- 3218 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Palyaçonun Gönlü
Bütün sıkıntımı gidermeye çalışırken, sıkıntılarımı yok edene inat gülelim. Dışa farklı içe aynı olalım. Sevelim sayalım görelim. Bir kutu sayımında bizlerde çıkmayalım. Şimdide Düşünün ne gelir meselâ? Enine çizgili uzun çoraplar... Renkli koca bir şapka... Burunda domatese benzeyen bir mandal... Yüze hünerlice çizilmiş hüznü örtmesi için epey uğraşılmış neredeyse tabaka denileşebilecek ağdalı makyaj... Pantolonu görev aşkıyla yukarıya çeken kalın bir askı... Puantiyeli gömleğin düğmelerini neredeyse patlatacak kadar kocaman yapay bir göbek... Paçası kısa bol bir pantolon... Sandviç ekmeğini anımsatan pabuçlar... Yani oldukça komik Yani oldukça eğlendiren Yani... Yani...
Ben palyaçoları sevmem! Belki onlarda beni sevmedi... Sevemezlerdi. Gözlerindeki hüznü görmüştüm çünkü... Hem de her seferinde... Her el çırpışta daha ürkek Her seferinde daha korkak Daha ağlamaklı Daha hassas Daha kaçamak bakan palyaço gözleri...
Fark edilmişliğin mahcubiyetiyle koca eldivenleriyle kendilerine ait olmayan elleri ile gözlerini gizleyişleri... Ağlıyordu palyaço... Ağlamak sana yasak! Ağlama... Ağlarken güldürmeye çalışmak! Etraf gülerken gizli saklı ağlamak… Hatta ağlayamamak! İşin bitti. Sıra aynanın karşısına geçip o kalın tabakadan kurtulmada... “Merhaba. İşte ben!” Yüzüm bana yabancı ben yüzüme yabancı! Kafam ne kadar da kocaman olmuş böyle... Ya içi? Labirentler labirentler... ”Tamam” dediğim anda adına dolambaç dedikleri toslamaktan yorulduğum ama karşıma çıkmaktan yorulmayan duvarlar... Nasılda yosun tutmuşlar... Tıpkı ben... Acı bir tat acı bir koku korkunç bir yığın... İçimi çekiyorum. Her çekişte bir alev yükseliyor bedenimden göğe doğru... Dokunmayın yakarım! Her defasında aynı melodi... Saçlarımı yoluyorum kafamı duvarlara vuruyorum ama nafile! Kulaklarımı da tıkasam çığlık çığlığa da bağırsam olmuyor... Yok! Yok! Yok! Ne ben benden kurtulabiliyorum nede ben senden nede sen benden... Söyle kim kime tutsak? Duvarlar sen sesler sen... Peki, sen kimsin? Sen mi ben? Ben mi sen? Neredesin bilemedim? Yoksa nerede miyim? Ama yok! Ben ki uslanmaz bir palyaço! Kaybolmaktı derdim. Al işte kayboldum... Gülmeyin! Güldürmek istedim fakat ağlayabileceğini hesap edemedim. Gülmeyin! Sönsün balonlarınız. Her şey sizin içindi. Hiçbir şeyse benim! Gülmeyin! Sökün süsleri duvarlarınızdan. Süsleriniz gözleriniz olsun... Acıkın! İnsan olmaya acıkın! Ne o ağlamaklı oldunuz birden! Maskemi çıkartınca buyum ben! Hayat uçsuz bucaksız bir serüven madem Yolcuysak hepimiz ezelden... Bakma bana! Gerçekten bakarsan gülemezsin ki... Çünkü ben palyaçoyum! Bakılmak için olsam da... Gözlerini kamaştırsam da... Uslanmaz bir palyaçoyum. İşte yeni bir iş daha... “Merhaba. İşte palyaço!” Gülmeye hazırsanız başlayalım!
Suskunluğu unutup, susmayanlara konuşanlara merhaba… Senden vazgeçemem biliyorum ama bende çocukluğumda hiç gülmedim. Şimdi eğlenme vakti. Gülelim. Eğlenelim. Senden başkası olmasa bile karşımdakini eğlendirelim. Hadi beni ben olmayan yüzüm başlayalım insanları eğlendirmeye. Aşkın acını bir kenara bırakalım, ailenin o muhteşem dramını, sebepsiz akan kan acılarını… Şimdi biraz gül de karşındaki anlamasın gerçek yüzünü…
Yazar ve Şair Hikmetullah Yetkin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.