Yarım Asırlık Bir Sevda Türküsü "Sonmeyen Ates" ( 1.Bolum )
Mehmet, yedi kardesin en buyukleri idi.Bes kiz ve iki erkek kardeslerdi.Evin butun yuku babasindan sonra, Mehmet’in omuzlarina binmisti.Haliyle koy yeriydi.Tarlalar, meyve bahçeleri sayisiz buyukbas ve kucukbas hayvalari vardi.Babasi Halil Aga, butun islerle basa cikamiyordu. Safiye Hatun, esine her durumda yardimci olmus, elinden gelen butun destegi gostermisti.Fakat,bakilmasi gereken cocuklari da vardi.Mehmet, tan yeri agirmadan evden cikar,issiz yollardanyuruyerek, iki kizkardesi ile birlikte tarlaya giderdi.Bugday tarlalari, evlerine bir buçuk saat uzakliktaydi.Gun dogmadan tarlaya varmis olurlardi.Yaninda boz essegi, oragi, tirpani vardi.Sabahin serin saatlerinde, ise koyulmuslardi.Temmuz ayinin en sicak gunlerinden bir gundu ve gunes kendisini fazla hissettirmeden, bugdaylari bicecekler ve deste haline getireceklerdi. Gunes tam tepeye yukseldiginde, kiz kardesi Hafize oglen yemegine bir seyler hazirlamak icin; elinde ki oragi birakti ve tarlanin icinde bulunan tek golgelik olan ardic agacinin altina gitti.
Once; iki tasi yan yana koydu, atesi yakti.Disi is tutmus mavi krom caydanligi ustune oturturarak cay suyunun kaynamasini bekledi.Yaninda biraz lavas ekmegi,biraz cokelek ,biraz da terayagindan ibaretti hersey.Sonra seslendi...
-Mehmet abiii.
-Gulsen ablaaa.Yemek hazir.
Gercekten o gun dayanilmaz bir sicak vardi ve baya bugday bicmislerdi.Aksam serinligi cok mus,bugday basaklari, saga sola yalpalaniyordu.Biraz daha, biraz daha derken,gunes batmisti artik.Uc kardes aksam karanligi ile yola koyuldular, evlerinin yolunu tuttular.Safiye Hatun, inekleri, koyunlari sagmis,sutu tencerelere suzmustu.Huseyin, mevye bahcesinde babasina yârdim ediyordu.Diger kiz kardesleri ise, kimisi yemek yapiyor,kimisi cali tasiyordu, kuzine de sutu pisirmek icin.Herkes kendine gore bir isin ucundan tutuyor,birbirlerine destek oluyorlardi. Huzurlu, sicacik ortamlari vardi.Saygi,sevgi en yuksek dorukdaydi.Kimse kimseyi ne incitir,ne de uzerdi.Agizdan cikacak her harfi tartarak konusurlardi.Halil Aga eve geldiginde,kucuk kizi Meryem abdest legenini getirir,elinde havlusu ve bir ibrik suyu ile babasinin abdest suyunu dokerdi. Sonrasinda hafifce Meryem’in basini oksardi. Temmuz sonu gelmis, bugdaylar bicilmis, artik bugday destelerinin harmana tasinma zamani
gelmisti.Kagni arabasina yuklenen desteler harmana tasiniyordu.Bir kacgun boyle devam etti. Desteler harmana serildi.Mensure dovenle saplarin uzerinde geziyordu.Bir hafta sonra saplari patoza verme zamani gelmisti.Artik koy yeri,sabahlara kadar patozun o gurultulu sesi ile in- liyordu.Imece usulu, koylu birbirine yardim ediyordu. Hafize, on yedi yasina gelmisti.Uzun sari saclari, mavi gozleri ile koyun en guzel kizlarindan biri idi.Oyle bir yuruyusu vardi ki, her adim atisinda sanki yer sarsilirdi.Kendine ozguveni vardi. Cesurdu,on parmaginda on marifet.Koyun kizlari sanki Hafize ile gizliden gizliye bir yaris içerisine girmislerdi.Koy cesmesinin basinda toplanirlar, sadece Hafize hakkinda konusurlardi.Gunlerden cuma idi. Koyun tum erkekleri cuma namazina gitmislerdi.Caminin biraz yukarisinda bulunan Ebe Gelin Turbesi’ne , o gun cevre koylerden de ziyaretçi gelmisti.Hafize’de, dua etmek icin turbeye gitmisti.Basinda kirmizi cemberi, ciceklerle suslenmis,etek kenarlari firfirli elbisesi ayri guzellik katmisti. Duasini etmis,eve gitmek icin yolunu tutmustu.Yokus asagi inerken ,birden bas agrisi ile kayalik larin yaninda bulunan dut agacinin dibine cokuvermisti.
