Anneme...
İçeride büyüyen burukluğun yansıması aynada duran. Hiç kimse yaklaşmasın. Dokunmasınlar. Buruk bir kin, yoksullukla besleniyor. Boşveremediklerimiz aslında dikenli tellerle ören dünyamızı. Bir adım atsan et bedenden ayrılır. Söz ver. Ayakta, dimdik duracağına söz ver. Belin bükülse de dizlerinin üzerine çökmemeye söz ver. Kocaman çocuklar olup küçücük yaşların sonuna geldik. Halden anlayan kıt beyinler. Ne kadar da düşüncesizler. Sen bütün bunlara rağmen söz ver.
Gülümsemeyi anneme soracak olsaydınız, sanırım ne kadar zor olduğundan bahsederdi.
Söz ver ki; kemiklerin kırılsa bile, kıramplar zihnine hücum etseler dahi yoksunluğunun sebebini düşün ve yılma. İlk adımı büyümeye atmış üç çocuğun var. Ne kadar dürüst olabiliriz bilmiyorum. Olmayan sakallı bir adamın gidişi, seni ne kadar üzdü bilmiyorum. Son kuruşundan edince seni, ne düşündün bilmiyorum. Bir kaç yumruk yedikten sonra sana getirdiğim hediyelere bak. Şimdi adam olamasam da yine de söz verip geleceğe bakmalısın. Benden önce ölme! Yaşamalısın.
Sigaranın son dumanını ve kokusu. Parmaklarıma sinen. Bir hayatın dibinde tortulaşırken ruhlarımız. Sabret. Sabret ve çocuklarına sarıl. Bir fırtına boy gösterirse, onlar sana siper olur. Güneş açtığında, gölgende duran bir ayak olursa, onu kırarım!.
Üzgün olduğun günler kadar sadakati dökeceğim gözlerinin önüne. Bizi sakın bırakma. Sabret.
Biliyorum bir gün gideceksin. Yaşayan kimsenin görmediği bir yere. Lanet olsun.
Gitmeni istemiyorum...
Bahattin BERKDİNÇ