BİR HAYAT ÖYKÜSÜ
Ben mi yanılıyorum,yoksa bu memleketimizin örf ve adetleri bunu mu gerektiriyor,
bilemiyorum.Anadalolu ’da zaman zaman bazı kişilerin evlilik kararlarını
evlenecek olan kişi yada kişilere danışılmadan kararların doğruluğuna
sadece anne veya baba ,bunlar hayatta yoksalar,diğer aile fertleri tarafından verilir.
Evlenecek şahıs,kız veya erkek hangisi olursa olsun,kişilerin vereceği evlilik kararını
anne veya baba uygun ve doğru bulursa,evlenecek kişinin fikri sorulmadan
’NİKAHTA KERAMET ’vardır diyen büyükler çok zaman yanılmış ve
evlatlarının hayatlarını karartmışlardır...,
Görücü usulü evliliklerde büyüklerin düşüncesi,biz bu hayatı senin için doğru bulduk,bu kişi seni memnun eder,
diye düşünürler!Güya evlatlarının rahatı için doğru olan seçeneği onlar biliyorya....
Amaa akıl edemedikleri en önemli unsur ise;Evlilikte önce sevgi olması gerekiyorki
evlilik yürüsün.
Bir sağlık sorunum yüzünden 20 gün hastanede yattım.Bu arada bazı gözlemlerim oldu.
Bazı arkadaşlarla dertleşme ortamı doğdu.Onları dinlediğim zaman bir çoğunun hayatlarının
büyüklerin kurbanı olduğunu ,onlarda bu evliliklerini,"Ya çocuklarının hatırı için,
ya da elin diline düşmeyeyim "diye kadere boyun eğmiş,hayatlarını telef etmişler...
’Ne yapayım kaderim zorla verdiler beni bende kabullenmek zorunda kaldım.
Çünkü kabullenmek zorunda,yoksa ortada kalacak.
Erkekler bu konuda biraz daha şanslı en azından onların seçenek hakkı var.
Kadınların ise seçenek hakkı yok.Çünkü eli mahkum iş imkanı yok,ya kocanın eline,
yada babanın eline bakacak,o da olmadı ikinci bir kısmet çıkarsa,
büyüklerde uygun görürse tekrar evlenecek...
Bu nasıl bir zihniyet,neden evlenip bir yastığa baş koyacak insanlara sorulmuyor ?
Neden önce sevgi denilmiyor? Sevmek bir gönül işidir,başkalarına danışmak olur mu?
İstenmeyen evliliklerin sonu olur mu ? Olmuyor..
işte bazıları istemeden yaptığı evliliğe ayrılarak son veriyor.
Bazılarıda psikolojisini bozarak ortada kalıyor...
Tıpkı ZEHRA gibi....
Zehra istanbul’da yaşayan bir kız çocuğu.Çocukluk yıllarında üstün zekâsıyla öğretmeninin
dikkatini çekmiş,öğretmeni evine gelip okul eğitiminin yarım kalmamasını
istemiş babasından ;"Geleceği parlak bir çocuk okutalım "deyince,
babası;kız çocuğu bu kadar okuduğu yeter"...diyerek okuldan almış...
Ve daha sonra da 300 lira başlık parası alıp,sağır ve dilsiz bir insana vermiş.
Zehra hiç istememiş,fakat zorlada olsa evlenip,kadere boyun eğmek
zorunda kalmış...Üç çocuk getirmiş dünyaya, ama eşiyle asla anlaşamamış,
birde eşinin aile baskısı var,Zehra güzel,ya fikrini çalan olursa,
oğullarını terk eder korkusuyla sürekli baskı yapıp Zehra’nın gözünü açtırmamışlar.
Ne kadar evli kalmış bilmiyorum,üç çocuktan sonra ayrılmış Zehra,fakat ağır gelmiş sorunlar
hayatın yükünü kaldıramamış ruhen çökmüş,bu arada tümör denen illet sarmış Zehra’nın beynini,
bir defa ameliyat olmuş,tekrar tazelemiş,yine ameliyat olacak.
Doktorlar;"Ya ameliyat masasında kalır,yada felç olarak hayatını sürdürür" diyorlar....
Eşinden ayrılırken çocuklar anneye verilmiş fakat Zehra’nın rahatsızlığı yüzünden
iki çocuk babayla kalıyor.Zehra ile 19 yaşındaki büyük erkek çocuğu birlikte
hastane köşelerinde yaşam mücadelesi veriyorlar.işin kötüsü bunlara destek verecek tek akrabaları bile yok
anne yaşamla ölüm arasında gidip geliyor,delikanlı ise tek başına çaresiz...
Hastane köşesinde bitkin düşmüş bünyesi,anneyi hayata bağlamak için sevgiyle,merhametle gözlerinin içine bakıyor.
Ya her an annesine bir şey olursa...
Zehra’nın ağzından çıkan tek kelimesi;"oof off babam yaktın beni,sana asla hakkımı helal etmiyeceğim",
zihninde sadece kalan bu sözler.Akli dengesi de bozulmuş.Çünkü tümör beyinde sinir damarına baskı yapıyormuş.
Bazen ne konuştuklarını bilmiyor,sürekli unutkanlık yaşıyor...ALLAH YAR VE YARDIMCILARI OLSUN....