-Biraz soluklanayim, babam gelmeden eve donerim, dedi.
O gun icinde, tarifsiz sebebini bilmedigi bir duygu vardi.Tam ayagi kalmak uzereydi ki; bir ses duydu.Sesi takip etti ama nerden geldigini, kimden geldigini anlayamadi.Durdu ve sozleri anlamaya calisti.
"Gonlume, bir ates koydugun ani
Hatirlatmak istedim, sana sevdigim
Cennetden gelmis, misk zaferani
Hastayim gozlerine, nur dan sevdigim..
Selsebilden senin yuzun duzulmus
Mai mainden leb agzin acilmis
Tesminden konusmalarin secilmis
Guzel ve manali konus sevdigim."
Hafize, saskinlik icerisinde saga sola bakinirken, arkasi donuk bir gencin, kosarak ordan uzaklastigini farketti.
-Kim di bu simdi,diye mirildanmaya basladi.Yuzunu de gorememisti ve neden bu dizeleri kendisine
soyleme geregi duymustu.Kafasina takilmisti, fakat eve de gec kalmak uzereydi.Kosmaya basladi. Arkasina arada bir donup donup bakiyordu.Annesi Safiye Hatun merak etmisti.Hafize eve geldiginde
daha nerdesin diye sormadan,tokati yuzune indirmisti.Hafize, tokat yediginin farkina bile varmamisti. Hala o gencin kim oldugunu dusunuyordu.Annesi;
-Hafizeee diye bagirinca birden irkildi ,kendine geldi.
_Afedersin anne,tam gelmek uzereydim ki bas agrisi basladi,ben de yolda dinlendim.
-Ozur dilerim,bir daha olmaz anne.
-Babanlar birazdan camiden cikarlar, hadi cabuk olun.Sofralari kurun.
Halil Aga; misafir agirlamayi seviyordu ve her cuma namazi sonrasinda mutlaka yemeğe bir kac misafir davet ederdi.O gun gelen arkadaslarindan bir tanesi, surekli Hafize’ yi seyrediyordu.
-Halil Aga; dedi..
_Buyur,Ihsan Bey.
_Kizin masallah gelinlik caga gelmis,isteri var mi ? diye sordu.
-Hayir, dedi Halil Aga.
-Ondan once ,abisi, ablasi var ama kismet isi bu isler, diye soylendi.
YORUMLAR
Bu hıkaye bana hiç yabancı gekmıyor balım sanırım koyler deki tum hayat aynı iş güç harala gurala, hele ot ocak cubuk oldumu bır de hayvanlar varsa ne gece bıter iş ne gunduz.Ben rençberim ama hayvancılıkta yaptım bu ıslerın nasıl oldugunu ıyı bılırım. üstelik eskıden koylşerde ne elk ne su vardı, akşam yaklaştımı gaz lambalarını hazırlama su tasıma derdımız olurdu bır gunu çamasıra dıyer bır gunu ekmeğe ayırırdık, tarlaya gidilecekse ekmek geceden yoğrulur erkenden fırınlar yakılırdı..ahhh ahh köy dedımmi burnumda tutuyor o gunler..özlem buyuk. Sevdaları da büyük olur.Heyecanla devamını bekliyorum kalemin yüreğin var olsun.