbaharın ikinci ayındaydık. Akşam haberlerini izliyordum isteksiz. Çok üzgündüm.ve
"THY’nın tarifeli uçaklarıyla yapılan 154 sayılı seferi ile bölgeye arama - kurtarma ekip,ekipmanlarıyla çeşitli personel gönderildi "
"Gelen yardımlar için Erzurum’un lojistik merkez olarak belirlendiğini, yardımların Van’a transferini sağlamak için Erzurum Valiliğinin görevlendirildiği bildirildi."
"İsrail 15 yaşam konteyneri gönderdi...Batman’dan gelecek konteynırın......."
Kanallar arasında geziniyordum.Kaotik bir manzara...Geceyi dışarıda geçirmek zorunda olan binlerce insan...Ellerinin arasına başını almış yaşlıların, kim bilir kaçıncı zelzelesiydi ,ağıt yaktıkları...
İlk görev yerim Van’ da, Richter ölçeğine göre, 7.2 büyüklüğünde deprem olmuştu. Depremin merkez üssü , Van’a 17 kilometre uzaklıktaki Tabanlı Köyü idi.Deprem birçok ilde olduğu gibi Kuzey Irak ve İran’da da hissedilmişti.Son yüzyılın en büyük depremlerinden biri olduğunu söylüyordu uzmanlar.İçim sıkıldı. Yağan yağmuru izlemek için yerimden doğrulduğum sırada telefonum çaldı.Açtım. Ağlak bir kız çocuğu sesi...
-Öğretmenim
-Efendim
-Öğretmenim benim Buse.
İnanamamıştım.Buse’yle bir dönem birlikte olmuştuk.Buse sınıf başkanıydı.Zeki,akıllı,becerikli,donanımlı bir çocuktu.Her dem iki örgü yaptığı siyah saçları iki güneş gibi parlayan kömür gözleri vardı.Yaşına göre uzun, güçlü kuvvetli bir çocuktu.Van’ dan İstanbul’ a göç etmişlerdi.Ama İstanbul’da umduklarını bulamamışlar, kısa sürede geçim sıkıntısı çekmeye başlamışlar,bunun üzerine gerisin geriye Van’ a gitmişlerdi.
-Canım n’yapıyorsun,iyi misin?
-İyim öğretmenim Van’dayım. Şimdi babaannemin bahçesinde, babamın naylonlarla yaptığı çadırdayız.Babam Kızılay’ın çadırına adımızı yazdırdı ama henüz çıkmadı.Sıradayız...Dışarıya soba koyduk öyle ısınıyoruz.
-Peki babaannenin evi...?Sürekli artçı depremlerin olduğunu duyuyoruz.
-Merak etmeyin öğretmenim, babaannemin evi sapasağlam tek bir çatlak yok,tek katlı ahşap.Ev akrabalarla doldu taştı.Artçılara alıştık.Kabus gibi...Hiç uyuyamıyoruz.Yengem ve amcam öldü.Sekiz akrabamız daha göçük altında. Bir haber yok.Babam karanlık çökünceye kadar enkaz çalışmalarına katılıyor.Enkazlarda arama kurtarma ekipleri cihazlarla dinleme yapıyorlar.Köpek bile var öğretmenim.
-Deprem sırasında neredeydin?
-Evde kardeşimle oynuyorduk.Babam alışverişe gitmişti.Annem yatak odasındaydı.Ansızın yerden biri yumruk vuruyormuş gibi korkunç bir ses geldi.Avizeler, halı, dolaplar... Her şey sallanıyordu.Annem odada sıkışmıştı. Kapıyı kardeşimle açmaya çalışıyorduk; ama bir türlü olmuyordu.Annem emekleyerek kapıya geldiğini söyledi. Bir şekilde kapıyı açtık hatırlayamıyorum.Sonra deprem çantamı kaptığımız gibi dışarı çıkmaya çalıştık.Elektrikler kesilmişti.Elimi çantamın içine sokup feneri çıkardım.Her şeyi sağa sola fırlatıp aşağı inmeyi başardık.Her yerde bağrışmalar ,inlemeler yükseliyordu.Tozdan göz gözü görmüyordu.
-Buseciğim anlamadım deprem çantası mı dedin?
-Evet öğretmenim
-Peki o karmaşada çantayı nasıl buldun?
