- 962 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tapduk ve Yunus Emre
TAPDUK VE YUNUS EMRE
MANİSA KULA’DA MI?
Evet, Manisa’nın Kula ilçesi yakınlarındaki Emre Köyünde Tapduk Emre türbesi ve bu türbenin eşiğinde Yunus Emre’nin mezarı var.
Ama gerek Yunus Emre, gerekse hocası Tapduk Emre’nin asıl yerleri, Müslüman Türk Milletinin gönülleridir. Zira Yunus Emre’nin bu günkü hudutları içindeki Türkiye’de 15, Azerbaycan’da da 3 türbesi olduğu söylenmektedir.
13. Asırda yaşadığı bilinen Tapduk ve Yunus Emre’nin şiddetli Moğol akınları ile Horasandan Anadolu’ya göçen Türkmenlerden olduğu, dağılmakta olan Anadolu Selçukluları döneminde önemli bir göç durağı olan Karaman ve Manisa’da konup, hatta balkanlara kadar devam eden göç ve iskan faaliyetleri içerisinde Anadolu’nun ve Rumeli’nin Türkleştirilmesi asırlarında yaşadıkları tarihi bir vakıa’dır.
Bu asrın siyasi kargaşası ve kıtlığı içinde ailesine buğday temin etmek için Karaman’dan yola çıkan Yunus, gidenin elinin boş dönmediğini duyduğu, Hacı Bektaş Veli Dergahına varır ve yolda topladığı yaban armudu-ahlatları takdim ederek, ailesi için buğday ister. Hacı Bektaş Veli, Yunus’daki kabiliyeti sezmiş olmalı ki; O’na “ buğday mı istersin, himmet mi?”diye sorar. Yunus “neyleyeyim himmeti, bana buğday gerek” deyince, çuvalları buğdayla doldurulup, yolcu edilir. Yol boyunca zihnini kurcalayan sual, ancak evine döndüğünde cevabını bulur ve “ ne yaptım ben” diyerek, tekrar Hacı Bektaş Veli Dergâhına koşar. Ancak bu defa Hacı Bektaş Veli, “ bizden geçti senin nasibin Tapduk Emre’ye verildi” diyerek, O’nu Manisa Kula’daki talebesi Tapduk Emre’nin Dergâhına gönderir. Burada odunculuk yapan Yunus kırk yıl Dergâha odunların bile en doğrusunu taşır. Hocasının dersleri ile tamam olur, coşar, taşar ve dile gelip, Tasavvufi Halk Şiirinin ölümsüz eserlerini verir.
“Taptuğun tapusunda-Kul olduk kapısında,
Yunus miskin çiğ idik-Piştik Elhamdülillah.”
***
“Ben gelmedim dava için-Benim işim sevgi için,
Dostun evi gönüllerdir-gönüller yapmağa geldim.”
***
“Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan,
Halka müderris olsa, Hakikatte asidir.”
***
“Adımız miskindir bizim-düşmanımız kindir bizim,
Biz kimseye kin tutmayız-kamu alem birdir bize.”
***
“Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü,
Yaratılanı severiz, Yaradan’dan ötürü.”
***
“Cennet, Cennet dedikleri birkaç melek birkaç huri,
İsteyene ver onları bana seni gerek seni.”
Gibi sevgi hoşgörü ve barış mesajları ile Osmanlı adı ile kurulacak Müslüman-Türk İmparatorluğunun temellerini ve mozaiğini hazırlar. Yunus, Tapduk Emre’nin vazifelendirmesi ile yedi yıl Anadolu’yu dolaşır. Mevlana Celalettin i Rumi ile de görüştüğü rivayet edilir. Bu görüşmeye atfen;
“Mevlana Hüdavendigar bize nazar edeli,
O’nun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır.”
Diye seslenir. Diğer taraftan Mevlana da Yunus’a atfen;
“Hangi mertebeye çıktıysam, O Yörük Kocasının ayak izlerini gördüm.”
Diyecek, bu görüşmenin madde veya mana âleminde olduğunu bilemesek de, tarihe böylece not düşülecektir.
