- 506 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
12 EYLÜL SONRASINDA CEZAEVİ GÜNLERİ (5)
Ekim ayının ortasını geçmiştik.
Kış mevsmi ilerliyordu.
Artık geceleri daha soğuk oluyordu.
Tenteli bir kamyonda sabahı yapmak zor oluyordu.
Bir akşam, her zaman beklediğimiz Merzifon stadınnın duvar dibine değil de daha ilerideki bir ilkokulun bahçesine girdiğimizde önce ne olduğunu anlamamış, meseleyi öğrenince de bir hayli sevinmiştik.
Komutanlarımız, bizleri düşünmüşlerdi, ilkokulun içine yerleşip, soğuktan korunmamızı sağlamışlardı.
1 Manga asker ve başımızda Muhabereci Asteğmen bir sınıfa girdik, tam yerleşiyorduk ki sorun çıktı!
Asteğmen telsizle anons yaptığı halde, çağrılara cevap alamayınca o sınıfın konumu itibarı ile telsiz görüşmesi yapmaya elverişli olmadığını anladık, başka bir sınıfa geçtik.
Bizim timin çağrı kodu ’’ Panter 12’yi’’ İkinciye girdiğimiz sınıfta çağrılara cevap alınca oraya taşındık.
Sınıfa yerleşince ilk işimiz sobayı yakmak olmuştu.
Mevcudumuz azdı, okulun ön ve arka tarafına ikişer nöbetçi çıkarınca gece 3 saat nöbet tutmak zorunda kalmıştık.
Nöbet listesini bizden kıdemli erler hazırladığından, kabak eninde sonunda bizim gibi acemilerin başında patlıyordu.
Gece nöbeti bitenler sıcak sınıfa giriyor, tüfeği eli altında olmak üzere bir sıranın üzerine uyuyor, tilki uykusuna dalıyordu.
Başımızda Asteğmen varken bir sorun yaşamamıştık, sorunun büyüğü, ikinci gece bizim bölük assubaylarımızdan birinin başımıza gelmesiyle su yüzüne çıkmıştı.
Lakabı ’’Tanker’’ olan astsubay en az 2 metre boyunda 120 kilo ağırlığındaydı.
Birisini gözüne kestirip bir destekli vurduğunda, karşısında kim olursa olsun, ayaklarını yerden keser, 2-3 metre uzağa fırlatırdı.
Asteğmenle belli saatlerde bir kaç tur atıyor, okula geri dönüyorduk, assubayla bir türlü dönemiyorduk.
Astsubay, bizi kamyona bindiriyordu, doğru Hava hastanesinin yolunu tutuyordu.
Bizler o soğukta kamyonun içinde titreşirken, o, 1-1,5 bazen de 2 saat hastanede kalıyordu!
Çömezlik başa bela imiş!
Önceleri ne olduğunu anlamamıştık.
Acaba astsubayın, bizim bilmediğimiz bir derdi mi vardı?
Ama derdi de olsa, bu kadar uzun süre hastanede kalınmazdı ki!
Adam apandisit ameliyatı olsa, ayılması, bayılması 45 dakikada biterdi.
Kalp ameliyatı desek o sa hiç olmazdı, küçücük bir hastanede kalp amaliyatı olmazdı.
En sonunda bizden kidemli arkadaşlar durumu açıkladılar:
Meğerse bizim astsubayın gece yarısı muhabbetine muhtaç olduğu Hanım! Arkadaşı Hava hastanes’nde gece vardiyasında görevli bir temizlik görevlisiymiş, bizim astsubay da o’nu ziyaret ediyormuş!
Hava ayazdı, tenteli kamyon buz kesiyordu, biz donuyorduk, bizim komutanımız, Hanım arkadaşının koynunda ısınıyordu!
12 Eylül harekatının güçlü adamı Org. Kenan Evren ve arkadaşları, acaba darbeyi bizim astsubay çapkınlık yapsın diye mi yapmışlardı?
Astsubay’da o kadar büyük cesaret vardı ki Hava hastanesinde o kadar çok nöbetçi personel varken, çıkabilecek dedikodulara zerrece önem vermiyor, Hava Kuvvetlerinin imkanlarını cinsel tatmininde kullanmaktan çekinmiyordu.
İşi bittiğinde de sanki yaptığı çok normalmış gibi araca biniyordu, okula dönüyorduk.
OKula dönmekle de derdimiz bitmiyordu, bizden kıdemlilerin hazırladığı nöbet listesine göre, sabaha karşı bizim nöbetimiz başlıyordu.
Tam 3 saat...
Soğuk ve uykusuz gecelerde 3 saat nöbet tutmak her babayiğidin harcı değildi.
Nöbet tutarken, sanki bir türlü saatler geçmek bilmiyordu.
Adana/ Kozanlı Tahir Kılıç’la okulun arkasında nöbetteydim.
Ay ışığı yoktu,etraf zifiri karanlıktı.
Bir baktım, Tahir anormal hareketler yapıyordu, sağ ayağıyla yere kısa kısa tekmeler atıyordu.
Yanına sokuldum, hasta mısın, ne yapıyorsun? Diye sordum.
Tahir, can sıkıntısı içindeyken, vaktin geçmesini kalaylaştıracak bir yöntem bulmuş!
Nöbet tuttuğumuz okul bahçesi çok büyüktü, etrafı taş duvarlarla çevriliydi.
Okul bahçesinde de çok sayıda kurbağa varmış.
Tahir, can sıkıntısını giderebilmek için kurbağa avına çıkmış, kurbağaların viyaklamalarından yerini tespit ediyormuş, kurbağayı bulunca da zarar vermeyecek küçük tekmelerle kurbağaları vura vura duvar dibine istifliyormuş.
Gidip baktım, duvar dibinde üst üste yığılmış bir öbek kurbağa vardı.
Oyun benim de hoşuma gitti, ben de kurbağa avına çıktım, nöbet saatini renklendirdim, kolaylaştırdım...
Bir kaç gün geçmiş, geçmemişti ki, bomba patladı.
Bizim arkadaşlardan biri (Büyük ihtimalle Afyonlu onbaşı) Tanker Astsubayın yediği naneleri bölük komutanımıza aktarmış.
Bölük komutanımızda Tanker’i odasına çağırmuış, bir güzel fırlalamış ve gece görevinden almış.
Gece görevinden alınan Tanker’de öfkesini bizden çıkardı, daha önce akşama kadar uyuyan bizlere kafayı taktı, öğleden sonra uyumamızı yasakladı.
Bir kaç saatlik uyku bize yetmiyordu, ruh gibi geziniyorduk.
Neyse ki 10-15 gün sonra ekip değişti, sokaktaki gece görevim bitmişti.
Gece görevi bitmişti bitmesine ama acaba bu defa bizi neler bekliyordu?
(Devamı var)
YORUMLAR
iyi güzel hoş da gardaş..
bu yazının ne 12 eylül ile
ne de cezaevi ile henüz alakası yok sanki..
olsa olsa detaylandırılmı o tarihe rastlayan anılar
devamına bakalım en güzeli..