-Öğretmenim, çanta hep ayakkabı dolabında asılı dururdu.Depremde dolap yıkılmış, camları kırılmıştı.Ben de altından çektim.Şimdi de yastık olarak kullanıyorum.İçinden çıkardığımız radyoyu dinliyoruz.Gerçi üç öğün yemek veriyor Kızılay bize. Kardeşimle içindeki bisküvileri şekerleri de yiyoruz.Annem bize konserve balık bile verdi.Çantadan çıkardığım kalemler ve kağıtlarla resim yapıyoruz. Kardeşimle canım sıkılmıyor böylece.Radyonun yedek pilleri bile var.Fenerin de...Işıksız kalmak çok kötü öğretmenim.ilk yardım için koyduğumuz malzemeler de işe çok yarıyor. Babam çantanın içine para koyduğumuzu unutmuştu.Görünce çok sevindi.Bir de kazak koymuştuk.Şimdi üzerimde beni sıcak tutuyor.Babam ve annem sürekli" Allah öğretmeninden razı olsun" deyip durdu.
-Peki, bunların benimle ne ilgisi var tatlım? Doğrusu anlayamadım.
-Öğretmenim Sivil Savunma kulübü danışman öğretmenimizdiniz.Hatırladınız mı?
-Evet...?
-Deprem tatbikatından sonra" Çocuklar, deprem çantası hazırlayın. İçine şunları şunları koyun.Bir de afet anında, ailenizle buluşacağınız sağlam,güvenilir bir yer tespit edin.Bu sizin acil eylem planınız olsun" demiştiniz.
-Evet...?
-İşte öğretmenim, ben ve ailem sizin istediklerinizin hepsini yapmıştık.Acil eylem planımız zaten hazırdı.Bir felakette Topal Hüseyin’in boş arsasında buluşacaktık.Deprem sırasında, babam koşarak eve gelmiş, seslenmiş.Göçük altında kalmışızdır diye çok korkmuş.Aklına arsa gelmiş. "ya kurtulmuşlarsa" diye,koşarak yanımıza geldi.Sarıldık, ağlaştık ve babam "Allah, Gönül Hoca’dan razı olsun. Bugün burada buluştuysak- Allah’ın izniyle-onun sayesin de. Yoksa bu mahşer yerinde birbirimizi nasıl bulacaktık?"dedi.
- ....................
İçim titredi. Ne diyeceğimi bilemedim.Kulağımda Buse’nin neşeli sesi :
" Biliyor musunuz öğretmenim ben hep doktor olmak istiyordum ama şimdi ,öğretmen olmak istiyorum."
05/01/2013
gönül gençyılmaz
YORUMLAR
gönül gençyılmaz
Güzel bir yazı Sn. Gençyılmaz.
Yazınızı okurken, beynim bana küçük bir ders verdi.
İsterim ki hem sizin yazınızın okuyucu bol olsun, hem de benim yorumumun...
Öğretmen arkadaşlar doğuya, batıya, kuzeye, güneye gönderilmek üzere seçiliyor. Bazen, hatta çoğunlukla o yöreleri hayatlarında ilk defa görmek üzere öğretmen olarak seçilip gitmek üzere valizlerini hazırlayıp yola çıkıyorlar...
Bu insanlara, kurumların neden aklına o yörelerin eksiklerine göre eğitimler verilmiyor ?
Mesela Kars'ın köylerine tayin olan bir öğretmen. Hayatında ilk defa soğukla mücadele edecek.
Soba yakmayı, kar da kızak kaymanın en azından tahtada provasını yapsınlar.
Şimdi belki içinizden buna gülenler bile çıkabilir.
Hayatı şehirde geçmiş insanlar bu insanlar efendiler...
Gelelim Van'a. Deprem'i yaşamış bir şehrimiz Van. Belki de Oraya gitmemek için dua eden öğretmenlerimiz bile vardır. Oysa en çok öğretmene ihtiyaç duyan şehirlerimizden biri değil midir Van. Deprem anında çocuklarla beraber ne yapmaları gerektiğini önceden öğretip yollamaları gerekmiyor mu bu öğretmenlerimizi ?
Biz küçükken büyüklerimiz ne anlatırsa onu dinler, onu yapardık.
Şimdi dikkât ediyorum da, büyüklerimiz sadece kendi dertlerinde. Küçükler ne yaparsa yapsın, kimsenin umurunda değil.
Saygıyla.
gönül gençyılmaz
Eğitimden bahsederken tabi ki "doğru eğitim" den söz ediyoruz. Öğretmenler kadrosu verilen insanın kendini öğretmen kabul ve hissetmesi bakın ne kadar kıymetli ve hayırlara sebep oluyormuş.
Zil çalsa da gitsek,akşam olsa da yatsak mantığıyla öğretmenlik bir çile olurken , yazınızda bahsettiğiniz öğretmen vazifesinden ne kadar büyük bir saadet duyuyor ve insanlara faydalı oluyor.
İş insanda, insanın kalitesinde.
Selam ve saygı ile...