Mütefekkir, yazar Samiha Ayverdi, Yunus hakkında; “Yunus tasavvuf ruhunu kalıplardan çıkarıp amel haline getiren ve hayatın içine solüsyon halinde karıştıran adam olduğu gibi, kelimelerden bir Süleymaniye kurmuş bir dil mimarıdır. Yunus’un Şairliği ve Dervişliği, bir kılıcın iki yüzü gibi birbirinden ayrılmaz bir bütündür.” Diyor ve devam ediyor. “ İnsanları terbiyede ilahi aşkı muallim ve mürebbi kabul eden Yunus’a, aşk ahlakının da en cesur bekçisi demek caizdir. Elini ayağını zaman ve mekân zincirlerinden kurtarmış ulu kişilerin rahatlığı ile aşk ve tasavvuf ahlakını, yüksek bir sanat tufanı içinde kütlelere aktaran Yunus, dünkü cemiyet için ne kadar mühim ise, bu günkü cemiyet için de belki daha lüzumludur. Horasandan gelen Koca Yunus’a on üçüncü asır Türklüğünün ne ölçüde bir minnet borcu varsa, bu günün Türklüğünün de, aynı tefekkür, iman ve sanat karşısında, bir aynaya bakar gibi, kendini araması ve seyretmesi lazımdır.” Diyor.
“ Mana bahrine daldık, vücut seyrini kıldık,
İki cihan serteser cümle vücutta bulduk.”
***
“ Aşk dediğin duyar isen, aşka candan uyar isen,
Aşk yolunda candır feda, O’na feda mal olmaya.”
***
“ Gönül Çalabın tahtı Çalap gönüle bahtı,
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.”
***
“Miskin Yunus erenlere tekebbür etme toprak ol,
Topraktan biter küllisi, gülistandır toprak bana.”
Yine Samiha Ayverdi Yunus hakkında; “Ezel anasından ölmemek üzere doğan bahtiyarlar vardır. Ender de olsa, zaman, zaman tarihte bunlara rastlanır. Ölmezlerin hayatı, kendilerine ait olmaktan çıkmış, kütlenin malı, kütle menfaatinin nirengi noktası olmuştur. Onlar iki dünyanın sıfatlarını da hiçe saymış, iki dünyayı da aşıp ölümsüzlük sırrının uluları arasında yer almış yücelerdir. Onlar demek fazilet demektir, adalet, iyilik, güzellik ve sevgi demektir. Yunus’a felsefesini aksiyon halinde tercüme edip, günlük ve pratik hayata mal etmiş bir serdengeçti denilebilir.” İfadesiyle nihai hükmünü veriyor.
Tekrar Manisa Kula Emre köyündeki Tapduk Emre ve eşiğindeki Yunus Emre türbelerine dönecek olur isek; Yunus, Tapduk Emre’nin isteğiyle, bildiğini bildirmek göreviyle, yedi sene Anadolu’yu dolaşır ve Tapduk Dergahına geri döner. Dönüşüne Tapduk Emre’nin ne diyeceğini bilmediğinden, Fatma Valide Hanımla sözleşirler. Tapduk Emre’nin yaşı ilerlemiş ve artık gözleri de görmemektedir. Tapduk Emre’nin geçeceği sırada Yunus kapı eşiğine oturacaktır. Değneği değecek olan Tapduk Emre, Valide Hanıma bu kim? Diye sorduğunda, Valide Hanım, “Yunus” diyecektir. Tapduk Emre hoşnutlukla, “ BİZiM YUNUS MU?”diye sorarsa Yunus Hocasının elini öpecek, tanımaz veya hoşnut olmaz ise, geldiği gibi gidecektir.
Olay gerçekleşir ve Tapduk Emre hasretle, “BİZİM YUNUS MU?” diye sorar, Yunus Tapduk Ermenin ellerini öper ve eşiğinden bir daha ayrılmaz. Kula’nın Emre köyündeki Tapduk Emre Türbesinin eşiğinde Yunus Emre’nin türbesi varsa, BİZİM YUNUS’un mezarı da, makamı da oradadır. Tapduk Emre, Yunus’ sen artık yetiştin istediğin yere gidip yerleşebilirsin deyip, icazet kâğıdını eline verdiğinde, Yunus; beni bu kâğıt parçası için mi gül yüzünden mahrum ediyorsun deyip, bu icazet kâğıdını çiğneyip yuttuğu rivayet edilir. Yunus’un Şeyhinin eşiğine gömülmeyi vasiyet ettiği ve şeyhimi ziyaret edecekler mezarımı çiğneyip geçsin dediği nakledilir. İşte Yunus’tan delili;
“Hak bir mürşit verdi bana,
Kapısında öl dediler.” Veya
***
“Ko beni yatayım Şeyhimin eşiğinde,
Dönmezem Şeyhimden yane döneyim.”
***
“Bu dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun,
Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun.” BİZİM YUNUS.
Cemil ALTINBİLEK
Manisa Denge Gazetesinde ve Manisa Sevdası (Kubbealtı Neşriyatı) Kitabında yayımlanmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.