ADI KADIN OLAN ŞAHSİYET
Karartılmış gündüzlerdi yolumu kesen her köşe başında. İçimden gelircesine ben oldum, içimden gelircesine sen. Hep olamadım örneğin ben hep hiç kaldım. Belki gökyüzünde asılı kalan binlerce yıldız arasından, sana asıldım titreyerek.
Anlayamadığın ne çok şey var aslında, ben hep sana açtım gülleri, sana astım ayaza inat tavan arası düşleri. Saçma da olsa gülümsedim, gülümsemeyi öğrendiğimde gülmeyi de unuttum şöyle ağız dolusu yani.
Cümlelerin gizli öznesi oldum hep hiç bir soruya cevap bulamadım. Yerimi sorduklarında saklandığım için yargılandım. Oysa yüklem olmak yakışırdı bana çünkü ya gidenlerden ya gelenlerden oldum aslında. Sonuçta her cümlenin sonu olan ve her defasında eğreti duran bir şey oldum hep. Yok öyle bir şey değil. Belki durup cümlenin tam ortasında direnebilseydim bir sıfat olmayı da becerebilirdim. Ya da adam gibi gizlenmeden özne olabilirdim.
Adımı her söylediklerinde bir ünlem daha aldım. Gördüklerinde korktular, geldiklerinde zaten yoktular. Yalancı gülüşlerle çevrilmiş tel örgülerden atladım adımı yazdırmayı düşlediğim yere. Sıfatım acıdı be canım, canım yandı canım. Kanadı adı ben olan adım.
Bense ne gelmeyi öğrendim ne de gitmeyi becerebildim, insan olmayı beceremediğim gibi. Becermedim diyorum ya zordur elbet insan olmak zor, eğer kadın konulmuşsa adın.
Ağırlığımca altın ederdim kim bilir saymasına bilene şayet. Oysa ben sadece ağırlandım. Ağılandıkça yok kaldım, ağırlandıkça yok sayıldım yok saydım. Sayabildiğine özgür, alabildiğine bol saydım.
Hani satır araları virgülleri vardır her tekrar edenin ardından...
Ben attığımı tutmayı bile beceremedim.
Üç nokta olmak zoruma gitmişti aslında sonunu bağlayamadığım bir aşkın arkasından ben ve sen girdabından...
Yalnızlığım mıydı çözmeye çalıştığım ? Hayır, o kadar aptal da olamazdım. Güç bilinmeyenli bir denklem tadındaydı yaşam, usanmadan usandım canımdan, utanmadan utandım.
Bir karavana dert yükledim sırtıma, dertlerimin hepsini de bıraktım en yakın tren garında. Siren sesleriydi ürktüğüm çoğu zaman uykumun en sıcak yarısında. Dul kalan düşlerimdi beni böylesine boğan, böylesine acıtırcasına.Yine de gidemedim üstüne hiçbir şeyin. Gitmedim üstüne gelmişimin, geçmişimin.
Şimdi korkuyorum karanlıktan, ya bir gün bırakırsa doğmayı güneş. Karanlık yüzümün aydınlığını kaybetmeyi göze alamam.
Ya gerçeklerim serilirse bir ipe, ibreti alem edasıyla şöyle gerine gerine. Ya da bilinirse benim aslında ben olmadığım.
Sanırım tüm sorun burda herkes, her şey, tüm benim olanlar ve benim olmadıklarım. Benim kadar becerebilseydi yalnızlığı belki sevmeyi de öğrenebilirlerdi beni. Hatırladığım ne çok şey var bir bilebilsen oysa hep unutulan oldum ben. Unuttukları her şeyi de unuttum.
Şimdi fasulyeden ismimi yazıyorum hayata, yazı şablonlarının içini dolduruyorum yalnızca öyle ya bir varmışım bir yokmuşum aslında.
Dertlerimi denize atıp yüzmelerini seyretmek ya da adam gibi boğulmayı öğretmek belki hep elveda demeyi anımsatır bana. Kapıyı çarpıp ardımda bırakabilmek için tüm benleri önce çarpmayı öğrenmek lazım elbet, oysa bana sorsalardı iki kere iki seni eşit gösterdi. Hatta güneş sen batıp tekrar sen yükselirdi.
Yani başından beri anlattığım yalnızca bir rivayet...
Yaşayamadı, ölmemişti, yeni doğacaktı,
Adı Kadın Olan Şahsiyet.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.