Dileğimiz Zehra’nın bir an önce iyileşmesi,çocukları ile birlikte yaşaması...
Evet gelelim konunu özüne,Zehra’nın hayatı beni çok etkiledi,ama bunlar sadece Zehra ile bitmiyor.
Daha sesini duyamadığımız,çilesini bilmediğimiz binlerce kadınımız,binlerce çökmüş hayatlarımız var.
Ana baba kurbanı olmuş evlatlar,"kader" deyip kadere razı olup,enkaz yığınına dönen hayatlar...selam ve dua ile
Fatma Pınarbaşı
NOT:BU HAYAT ÖYKÜSÜ İÇİN KİŞİLERDEN İZİN ALINMIŞTIR...
YORUMLAR
Bu konuda çeliştiğimiz yerler var siz ve sizin gibi çok şairde ana baba olma yaşında ve olmuşlardır yani hepimizin oğlu kızı var Allah acılarını göstermesni.. yine anadoluda onüç yaşında evlenen evlendirilen kızlarımızda var şimsi sorsam onüç yaşındaki kız hayatının kararını nasıl verir hep genç olduk hep o köprüleri geçtik ana baba bu gün dışarı bırakılmışdurumda evliliklerde gençliğin hızlı kanına bırakılmış bazı şeyler ve onlara sadece evet deme hakkı kalmış ve bakıyorsun hergün çeşit çeşit ayrılıklar eziyetler aile içi şiddetler. . ben anadoluda kızların babası tarafından evlendirildiğine değilde onların mal gibi satılmallarına karşıyım her ne kadarda azalsada hal var takas ederek yada madde karşılığı çocuk yaşta katleden babayım sanan kendinden habersizler dışarı ben babalar için diyorum sizde anasınız evladınızın parmağı için kolunuzu vermezmisiniz verirsiniz ve tereddüt bile etmem çünkü bende babayım . şimdi sorsam on beş onaltı yaşlı birimi daha iyi düşünür yoksa kırk kırkbeş yaşlı bir insanmı akıl ayrı şey belki gençlik daha akıllıdır ama hayat dersleri eksiktir . Ana baba elbette ölçer layıkımı değlmi nelere dikkat edilmelidir neler olmalıdır ha elbette sonuçta erkek yada kız onların görüşleri alınmalı ve olnarın onaylarıyla olmalıdır diye düşünüyorum yazınıza fikrinize saygı duyuyorum kaleminiz daim olsun..
Dediğiniz tamamen doğru,İslam değil onlara bunu yaptıran,cehaletleridir ataerkil aile yaşantısının oluşturduğu törelerdir.Töreler İslama uygun olduğu sürece yaşatılır,uygun olmadığında islami bilince erişmiş toplumlarda o törelerin çöpe atılması gerekir.Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim bu günkü anlamda flört te sağlıklı bir sonuç vermiyor,bugünkü boşananların büyük bölümü de flörtle yapılan evliliklerdedir.Zira evlecek insanlar flörtte yapsalar hep ay gibi bir taraflarını gizlerler,hep bir tarafları karanlıkta kalır.Evlendiklerinde de o karanlık yüzleri ortaya çıkar ve toz duman olur.Bekarken karşı cinsten yaralanma dürtüsü daha fazladır ve bazı davranışlar görmezden gelinir,ama evlendiğinde artık hanımı olduğundan vay senmisin böyle davranan artık benim karımsın böyle davranamazsın teraneleriyle huzursuzluklar başlar.Biraz uzattım galiba saygı ve selamlarımla
bir insanlık dramı,doğuda bir kadının anatomisi,cehaletin,eğitimsizliğin kurbanları olan toplumlarda en çok zarar gören kadınların hayat hikayesi.
ben de doğuluyum.ama yanlışa doğru diyecek kadar özürlü değilim.kadınlara bu dayatma YANLIŞTIR,İNSANLIK DIŞIDIR,ONURSUZLUKTUR...
sizi böyle bir konuyu ele aldığınızdan dolayı kutluyorum.
AYRICA:
bu hikayeyi okuyunca aklıma bişey geldi.bu tür mağdur durumda olan kadınları koruma ve ve onlara ekonomik destek sağlamak adına bir dernek varmı bilmiyorum eğer yoksa, başta ben olmaz üzere size ve burdaki tüm duyarlı yüreklere böyle bir dernek kurma çağrısında bulunuyorum..
bunun detayları ve açılımı için konuşulabilinir diye düşünüyorum....
selam ve sevgiler......
Bu nasıl bir zihniyet,neden evlenip bir yastığa baş koyacak insanlara sorulmuyor ?
Neden önce sevgi denilmiyor? Sevmek bir gönül işidir,başkalarına danışmak olur mu?
İstenmeyen evliliklerin sonu olur mu ? Olmuyor..
işte bazıları istemeden yaptığı evliliğe ayrılarak son veriyor.
Bazılarıda psikolojisini bozarak ortada kalıyor...
Tıpkı ZEHRA gibi...
yüreğime dokundu her kelime; ne diyebilirim ki herşeyin başı sağlık diyoruz, ama sevdiğimiz yoksa sağlığı ne yapalımda demiyor muyuz ki...
güzel günler hep var olsun...sevgi için....dostça...